Nar ağacına rastlamak | Gamze Haklı Geray

Eylül 12, 2024

Nar ağacına rastlamak | Gamze Haklı Geray

Her yaz mutlaka Yaşar Kemal’in bir veya iki eserini tekrar okumayı alışkanlık edindim. Bu yaz daha önce hiç okumadığım Hüyükteki Nar Ağacı adlı novellasının eski baskısı elime geçti. Doğayla insan arasındaki ilişkiyi derinlemesine incelediği ilk eserlerinden, kısacık, doksan altı sayfalık bir anlatı. 2024’te Yapı Kredi Yayınları’ndan otuzuncu baskısı çıkmış. Tipik bir Yaşar Kemal metnine giriş niteliğinde. Hüyüktеki Nar Ağacı traktörün tarımın parçası olmasıyla birlikte işsiz kalan mevsimlik işçilerin dramını dile getiriyor. 1951’de kaleme aldığı ve yayınlanmadan önce çok uzun süre zamanını bekleyen eseri için “Doğa ve insan ilişkilerini en iyi ifade ettiğim yapıtlarımdan biri” der. Çukurova’ya iş bulmak için yola çıkan beş arkadaşın hayat mücadelesini anlatır. Dönem değişmiş, modern tarım makineleri insan gücüne gereksinimi azaltmıştır. Ancak karakterler yaşadıkları olayların ardından hemen vazgeçmez, çalışabilecekleri yeni yerler aramaya koyulurlar. Anlatıya yolda karşılaştıklarıyla sohbetler de eklenir. Tam memleketlerine geri dönme planları yaparken yaşlı bir kadının höyükteki nar ağacını göklere çıkaran efsanesini dinler, kutsal ağacı bulmak umuduyla kalmaya karar verirler.  Kadın ağacın yaraları iyileştirdiğini, dertlere deva olduğunu, açları doyurduğunu söyler. Zalimlerin ona yaklaşamadığını anlatır. Hikâyeye öyle inanırlar ki, bölge sakinleri olmadığını ısrarla söylese bile kulak asmazlar. Günlerce süren arayışın ardından, sonunda kökü kurumuş o ağaca rastlarlar. Yazar tarımda yaşanan modernleşmenin iş gücünün üzerindeki etkilerini, eski dostlukların ve ilişkilerin değişen dramatik doğasını kendine özgü diliyle, farklı bakış açılarıyla, etkili, inandırıcı diyaloglarla anlatır.

Yaşar Kemal kitaplarını okurken hep yanımda Ali Püsküllüoğlu’nun onun zengin renkli yaratıcı dilinden örnekler sunan, halk deyimlerine, atasözlerine ve yerel ağızlara yer verdiği Yaşar Kemal Sözlüğü bulunur.

Bu kitapta da böyle pek çok kelime var. “Pavkırmak, ak çağşaklı pınarlar, hışıldayan orman, güneşin yalımı, topraktan yekinen buğu” gibi ışıl ışıl deyişleri okumaktan müthiş bir dil keyfi almaz mı insan?

Yaşar Kemal’in dili edebi süslemelerden uzak, doğal ve akıcıdır. Anadolu’nun dağları, ovaları, nehirleri ve köyleri kaleminde canlanır. Okuru o coğrafyaya götürür.

Daha da önemlisi yepyeni bir coğrafyanın hayalini kurdurur zihinlerde. Tekrarlarla, vurgularla tamamlar cümleleri. Dilinde, insana ve doğaya karşı derin şefkat hissedilir. Karakterlerini hem kırılganlıkları ve zaafları, hem de erdemleriyle betimler. Yerel ağızlar ve halkın kullandığı deyimler metinlerinde masalsı bir atmosfer yaratır. Bu novellada da destansı bir anlatım var. Sazı eline alan Âşık Ali Çukurova’ya ait bir hikâye anlatır, biz de dinleriz. Doğa sanki ana karaktermiş gibi anlatının merkezinde yer alır, karakterlerin çevreyle olan ilişkilerini de şekillendirir.

Yazar, teknolojinin insan emeğine üstün gelmesini, alın terini yenmesini, bir yandan hayatı kolaylaştırıp sadeleştirirken, öte yandan insanların işsiz kalmalarına sebep oluşunu kendine has üslubuyla dile getirir.

Nar ağacı hayatın döngüselliğini ve insanın döngüdeki yerini temsil eder. Doğa tahribatının etkileri gözler önüne serilir. Ama ders verir gibi değil, tatlı tatlı anlatır. Diliyle mest eder, hikâyesiyle ruhumuza dokunur. Yaşar Kemal anlatır, biz kalbimizin derinlerinde hissederiz.

Doğanın sunduğu nimetlerin değerinin bilinmemesi, hoyratça kullanılması durumunda yaşanacak olumsuzluklardan bahseder. Nar ağacı yaşamın sürekliliğini, yeniden doğuşu ve bereketi simgeler. Bir ağaç üzerinden insanlığın varoluşsal sorularını, hayata dair umutlarını, hayal kırıklıklarını hep yaptığı gibi etkileyici şekilde ele alır.

Kitabın yazıldığı yıllar tarihsel anlamda elbette farklı bir bağlamdaydı. Metin bu yüzyılda, hatta son birkaç yılda yazılmış olsaydı, Yaşar Kemal tarımda yapay zekâ ve büyük veri teknolojilerinin kullanılmasını anlatısına katar mıydı acaba? İlk önce hep göze öcü gibi görünen yeni teknolojilerin iş gücü emeğine desteğinden bahseder miydi? Büyük veri analizinin tarıma entegre edilmesiyle toprağın verimliliği, iklim koşulları ve mahsul hastalıkları hakkında çiftçilere anında bilgi verebilen sensörlerle donatılmış tarlaları özgün diliyle betimler miydi?  Karakterlerden biri bu dünyanın parçası olmak için dijital becerilerini geliştirme çabasına girişebilir, olasılıkları sezebilir, arkadaşlarını da yönlendirebilirdi belki. Büyük veriyle çalışan dev tarım şirketleriyle geleneksel tarımı sürdürenler arasında büyüyen uçurumu kurgulayabilirdi.

Ortaya bambaşka bir anlatı çıkardı.

Temalar, konular elbette evrilebilir ama insan doğasının özü evrensel. İşte Yaşar Kemal tam da bu evrenselliği bize sunmada usta.

Nar ağacına rastlamak doğanın ruhuna açılan eşiklerden birine adım atmak belki de. Kökleriyle toprağa tutunan, dallarıyla gökyüzüne uzanan hayatın, çekirdekleriyle bereketin, birliğin, çoğalmanın sembolü. Yaşar Kemal’in anlatımında hayata tutunma çabasının sessiz tanığı. Bir yandan yaşadığı toprakların zengin kültürel dokusunu, diğer yandan insanın içsel dünyasında karamsarlığın ardından tekrar tekrar yeşeren umudu temsil ediyor.

edebiyathaber.net (12 Eylül 2024)

Yorum yapın