Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’nı okuyup da heyecanlanmayan var mı aramızda? “30 Ağustos Gecesinde” başlıklı kısımda der ki; “… Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu/ Ve yıldızlar öyle ışıltılı öyle ferahtılar ki/ Şayak kalpaklı adam/ Nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel ve rahat günlere inanıyordu/ Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında/ Birdenbire beş adım sağında onu gördü/ Paşalar onun arkasındaydılar/ O, saati sordu/ Paşalar: Üç dediler/ Sarışın bir kurda benziyordu/ Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı/ Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu/ İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak/ Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak/ Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı…”
Bu destanın beni heyecanlandıran kısmı burasıdır işte. Ne zaman bu dizeleri okusam tüylerim diken diken olur. İçim ürperir, hislerim değişir. Bir de hep şunu sorarım kendime, bu dizeleri yazan bir ozan vatan hainliği ile nasıl suçlanabilir?
Bugünlerde bu dizeler kadar beni heyecanlandıran başka bir kitap daha oldu. Son zamanlarda tüm olumsuzluklara rağmen 100.yıl düşüncesi zaten heyecanımı hep zirvede tutuyor. Her yıl düşüncesine dalarak heyecanımı katladığım 28 Ekim gecesinde neler hissedildi sorusunu da gölgede bıraktı. Ama yine de sorayım. 28 Ekim gecesi nasıl bir ortam vardı acaba? Yaşanan coşku, heyecan, gerginlik… Tedirginlik yoktu muhakkak bu kararlılık karşısında. Ama ben hep o geceyi merak ederim. Hani bir şans verilse tarihten bir günü yaşamak için, sanırım benim tercihim o gece orada olmak olurdu.
Coşkumu düşürmeden geçiyorum çocuklar için yazılan destansı bir şiir kitabına. “Yüz Yaşında Bir Çınar.” Cumhuriyetimizin 100. yaşına armağan kitaplardan biri. Çiğdem Sezer yazmış, Mustafa Delioğlu kendine has çizgileri ve renkleriyle can vermiş. Günışığı Kitaplığı da adına yaraşır kalitesiyle bize sunmuş. Önemli bir kitap/proje. Yazan, resimleyen, yayımlayan var olsun.
1918’den başlıyor bu destansı şiir. Sonra adım adım geliyor 1923’e. Kurtuluşa giden yolda bugüne dek okuduğumuz tüm detaylar var kitapta. Cumhuriyetin görkemli bir çınar ağacıyla özdeşleşmesi de çok yerinde olmuş. Adına yakışan bu olurdu zaten. “Yüz yaşında ama gencecik bir çınarım/ Yaşlanmam sadece çoğalır yapraklarım/ Ulu bir çınarım, çok güzel bir ülkede/ Köklerim ve dallarım/ Uzanır toprağa, gökyüzüne/ Adımı siz verin bu hikâye bitince” diye sesleniyor Sezer okurlarına. En güzel sesiyle seslenecektir okuru da mutlaka “CUMHURİYET” diye şiir bitince.
“Yıllar sonra Atatürk/ Yurtta sulh, cihanda sulh/ Diyerek taçlandıracaktı Cumhuriyet çınarını/ Söylesin diye çocuklar/ Barışın şarkısını” dizelerinin kıymeti, bugünlerde ekrana düşen görüntüler nedeniyle daha bir anlaşılıyor sanırım herkes tarafından. Böylesi öngörülü bir lidere sahip olmak çok çok özel bir şey aslında. Bıraktığı değerlere sahip çıkabilmek ise en birincil görev olmalı.
“Yüz Yaşında Bir Çınar” çocuk edebiyatının dışına taşacak bir lirik şiir örneği. Yıllar yılı eskimeyecek, elden ele dolaşacak, yeterli olmayacaktır ama belki her yıl bu zamanlar raftan indirilip tekrar okunacak bir kitap.
edebiyathaber.net (30 Ekim 2023)