Murathan Mungan, kitap alanındaki teknolojik gelişmeyi ve yazarlığını anlattı.
Bu yıl ilki düzenlenen Antalya Kitap Fuarı, Türk edebiyatının en çok okunan yazarlarından Murathan Mungan’ı ağırladı. Okur-yazar buluşmalarının konuğu Murathan Mungan, burada “çok katmanlı” olarak tanımladığı yazarlığını, okurlarıyla ilişkisini anlattı.
Mungan, söze kitap fuarlarının kendisi için nasıl bir anlam taşıdığını anlatarak başladı:
“Kitap fuarlarına, kitabın hayatımızdaki yerini bize tekrar hatırlatması açısından çok önem veriyorum. Çünkü biz kitap çağının çocuklarıyız, bizler için kitap, kutsiyet ifade eden bir nesnedir. Şimdi başka çağlara geldik tabii, teknolojinin çağına… Kitap artık yalnızca söyledikleriyle değil, nesne olarak da hayatımızdan çıkıyor.”
Peki, teknolojik gelişmeler okur-yazar ilişkisini nasıl etkiliyor? Söz konusu gelişmelerden önce, her okur için farklı bir yazar algısı olduğunu söylüyor Mungan: “Artık okur algısı ile yazarın duruşu, bir tür mücadele kanalına yol açıyor.”
Türkiye’de yayımlanan kitap sayısının son yıllarda giderek artmasına da değinen Mungan, Türkiye’nin, yayımlanan kitap sayısı açısından Batı ile arasındaki makasın kapandığı bir yere gelmiş olmasına rağmen yazar ile okurun gelişiminin paralel gitmediğine dikkat çekiyor: “Biz yazarlar gelişirken, kendimizi geliştirirken, okur gündeliğe eğilmiş, ilgileri zayıflamış bir hale geliyor. Bu durum Türk edebiyatını da oldukça olumsuz yönde etkiliyor.”
Kendini geliştiren bir yazarın, bir sonraki adımda da “ben oldum” diyen bir yazarın düşeceği tuzaklar da vardır elbette. Mungan, bu tuzakları şöyle tarif ediyor:
“Ne yazarsam olur demektir. Usta olduğunu düşünen yazarlar da kendi sonunu hazırlıyor bana göre. Ben her konudan bir hikâye çıkarabilirim, ancak hiçbir zaman ‘ustayım’ demem.”
Murathan Mungan, edebiyatın farklı alanlarında üretimi olan çok kimlikli bir yazar. O, bu durumu “Ben bilinmeyen, çok katmanlı bir yapı sunuyorum, farklı edebiyat türlerinde gezinerek. Diğer yandan aynı tür içinde farklı teknikler de deniyorum. Bu durum okur katında algı parçalanmasına neden oluyor” sözleriyle anlatıyor ve ekliyor: “Yazarken kolay etiketlenmeyi reddetmekle ödeşiyorum.”
Ve Murathan Mungan, onu en fazla rahatsız eden konuya getiriyor sözü. Evet “Yalnız Bir Opera”nın şairi o, “Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda/ Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim” diyen de o, ama hep böyle mi hissetmek zorunda?
“Okur bunu istiyor, benim hep karamsar olmamı bekliyor. Ama ben ‘duygu adamı’ olarak anılmak istemiyorum. Okuru her daim ikna etmem gerekiyor ne yazık ki, bu benim için bir yazarlık yükü.”
Önümüzdeki dönemlerde okuyucuyla buluşacak kitaplarının haberini ise ilk kez burada veriyor. Aşkı, ayakları yere basar bir biçimde ele aldığı “Aşkın Cep Defteri”nin martta; 1978’den başlayarak yayımlanan yazılarının güncelleştirilmiş derlemesi olan “Tuğla”nın mayısta; çocukluk ve gençlik anılarından oluşan “Hatıra Metod Defteri”nin ise sonbaharda okuyucuyla buluşacağı müjdesini veriyor.
Meltem Yılmaz – Cumhuriyet (22 Şubat 2012)