En son okuduğunuz kitabın adı nedir? İzlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?
Bir kitap okudum, okuyorum ve öyle görünüyor ki okumaya da devam edeceğim. Avusturyalı yazar Robert Musil’in Niteliksiz Adam adlı, Aylak Adam Yayınlarından M. Sami Türk’ün çevirisiyle çıkan 4 ciltlik yapıtından söz ediyorum. Eğer, edebiyat, bize kadar gelen dilin olanaklarıyla şimdiye dek söylenmemiş sözleri söylemek sanatıysa bu kitap(lar) edebiyatın ta kendisi. Arada ilgimi çeken başka kitaplar da okuyorum, tabii. Fakat, Niteliksiz Adam’ın gözümdeki yeri başka.
İzlenimlerime gelince: M. Sami Türk’ün başarısı hem bugünün hem de dünün sözcükleriyle çeviri yapmış olmasından ileri geliyor. Sözcük çeşitliliği dikkat çekici. Öyle sanıyorum ki, bu denli düşünce akrobasisine bir anlam verdirebilmenin başka bir yolu da yoktu çevirmen için. Bilindiği gibi, anlam an (sınır) sözcüğünden türemiştir ve her anlam bir sınırlandırmadır. Hele ki, bu kitaptaki gibi bir çoğu iç içe geçmiş anlamlara sahip düşünceleri aynı sözcükleri yineleyerek ifade etmek neredeyse olanaksız olmalı. Deneme tadındaki bu kitabı, her gün elinize alıp bir bölüm okuduğunuzda, o gün için edebiyata karşı görevinizi yerine getirdiğiniz düşüncesine kapılıyorsunuz. İnsan Musil’i okurken hayatımız gibi kitabın da bitmesini hiç istemiyor.
Son okuduğunuz kitapta, en beğendiğiniz cümle ya da alıntı nedir?
Niteliksiz Adam’ın birinci kitabının ilk paragrafı beni kitaba bağlayan cümledir. Yarım sayfaya yakın uzun bir cümle, meteorolojinin terimleriyle ve istatistiki bilgilerle doludur ve çok mizahi sonlanır. Bana yazarla aynı dalga boyunda olduğum duygusunu vermişti. Öte yandan, Niteliksiz Adam’ın her sayfasında beğenilebilecek uzunlu kısalı bir çok cümle olduğunu söyleyebilirim. İşte onlardan biri: “ Günümüzde kötülüğün en büyüğü insanın onu yapmasıyla değil, fakat yapılmasına ses çıkartmamasıyla gerçekleşiyor.”
Yeni bir kitaba başlamadan önce arkadaşınızdan mı tavsiye alırsınız, kitap eklerinden mi yararlanırsınız yoksa tamamen sezgilerinizle mi hareket edersiniz?
Okuma zevki geliştikçe seçicilik artar. Beğeni çizgisi belirginleşir. Sevilen yerli ve yabancı yazarlar vardır artık. Onlar kendimizi tanımamızda bize yardımcı olmuşlardır. Onlara vefasızlık etmek istemeyiz. Ben bu duygu ve akıl çemberinden fazla uzağa gidemiyorum. Tavsiyeler, bazen hayal kırıcı olabiliyor. Kitap ekleri yararlı, ama çemberimin dışındakiler beni pek ilgilendirmiyor — desem nasıl olur.
Keşke bu kitabı ben yazsaydım dediğiniz bir kitap var mı?
Öyle bir bakış açım hiç olmadı. Ne ki, zaman zaman, okuduğum bir yazarın güzel bir cümlesini yazmış olmayı istediğim olur. Nadir de olsa, yazmayı düşündüğüm temadaki bir öyküyü başka bir yazardan okuduğum oluyor. Edebiyatta, yazarlar arasında bu tür ilginç esin çarpışmaları olabiliyor.
Yazdıklarınızı ilk olarak ne zaman gün ışığına çıkardınız ve ilk kimlere okuttunuz?
Kitaplar, yaşamımın ilk döneminde dünyayı hızla anlamaya yarayan araçlardı benim için. Bir görev gibi okurdum. Yazmak aklıma pek gelmezdi. Ama, arkadaşlarımla mektuplaşmayı severdim. İlk yazma tadını öyle tattım. Mektuplar bana bir üslup da kazandırdı. Yazmayı ciddiye alarak öyküye başlamam, kırkımdan sonradır. İlk okurum karım oldu, doğal olarak. Yarışmalara öykü göndermeye başladım. 2008’de Sözcükler Dergisinde yayımlanan bir öykümden sonra, Turgay Fişekçi bir kitap dosyası hazırlamamı salık verdi. Bu çalışma yıllarımı aldı ve şimdi bir şiir kitabım ve biri basılı diğeri Kitap Cumhuriyetinden e-kitap olarak yeni çıkan iki öykü kitabım var.
Belirli yazma alışkanlıklarınız var mı? Gürültülü bir yerde mi yoksa sessiz bir ortamda mı yazmaktan hoşlanırsınız?
Hayatla sanatı karşı karşıya getiren Oscar Wilde’ın aksine, en anlamlı hayat tarzının sanatla hayatı uzlaştırmak olduğuna inandım. Bu anlayış, beni mesleğim olan Seramik Araştırma Mühendisliğinden kopmadan müzik hariç sanatın her türünde dolaştırdıktan sonra yazmaya kadar getirdi. Öyküler hayalci ve imgecidir: Zihinde fotoğraf yaratırlar ve unutulmaz olurlar. Başka yazarların öykülerini kendi anılarımız gibi saklarız. Öyküyle birlikte, bir dönem şiire düşkündüm. Şiir yazmakla öykü yazmak arasında bir benzerlik buluyorum. Unamuno da, “En güzel öyküler şiirlerdir” diyerek şiirle öyküyü aynılar. İkisi de bir imgeden veya bir cümleden başlayabiliyor. Sonra, beyin kıvrımları içinde yuvarlanan bir kartopu gibi büyüyor. Böyle bir başlangıç ânı yakalarsam, nerede ve ne koşulda olursam olayım hemen not alıyorum. Bir süre sonra da büyüyen kartopunu erimeden yazıya dökecek sessiz bir ânı kolluyorum. Benim için asıl yazma eylemi yazdıklarımı defalarca gözden geçirip düzenlememdir, ki bu da uzun bir süre alabiliyor.
Nazmi Özüçelik’in kitabı için>>>
edebiyathaber.net (18 Şubat 2022)