Günışığı Kitaplığı tarafından 1 Mart’ta yedincisi düzenlenen Eğitimde Edebiyat Seminerleri’ne tüm dünyada fenomen olan “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinin yazarı Brigitte Labbé katıldı. Bu vesileyse, Günışığı Kitaplığı ve ON8 Kitap Yayın Yönetmeni Müren Beykan ile “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisi üzerine konuştuk:
Felsefeye uzaktan bakan bir ülkede çocuklara felsefe dizisi yapmak cesurca bir adım… Felsefenin ana kavramlarını çocuklara aktarma kararı nasıl oluştu? Çıtır Çıtır Felsefe dizisini yayımlarken neyi amaçladınız?
Günışığı Kitaplığı’nı kurduğumuz yıllarda (1996 ve sonrası) çocuklarla felsefe konuşulabileceği ancak akademik ortamlarda, okullara felsefe dersleri konması için emek veren öncü hocalar tarafından dillendiriliyordu. Türkiye’nin felsefede yüzakı profesörler İonna Kuçuradi ve Betül Çotuksöken hocaların öncülüğünde uzun yıllara yayılı çabalar ne yazık ki ortaokul ve liselerdeki eğitim programlarında kalıcı sonuçlar veremedi; Türkiye’de eğitim sistemine “soru sormak, irdelemek, araştırmak,” kısacası “etkin düşünmek” alışkanlığı aşılamak, çocuklarımızın eleştirebilen bireyler olabilmesini sağlamak, dik dağlara tırmanma cesareti ve sabrı gerektiriyordu –ki hâlâ da öyle. Eleştirel akla sahip olmanın önemini her geçen gün daha iyi anladığımız tartışma götürmez, ama hâlâ dağlar tırmanılmayı bekliyor. Biz zoru seven bir yayıneviyiz, bu uğurda dağları aşmaya inandık ve çocuklara da, yetişkinlere de doğruyla yanlışı, haklıyla haksızı, iyiyle kötüyü ayırt etmek için düşünmek yolunda araçlar sunmazsak, yayımladığımız yüzlerce güzel edebiyat eserinin etkisinin, keyfinin yetersiz kalacağını gördük. Düşünme araçlarımız yoksa okuduğumuz her şey iz bırakmaksızın akar gider zihinlerimizden. Araç önemliydi. Bu nedenle de, felsefe okumaları hepimize iyi gelecek dedik ve işte 2006’dan bu yana 25. kitapla inadımızı sürdürüyoruz.
Çocuklara felsefe anlatmak adına “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisini seçmenizde ne etkili oldu? Diziyi özel ve farklı kılan nedir?
Brigitte Labbé çocuklara ciddi konuları anlatmak konusunda epey kafa yormuş bir yazar. Metinsel olarak bulduğu çözüm bizim edebiyat okumalarımızı çok iyi destekler nitelikteydi. Kitaplarının en başta etkilendiğimiz özelliği bu oldu: Çeşitli küçük öykücüklerle ısıtılan konu, o öyküler üzerinden ayrıntılandırılıyordu. Ve fikirler kesinlikle okura dayatılmıyor, düşünmeye açılıyordu –ki bu bile tek başına kitapların tam da bize göre oluşlarının temel nedeni sayılabilir. Örneğin, geçen hafta yayımladığımız son kitapta (İnanmak ve Bilmek) bir öykü kısaca şöyledir: Canan atlama tahtasına çıkmış, konsantre olmuş, atış sesini bekliyor. Kulaklarında antrenörünün sesi: “Hadi, kendine inan!” Öykünün altında yer alan metinle düşünmeye başlıyoruz: Eğer Canan kendine inanırsa atlayacak. Kendine inanmak kendine güvenmektir. Bir işe girişmek, yeni projelere atılmak için kendimize inanabiliriz… Bu cümleler, yetişmekte olanlara sonsuzca düşünme ve onlarla birlikte okunduğunda da, karşılıklı sonsuzca konuşma olanağı sunuyor. Her bir kitapta her tür çocuğa yakın gelecek, tanıdık gelecek öykücükler var. Bunları okuyarak düşünmeye, kendi duygu ve düşüncelerinizi tartmaya başlıyorsunuz. Öyküleri birbirlerine, yazarın felsefe yoluyla okuru düşündürttüğü çıkarsamalar, sorular, açıklamalar bağlıyor. Her konu türlü çeşitli açılardan dikkatimize sunuluyor. Yargıya varmadan düşünmemiz, tartışmamız, keşfetmemiz için araç kılınıyor. Daha sonra benzerleri yapıldı bu kitapların, ama burada en önemli ayraç Brigitte Labbé’nin yaratıcı zekâsının çocuk ve gençle buluşma niteliğidir –ki benzersiz olduğunu kabullenmemek olanaksız. Yakın yıllarda çocuğa yazılan her tür felsefe kitabı onun metodunu tekrar etmektedir.
Türkiye’de fenomen haline gelen dizinin 25. ve son kitabı “İnanmak ve Bilmek“i olsun, geçen yıl yayımladığınız “Küçükler ve Büyükler”, “Diktatörlük ve Demokrasi”, “Şiddet ve Şiddetsizlik” olsun, hepsi de güncel konular. Bu kitapları seçmenizde ülke gündemi etkili miydi?
Çıtır Çıtır Felsefe dizisi baştan beri Fransa’da Brigitte Labbé ve danışmanlarının belirlediği sırayla, ama kitaplar arasında konusal devamlılık gözetilmeden yayımlanıyor. Bugüne kadar 41 kitap yayımlandı Fransa’da. Dizi 20 dile çevrilmiş durumda ve bu ülkelerin 19’unda da Fransa’daki dizi sırası aynen izleniyor. Ama Günışığı Kitaplığı böyle yapmadı. Biz, ülkemizin siyasi ve kültürel koşullarını gözetmek zorunluluğu hissettik. Bunun önemine inandık. Her ülkenin kendi özellikleri, dinamikleri farklıdır. Bir Avrupa ülkesiyle bu anlamda denk düşmek de hayal olurdu. Yine zoru seçtik: Yayımlanan ne kadar kitap varsa okuyup, farklı bir sıralamada karar kıldık. Örneğin, dizinin Fransa’daki ilk kitabı “Yaşam ve Ölüm”dür. Kesinlikle isabetli bir başlangıç, ama biz daha ilk kitapta “Drawin”le toslaşırsak, felsefeye ürkek ilgilerin önünü kesebiliriz diye düşündük. Onun yerine, “İyi ve Kötü” ile başlangıç yapmayı seçtik. Yaşamlarımızda bu kavramların önemini kim yadsıyabilir. Orijinal dizide “Savaş ve Barış”, “Tanrılar ve Tanrı”, “İş ve Para” diye devam edilirken, biz “Adalet ve Haksızlık”, “Gerçekten ve Yalancıktan”, “Güzellik ve Çirkinlik” kitaplarıyla devam ettik. Brigitte Labbé, daha ilk yüz yüze tanışmamızda bunu sormuş, neden benim sıramı izlemiyorsunuz, bütün ülkeler ilk 10’u yollayın derken siz neden bambaşka bir dizilim yapıyorsunuz diye merak etmişti. Biz kendi kültürümüzü, ülkesel gündemlerimizi esas alarak özgün bir dizilim yapabildiğimiz içindir ki, bugün 700 bini aşan ciddi bir satış rakamına ulaştık. Ve evet, son dört kitap için de elbette ülkemizin ağır gündemi etkili oldu. Şimdi sırada yine etkili başlıklar bekliyor.
Çıtır Çıtır Felsefe dizisine ebeveynlerin ilgisi nasıl? Çocuklarının bu diziyi okumalarına destek veriyorlar mı?
Pek çok yetişkin okurumuz var, yeni çıkanları bekliyor ve atlamadan okuyorlar. Çocuklarıyla birlikte okuyan da çok –ki bizler de bunu öneriyoruz her zaman. Kitap fuarlarında eksiklerini tamamlamaya gelen ailelerle sıklıkla karşılaşıyoruz. Kitapları birlikte okurken, kendi kişisel öykülerimizi paylaşmamız, tartışmamız felsefenin yaşamlarımızdaki katmanlı gerekliliğini ortaya seriyor, karşıt kavramlarla örnekleme yöntemi ebeveyne yardımcı oluyor. Büyük küçük hepimizin ihtiyacı, eleştirel düşünmeyi içselleştirebilmemize rehber olacak bir kılavuzun varlığı. Çıtır Çıtır Felsefe kitapları tam da bunun için benzersiz. Brigitte Labbé dizisi için, “düşüncenin inşasında kullanılacak bir alet çantası” diyor. Ülkemizde özellikle yetişkinlerin bu çantaya fena halde ihtiyacı var. Hem kendileri hem de çevrelerindekiler için. Zaten Fransa’da Labbé’nin felsefe öğretmeni de bu diziyi şöyle yorumlamış: “Yetişkinlere, çocuk kitabı kılığında felsefe”. Yetişkinlerin de felsefeden ürkmemesine, felsefe okumaya cesaret etmelerine vesile olduğu için. Doğrusu biz de tam bu fikirdeyiz.
Eğitimcilerin seriye olan ilgisinden memnun musunuz?
Hem evet, hem hayır. Evet, çok sayıda okulda çok sayıda öğretmenimiz bu kitaplarla öğrencilerine ulaşmanın, birlikte düşünmenin yolunu buluyor. Dizinin kimi kitaplarını sürekli elinin altında bulunduran, öğrencilerine en zor zamanlarda onlarla yol gösteren öğretmenlerimiz var. Ama yeterli değil, biz bu ülkede her çocuğun bu kitaplara ulaşabilmesini istiyoruz. İlla ki sınıf öğretmeni olmanız gerekmez, branş öğretmenleri de felsefeye değmeli, eleştirel düşünmenin metotlarını öğrenmeli. Öğrencilerine aşılamalı. Ancak böylece yurt genelinde felsefe seferberliği yaparak toplumsal hayatımızı doğrular üzerine yeniden inşa edebiliriz. Sağlıklı düşünmek için zihinlerimizi temizlemeye ihtiyacımız var. Çıtır Çıtır Felsefe bu yolda sağlam adımlar atmak için bir araç: Yargılamıyor, itmiyor, seçime zorlamıyor, ama işaret ediyor ve özellikle de çocukları yüreklendiriyor, sırtlarını okşuyor. Yani gerçek bir eğitimcinin arayıp bulamadığı bir fırsat sunuyor. Öğrendiğimize göre, dizi pek çok okulda rehber öğretmenler tarafından da ebeveynlere öneriliyor. Hatta şirketlerin insan kaynakları bölümleri, çalışanların eğitiminde bu diziden yararlanıyor.
Çocukların en çok ilgi duydukları kitap hangisi oldu? Dizi üzerine, çocuklardan ne gibi tepkiler alıyorsunuz?
Elbette “Oğlanlar ve Kızlar”, “Güzellik ve Çirkinlik”, “Aşk ve Dostluk” çocukların en beğendiklerinden. Ama bir kitap okuyan mutlaka diziyi izlemek istiyor, her fuarda harçlığıyla bir yenisini alan öğrenci çok; öğretmen tavsiyesiyle seçim yapmamaları dikkate değer. Çocuklar; beden yapıları, cinsel kimlikleri hakkında kıkırdaşarak okumayı seviyor, meraklarının en doğal ilgi alanında felsefi okuma olanağı ebeveynler için de iyi bir fırsat –hassas konuları paylaşmak için sulandırılmamış, bayağılaşmamış cümlelere en çok yetişkinlerin ihtiyacı var. Öte yandan, çocukların çağımızın en hırpalayıcı yargısı, fiziksel güzellikle de başı dertte, bu konuyu irdeleyen kitaba elleri daha çok uzanıyor. Aşk her zaman merak ettiklerinden biri, yetişkinlerden farkları yok. Öğretmenlerse, “Bildiklerimiz ve Bilmediklerimiz”, “Doğa ve Kirlilik”, “Haklar ve Ödevler” kitaplarını mutlaka okutmak istiyorlar. Çok satanlar arasında bunlar ilk sıralarda. Dizinin çocuğa göre zor denebilecek kavramları irdeleyen kitaplarıysa, bizlerin gözbebeği. Bir çocuğun harçlığını “Ben ve Başkaları” ya da “Beden ve Akıl” ya da “Savaş ve Barış” kitabı için harcadığını görmek hepimizi yarınlara ilişkin umutla dolduruyor. Hep dediğimiz gibi, her gün bir doz Çıtır Çıtır Felsefe hepimize çok iyi gelir.
Çıtır Çıtır Felsefe kitaplarından alıntılar:
“Şiddet ve Şiddetsizlik”te:
Irkçılığa maruz kalmadığınızda, eve kapatılmış bir kadın olmadığınızda, 8 yaşındaki oğlunuz bir fabrikada çalışmak zorunda kalmadığında şiddet karşıtı olmak kolaydır… Şiddet kullanmanız için hiçbir neden yokken şiddet karşıtı olmak zor değildir… Şiddetsizlik büyük bir hayal gücü, zekâ, sabır ve direnç gerektirir.
“Özgür Olan ve Olmayan”da:
Kendi özgürlüğümüzü özgürce, isteyerek kısıtlamayı ancak özgürlük için –başkalarının özgürlüğü için– kabul edebiliriz.
“Diktatörlük ve Demokrasi”de:
Demokrasi yalnızca herkesin oy hakkı olması demek değildir. Demokrasi, insanların özgür ve hakça eşit olduğu fikrini savunur. Demokrasi, dış görünüş, ten rengi, cinsiyet ve inançlar arasında ayrımcılık yaratan bir yasanın yasaklanması gerektiği fikrini savunur.
“Küçükler ve Büyükler”de:
Bir büyük, hayallerini, tutkularını, fikirlerini, arzularını, projelerini gömmüş bir küçük değildir. Bir büyük, gerçek bir büyük, yaşayan bir büyük, projelerini büyüten ve artık büyük olduğundan onları gerçekleştirmek için her şeyi yapan bir yetişkindir.
“Beden ve Akıl”da:
Bir kolumuzun eksik olmasının aktörlük yapmamızı önlemediğine, kekemeliğin siyaset yapmamızı engellemediğine, çok güzel olmanın podyumlarda yürümemizi zorunlu kılmadığına karar vermek elimizde. Başkalarının gördüğü şey olmamakta özgürüz.
“Savaş ve Barış”ta:
İnsanların çoğu savaştan nefret eder. Yine de, her zaman bir yerlerde bir savaş vardır. Her zaman da o savaşın kaçınılmaz olduğu ve bu seferkinin son savaş olacağı söylenir. Sürekli, yarın için barışı hazırladığımız konuşulur. Peki, neden yarın için? Barışı nasıl kuracağımızı biliyoruz ve barış isteyen insanlar savaş isteyenlerden çok daha fazla. Ama bu yeterli değil. Aynı zamanda, barışı kurmak için en doğru anın, hemen şimdi olduğunu da anlamak gerekir.
Çıtır Çıtır Felsefe dizisinin tüm kitapları için tıklayınız>>>
Not: Röportajın gerçekleşmesini sağlayan Meltem İge’ye katkılarından dolayı teşekkür ederiz.
edebiyathaber.net (3 Mart 2014)