“Ah, kimselerin vakti yok, durup ince şeyleri anlamaya…” Gülten Akın’ın bu ölümsüz dizesi dilimize pelesenk olmuş, bir türlü bırakamıyoruz. Uygun bir anı yakaladık mı, ağzımızdan dökülen ilk söz dizimi bu oluyor. Şair, bu dizeleri yazarken bugünleri düşünmemişti mutlaka. Fakat bugünü en iyi özetleyen de bu dizelerdir. Zaten şiirin bir işlevi de bu değil mi? Az sözcükle çok anlatmak! Nasıl bir dünyada yaşıyoruz değil mi? Bakın, toplum demiyorum çünkü dünyanın her köşesi benzer durumda. Teknoloji gelişip yaşamımızı kolaylaştırdıkça, daha rahat, dingin bir yaşam sürdürmemiz gerekirken daha da hızlandık. Her an bir şeyi kaçırıyormuşuz telaşındayız. Durursak düşeceğiz sanki. Yaşamın hiçbir anını kaçırmayalım telaşındayken yaşamın kendisini kaçırıyoruz belki de.
Oysa mutluluk bizim kuşak için ulaşılması çok kolay bir kavramdı. “Zarif ve İnce Şeyler Toplayıcısı”ymışız her birimiz de farkında değilmişiz. Bu güzel başlık bir kitap adı aslında. Gülşah Özdemir Koryürek’in yazdığı, Maya Kurdoğlu’nun resimlediği ve Sıfırdan Yayınları tarafından yayımlanan kitabın adı. Gönderme tabii ki Gülten Akın’ın o güzel şiirine.
Kitapta kahramanımız küçük bir kız çocuğu. Kocaman binaların, değer verip anlam kazandırılan fakat özünde hiçbir işe yaramayan eşyaların, hayatı kovalarken asla birbirini dinlemeyen, sadece konuşan insanların arasında yaşayan bir kız çocuğu. Olaylar bugünümüzü anlatıyor. Yazar, içinde yaşadığı toplumun arasından sıyrılıp kenardan resmini yapmış adeta. Bir aynanın karşısında durduğumu hissettim zaman zaman. Olduğumuzu sandığımız ama aslında unuttuğumuz “mutluluk” kavramı üzerine inşa etmiş kurgusunu. Sahi nedir mutluluk? Bugünün çocukları ile bizim çocukluğumuzu yan yana koysak asla benzerlikler olmayacaktır. Çocukları da bir kenara bırakalım, bu işe karıştırmayalım. Sonuçta bu kitap yaşsız bir kitap. İşinden arta kalan haftanın bir gününü çocukları ile piknik yaparak geçirmek isteyen ve bundan mutlu olan ebeveynlerden geldik bugüne. Etkinlik her ne olursa olsun, günlerden ne olursa olsun eller telefonda gözler ekranda. Buna da yaşam deniyor işte. Bütün bunların içinde bize incelikleri ve mutluluğun başka bir şey olduğunu anımsatan bir çocukla karşılaşıyoruz kitapta. Zarif ve ince şeylerden anlayan bir kız çocuğu. Nedir bu zarif ve ince şeyler: İlkbaharda ağaçların dallarında beliren çiçekler, gökyüzünden düşen kuş tüyleri, sabun köpükleri, büyükanneden dinlenilen tekerlemeler… İnsanın büyükanne sevgisini yaşamış ya da yaşıyor olması bile büyük bir incelik bana göre.
Yüksek binaların, asık suratlı insanların, karanlık gökyüzünün altında ne kadar renkli ve zarif şeyler bunlar. Nasıl bir zenginlik. Ama anlayabilene… Zarif şeyleri fark eden, ince şeyleri anlayabilen insanların hayata kattığı değere işaret eden bir kitap, okurunun yüzüne bir gülümsemeyi yerleştirecektir mutlaka. Küçük bir kız çocuğunun peşinde, şehrin sokaklarında mutluluğu aramaya var mısınız?
edebiyathaber.net (12 Aralık 2022)