Bizde ilk baskı ve imzalı kitap toplama, koleksiyonunu yapma merakının 70’li yıllarda geliştiğini söylüyor duayen sahaf Emin Nedret İşli. Zaten daha önce imza günü yapma gibi alışkanlıklar pek yokmuş. Yeni çıkan kitaplar ancak eşe dosta imzalanırmış. İstanbul’daki az sayıdaki kitapçı bu etkinlikleri yapmaya başlamış, sonra da kitap fuarları ile imza günü etkinlikleri yaygınlaşmış.
Daha önce de yazmıştım, 70’lerin sonu, 80’lerin başı olmalı, ilk imza günüyle Nişantaşı’ndaki Akademi Kitapevi’nde karşılaştım. Hadi Olca’nın Akademi Kitapevi tam bir edebiyat merkeziydi. Günün herhangi bir saatinde uğradığınızda şairlerle, yazarlarla karşılaşmanız mümkündü. Özel olarak imza gününe gittiğim ilk şair Attilâ İlhan’dır. Akademi Kitapevi’nin kitaplarla dolu daracık mekânını okurların nasıl heyecanla doldurduğunu anımsıyorum.
1982’de Tüyap, Taksim Meydanı’ndaki o zamanki Intercontinental, şimdiki The Marmara Oteli’nin Balo Salonu’nda ilk kitap fuarını açınca imza günleri yaygınlaştı. Aziz Nesin fuardaki imza günlerinin şampiyonlarındandı. Önünde uzun kuyruklar oluşurdu. Yaşar Kemal’e de büyük bir ilgi olduğunu anımsıyorum. Yazık ki her şair ve yazar böyle şanslı değildi. Önemli bir imzalı kitap koleksiyonu olduğu bilinen Selçuk Altun, Tüyap Kitap Fuarı’nda önünde tek bir okur bile olmayan Cemal Süreya’ya nasıl kitap imzalattığını anlatır. O imza gününü ben de anımsıyorum. 1988’de Enis Batur’un yönettiği Dönemli Yayıncılık Cemal Süreya’nın “Sıcak Nal” (31 Mart) ve “Güz Bitiği” (1 Nisan) adlı kitaplarını peş peşe yayımlamıştı. O yılın kitap fuarı Tepebaşı’ndaki salonlardaydı. Sabah Gazetesi grubu bünyesinde olan Dönemli Yayıncılık çok şık bir stantla fuara katılmıştı. Cemal Süreya da imza günü olan şairlerdendi. O gün Cemal Abi’ye kitap imzalatanlar bugün hem manevi olarak hem de maddi olarak zengin sayılabilir. Çünkü Cemal Abi az sayıdaki okuruna kitabın içine desenler çizerek, güzel ithaflar yazarak kitaplarını imzalamıştı. Şimdi o kitaplar internette “Çizimli ve İmzalı İlk Baskı” ibaresiyle 29.700 TL’ye satılıyor. Çünkü Cemal Süreya az sayıda kitap imzaladığı için kitapları nadir ve değerli. 1958’de yayınlanmış Üvercinka’nın imzalı ilk baskısı 42.000 TL’den alıcı bekliyor.
Eski tarihlere gidildikçe imzalı kitapların sayısı iyice azalıyor. Emin Nedret İşli “Mehmet Akif Ersoy imzalı bir kitap bulmak neredeyse imkânsız,” diyor. Tevfik Fikret’in imzalı kitabı için dört daire vereceğini söyleyen koleksiyoncular olduğu, bu teklifin şimdi bir apartmana çıktığı sahaflar arasında anlatılan anekdotlardandır.
İmzalı kitaplar hakkında anlatılan anekdotlar, bu kitapların hangi koleksiyoncularda olduğu dedikoduları hoş ama meraklı okur için faydasız. Çünkü onları görmek bir yana bu kitapların hangi koleksiyoncuda olduğunu bile bilmek mümkün değil. Oysa bu kitapların koleksiyon değeri yanında kültürel mirasımız açısından da önemleri var. Toplu olarak bu kitapları görmek, incelemek edebiyat ve kültür tarihimiz hakkında bilgilenmek açısından önemli. Dünya çapında büyük koleksiyonculardan olan Ömer Koç’un koleksiyonunda hangi kitaplar var her kitap koleksiyoncusu merak eder.
Küçükçekmece Belediyesi bu eksikliği fark ederek Türkiye’nin kültürel, sanatsal, teknik, sosyolojik dönüşümü belgelemek amacıyla bir proje başlatmış. Eğitim, bilgi amaçlı olmasının yanı sıra kitabı bir güzel sanatlar nesnesi olarak belgelemeyi ve bu doğrultuda Türkiye’nin görsel sanat tarihinin de birinci elden temel kaynaklarını oluşturmayı amaçlamışlar.
Küçükçekmece Belediyesi’nin kendisi de bir kitap sevdalısı olan Kültür ve Sosyal İşler Müdürü, Yazar Güney Özkılınç “İlk Baskılı ve imzalı kitaplar okuyucuların kitapla ve yazarla olan bağını güçlendirir” diyor. Kitapların yayımlanma hikayesini, imza edilme hikayesini bilerek kitapla özel bir bağ kurulması da amaçlanmış. Zaman içerisinde değişen görsel ve estetik beğeninin nereden nereye geldiğini de görmek okuyucu açısından kitabı tek yönlü bir okuma eyleminden daha öteye taşıyacak bir tarihsel bilinç oluşturacak diye düşünüyorlar. Tabii amaçlardan biri de okuyucuların kitapla ve yazarla olan bağını daha da güçlendirerek toplumda okuma kültürünü, kitap sevgisini güçlendirmek.
Türkiye’de alanında ilk olan “İlk Baskı ve İmzalı Kitaplar Müzesi”, kısa adıyla “İmzalı Müze” Cennet Mahallesinde Yahya Kemal Beyatlı Caddesi’ndeki Cennet Kültür ve Sanat Merkezi’nde yer alıyor.
Kültür merkezinin giriş katındaki kırmızı üzerine siyah, güzel bir el yazısıyla yazılmış “İmzalı Müze” yazısının yanındaki kapıdan girdiğinizde kitaplarla dolu bir mekânda buluyorsunuz kendinizi.
Kitap sergilemek zor bir iştir, sergi yapacağım derken salon birden kütüphaneye dönüşebilir. Hoş, açık renklerle bezenmiş aydınlık bir mekân olmuş “İmzalı Müze”. İnsanı kendine çağırıyor. Türk yazarlarından geniş bir seçkiden oluşuyor müze koleksiyonu. Benim ilk dikkatimi çekenler Edip Cansever ve Melih Cevdet Anday’ın imzalı kitapları oldu. Müzede 386 adet kitap mevcut. Tüm kitapların oluşum aşamalarını anlatan hikâyeleri de Murat Batmankaya tarafından kaleme almış.
Henüz kuruluş aşamasında olduğu için müzede mutlaka eksikler bulacaksınız. Ziyaretçi bir yazar ya da şairse tabii kendi kitaplarını arayacaktır. Ben kendi kitaplarımı bulamadım, siz de bulamazsanız şaşırmayın. Zamanla çok daha geniş ve mükemmel bir koleksiyon oluşacağı kesin. Tabii yapılacak bağışlar da müze koleksiyonunu zenginleştirecek. Dijital ortamda müze koleksiyonunun bibliyografik bilgilerini yayınlamak da araştırmacılar için çok faydalı olur.
Müzeler artık yaşayan mekânlar olarak düşünülüyor. Yani bir kere ziyaret edilip unutulacak bir yer değil bir kültür merkezi olarak sık sık ziyaret edilecek yerler olması hedefleniyor. Bir şair ve yazara ya da akıma, döneme odaklanan, ünlü kitapseverlerin koleksiyonlarını tanıtan sergiler yapılabilir. Güney Özkılınç “Kitap okuma atölyeleri, yazarlık atölyeleri, öykü ve masal atölyeleri vb. gibi etkinliklerle müzenin yaygınlığı artırmayı hedefliyoruz,” diyor.
Şu anda da müzede küçük bir sergi var. Güney Özkılınç bu mini sergiyi şöyle tanıtıyor; “Ahmet Hamdi Tanpınar’ın uzun yıllar kaldığı Narmanlı Han’ın sahibi Avni Narmanlı’ya imzaladığı kitabı; On Dokuzuncu Türk Edebiyatı Tarihi. Sabahattin Ali’nin, ‘‘İki Gözüm Ayşe’’ adlı kitabındaki sevgilisi Ayşe Sıtkı için imzaladığı fotoğrafı ve birlikte göründükleri başka bir fotoğraf karesi. Bursa İpek Böceği konulu Koza Tarım Satış Kooperatifleri Birliği tarafından yayınlanmış kitapçıklar. Bu kitapların kapaklarını Nazım Hikmet’in çizdiğini, şairin eşi Piraye Hanım’a ve diğer edebiyatçılara yazdığı mektuplardan öğrenmekteyiz. Necip Fazıl Kısakürek’in Namık Kemal hakkındaki el yazısı notu, Halide Edib Adıvar’ın Bedrettin Tuncel’e yazdığı mektup, Baylan Pastanesi Beyoğlu şubesinin Türk edebiyat tarihinde önemli bir yeri vardır. Özellikle 1950’li ve 1960’lı yıllarda birçok edebiyatçı, şair, ressam, karikatürist ve tiyatrocunun “mesken tuttuğu” buluşma ve tartışma yeri olmuştur. Bu pastanede buluşan yazarlarımız; Asım Bezirci, Demir Özlü, Feridun Metin, Adnan Özyalçıner, Sennur Sezer, Sevim Burak, Doğan Hızlan, Latife Tekin, Ömer Uluç, Şinasi Başeğmez, Selahattin Batur, Ziya Aksaylan, Günel Altıntaş, Cemal Süreya, Türkan İldeniz‘in ‘‘Mösyö Hristo’’ için imzaladıkları zarf ve mektup bulunuyor.”
edebiyathaber.net (20 Temmuz 2022)