Söyleşi: Mehmet Özçataloğlu
Nilay Yılmaz’la Altın Kitaplar tarafından yayımlanan “Çizgili Yaramazlık” adlı kitabı üzerine konuştuk.
“Çizgili Yaramazlıktaki uygulamalar, çoklu okuryazarlığı, çok katmanlı metinleri, çok amaçlı kullanımı, bir şeyin çok şey olabilme ihtimalini ve az çoktur yaklaşımını çokça kucaklıyor” diyor arka kapakta. Nedir sizi bu kitabı yazmaya yönlendiren?
Azdaki çokluğa, derinleşmenin büyüsüne inancım büyük. Çokluğun “nicelikten” çok “nitelikle” eşleşmesine duyduğum özlem de. Aslında bütün bunlar temelde düşünme becerilerinde buluşuyor. “Kendisini ve çevresini anlayabilen bir insanın sadece kendi yaşamını değil, her canlının yaşamını güzelleştirdiğine” inanıyorum. O yüzden tüketim kültürünün hızla kök saldığı bir çağda “çok” kavramının unutulmaya yüz tutan anlamını yeşertmek istedim. Bu isteğimde ve özlemimde yalnız olmadığımı biliyorum. Geçtiğimiz yıllarda yayımlanan “Düşünsel Okuma” kitabımda yetişkinlere seslenmiştim, kitabın çıktığı günden itibaren her ay eğitimciler ve ebeveynlerle buluştuk. 6 Şubat’a kadar yaklaşık yirmi ay süren aylık okur buluşmalarında her ay bu kitapta sözünü ettiğim düşünme biçimlerinden birini örnek öyküler üzerinde hep birlikte uyguladık. Bu uygulamalarda yetişkinlerin bana sordukları sorular, öğrencilerinin/çocuklarının ihtiyaçları ve istekleri “Çizgili Yaramazlık”ın çerçevesini belirledi. “Çizgili Yaramazlık”ın, “Yaratıcı Yaramazlık” adında bir kardeşi olduğunu belki biliyorsunuzdur:. Özetle şunu diyebilirim ki her iki kitap da aslında farklı yolları kullanarak aynı yere, “Iraksak düşünme, çoklu düşünme, katmanlı düşünme, alışık olmadık biçimde düşünme ve düşünmeyi düşünme”ye ulaşmayı amaçlıyor: Aklımıza gelen ilk düşünceler çoğu kez fazla düşünmeden ağzımızdan çıkıverenlerdir ya hani işte bunu “kulağımıza sürekli değenler, aklımızda tartışmasız yer edinenler, alışkanlık deyip terk edilemeyenler” diye tanımlıyorum ben ve “Çizgili Yaramazlık”taki uygulamalarla bu alışılagelmişlik zincirini kırabileceğimizi düşünüyorum. Bir de çizgilerle, harflerle, seslerle ve sözcüklerle oynamayı çok seviyorum. Okurlarımla da birlikte oynamak istedim.
Kitabın sadece çocuklar için olduğunu söylemek haksızlık olur. Yetişkinler de bu etkinliklerden keyif alacaklardır. Ebeveyn-çocuk arasındaki paylaşım için doğru bir tercih olacak bu kitap. Siz neler söylersiniz? Bunu amaçlamış mıydınız?
Elbette. Çünkü okuryazarlık yaşam boyu öğrenme sürecinin yaşam boyu gelişmeye açık becerilerini kapsıyor. 21. Yüzyıl Becerileri ve öğrenme çerçevesi gibi kavramlar MEB öğretim programlarına girdiğinden beri bunlar ailelerin de yaşamlarının bir parçası oldu. Akıl yürütme, sistemli düşünme, yargılama, karar verme, sorun çözme, yaratıcı düşünme, iletişim kurma vb. becerilerle ev ve okul gündemine yerleşen, son zamanlarda bir de “yeni nesil soru tipi”ile eşleştirilen bu kavramlar aslında yeni değil, binlerce yıldır bize eşlik ediyor. Benzer şekilde kitabın merkezinde olan görsel okumanın geçmişi de antik çağlara kadar uzanıyor. Yani unuttuğumuz tüm bu beceriler görsel çağla birlikte yine yeniden yaşam alanlarımıza girdi. Şekiller, semboller, resimler, grafikler, tablolar, haritalar, levhalar, akıllı işaretler ve emojiler her çeşit medya aracında, devlet kurumlarında, alışveriş merkezleri, parklar, ulaşım noktaları, yollar, yeme içme yerleri gibi kamusal alanlarda gün boyu karşımıza çıksa da yetişkinler olarak bizlerin bile bunları ne kadar doğru okuyabildiğimiz tartışılır. Ne yazık ki yaş aldıkça özgünlüğümüz azalıp yaşantı ve düşünce benzerliğimiz çoğalıyor. O yüzden çocuklarla kurduğu ilişki ve oyun dilinde farklılık arayan yetişkinlerin Çizgili Yaramazlık’ı çok seveceğini düşünüyorum. Çünkü kitaptaki görsel düşünce oyunlarında çocuklara eşlik eden yetişkinler hem çocuklarıyla birlikte eğlenceli zaman geçirebilir, hem kendileri için bir şey yapar hem de zaman içinde aynılaşan düşünce biçimlerini geliştirip çeşitlendirebilirler. Kitaptaki çalışmaların hangi yaşta olursak olalım dikkat eksikliği, odaklanma zorluğu ve unutkanlığın yanı sıra çağımızda katlanarak çoğalan demans vb. pek çok nörolojik hastalığa da şifa olacağına inanıyorum. Birlikte düşünebilmeyi özledik, farklı düşünceleri dinlemeyi, birbirimizin düşüncelerinden öğrenmeyi de. Zihnimizi ve ruhumuzu çocuklardan öğrenmeye açtığımızda ev içindeki, okul/sınıf içindeki ve kendi içimizdeki tüm çocukları sevindireceğimizi düşünüyorum.
Kitaptaki etkinliklerin sarmal bir yaklaşımla hazırlandığını ve bu yüzden bölüm sıralamasının bozulmaması gerektiğini ifade etmişsiniz. Burayı biraz açmanızı rica etsem. Nasıl bir kazanım sağlayacak okura?
Aslında bilgi ve beceri öğrenmenin bir yaşı, bir reçetesi yok. Hazırbulunuşluluğumuz, ilgi ve merak halimiz bize farklı zamanlarda farklı hızlarda yol aldırıyor. Akademik açıdan tanımlanmış pek çok düşünme becerisi var ancak en temelde yer alan dokuz beceriye hakkını verirsek, bunları birbirleriyle etkileşim içinde kullanabilirsek zihnimiz düşünce dinamiğini ve sistemli düşünmeyi bir davranışa, kalıcı öğrenmeye dönüştürebiliyor. Örneğin sıralama becerisinde yetkinlik kazanmadan karşılaştırma becerisini etkili kullanamayız, onlar olmadan da sınıflama becerisinde, parça bütün ilişkisi ve nedenlendirme becerilerinde ilerleyemeyiz, tahmin ve genelleme becerileri arasındaki farkı bu önceki beceriler olmadan kavrayamayız. Sonunda karar verme ve problem çözme becerilerine kadar gelip rastlantısal sonuçlar alabilsek de bu yaklaşımla ne yazık ki fazla yol katedemeyiz. Uzun lafın kısası, her zihin temel düşünme becerilerini farklı etkileşim/uyaran ağları içinde kendine özgü biçimde kullanıyor olsa da bu etkileşimin özünde keyfi ve rastlantısal olmayan bir düşünsel süreç var. İşte o yüzden Çizgili Yaramazlık’ta da düşünsel sürecimize öncelikle çizgilerle oynayarak başlıyoruz. Yaramaz çizgilerin somut ya da soyut bir resme, ardından resim boyamaya dönüşmesi, sonra resimlerde yer alan şekiller arasındaki örüntüleri bulma, benzerlikler ve farklılıklar üzerine akıl yürütme, parça ve bütün ilişkisini kurma, karşılaştırma, gruplama, hikâyeleri tablo ve grafiklere yerleştirme vb. eğlenceli uygulamaları yapan okurlar bu süreçte hem düşleyecek hem düşünecekler. En güzeli de düşünmeyi düşünmenin eğlenceli yollarını keşfedecekler. Basitlikteki karmaşıklığı, karmaşıklıktaki basitliği oyun ve hikâyelerle anlatmaya çalıştım. Umarım okurlarım da bu hareketliliği hisseder.
“Çizgili Yaramazlık”ı sıradan bir etkinlik kitabından ayıran özelliği “katmanlı metin” olarak tanımladığınız metinler. Okurların kitapla buluşmadan önce bilgi edinmeleri için nedir bu “katmanlı metinler” diye sormak istiyorum.
Özünde ve ruhunda yaratıcı düşünme olan bu kitabın ayaklarını görsel okuma, bir kolunu yaratıcı okuma, diğerini de yaratıcı yazma olarak düşünebilirsiniz. Özündeki esnek düşünme becerileri onu ayrıca hikâye anlatıcılığıyla da buluşturuyor yani okurlar hepsinden azar azar “çok” kavramla kucaklaşacak. Az kavramını küçümsememek gerek. 1 santimetrelik toprağın 100 ile 1000 yıl arasında oluştuğunu, 50 santimetrenin en az 20 bin yıllık birikimin ürünü olduğunu anımsayalım. Her milimetre -konumuz her ne olursa olsun- çok kıymetlidir. Az, iyi yapılandırıldığında aslında o kadar çoktur ki. Azı da çok kavramı kadar sevelim, her katmanın nabzına göre şerbet verelim, bir şeyin gidebildiğimiz kadar derinine dalalım istiyorum. Bilişim çağında artık çok katmanlı okuryazarlık(multimodal literacy) biçiminden de söz etmeye başladık, yollarımız çok katmanlı metinlerle çokça kesişiyor. “Çizgili Yaramazlık” içimizdeki görsel okuma tohumlarını yeşertsin istiyorum. Yeşersin ki bu tür metinlerin dört temel özelliğinden üçünün aslında görsel okuryazarlıkla doğrudan ilgisi olan öğeleri barındırdığını görelim, bunu görelim ki görsel okuryazarlığı “sence bu resim ne diyor, burada ne oluyor?” sorularına sıkıştırıp görsel okuma becerilerini azımsamayalım, resimli kitapları küçük yaş gruplarıyla sınırlamayalım. Bu azımsamanın PISA ve PIRLS gibi uluslararası sınavlarda bizi nerelere savurduğunu biliyor, görsel okuryazarlık ile dijital okuryazarlık ve çoklu okuryazarlık arasında henüz bir bağ kuramamış olmamızın meyvelerini yediğimizi görüyoruz.
Çok katmanlı metinlerde jest ve mimikleri (beden dili, hareket, duruş); görüntüleri (hareketli ya da sabit görseller, imgeler) ve yazıları (yazı karakteri, renk, punto, tasarım) ayrı ayrı okumak gerekir. Bu tür metinlerin “söz” ile ilgili olan dördüncü özelliği ise sözcüklerin sesletimi, ses, müzik ve efekt öğeleriyle bağlantılıdır. Ben bu bağın dolaylı da olsa görsel okumayla ilgili olduğunu düşünüyor, özellikle çizgi roman ve resimli romanlardaki diyalogların duygusuna ve sesletimine eşlik eden efekt ve sembolleri okuyabilme yetkinliğini çok işlevsel ve etkili buluyorum. Bu dört özelliğin her birine ayrı ayrı bakmadığımız her an biraz daha sığlaştığımızı ve körleştiğimizi söyleyebiliriz.
Uzun lafın kısası, görsel okuryazarlık görsel dili, görsel algıyı, görsel düşünmeyi, görsel iletişimi ve görsel öğrenmeyi içeriyor. Ancak bu süreç imgesel kodları sadece yorumlamakla sınırlı değil. Çünkü görsel okuryazarlık, görüntülerin yalnızca okunmasını değil, aynı zamanda bunların üretimini ve tasarımını da kapsayan bir okuryazarlık biçimidir. O yüzden görsel anlatım uygulamalarını Torrance Yaratıcı Düşünme Testi’nin üç boyutuyla (akıcı, esnek ve özgün düşünme biçimleriyle) genişletmeye çalıştım. Böylece çocuklar kitaptaki uygulamalarda hem yaratıcı anlatımları anlayıp yorumlama hem de örneklerden yola çıkarak görsel anlatımlar üretme rolünü üstleniyor. Kitaptaki katmanlı metinler akıcı, esnek ve özgün düşünme uygulamalarıyla daha da katmanlandı diyebilirim.
Kitapta “Uçanta” adında bir sincapla tanışıyoruz. Çocuklar için biraz onu tanıtır mısınız?
Kitabın ana karakteri uçan bir sincap. Uçan sincaplar beni çok heyecanlandırıyor. Sincapların bu türüyle henüz yolları kesişmeyen okurlar varsa onlar da bu uçuk kaçık oyunbaz sincapla tanışsın istedim. Uçanta kimi zaman sorular soruyor, kimi zaman da öyküler anlatıyor. Bu bağlamda hem bir uygulama hem bir öykü kitabı. Uçanta’nın bazı soruları çetin ceviz. Fındık ve cevizlerini paylaşmaktan hoşlanmasa da dedektiflik unvanını çetin ceviz soruları yanıtlayabilenlerle paylaşıyor. Hem zihin hem beden jimnastiğine tutkun. Uçan tekme atma şampiyonluğunu da hiç kimseye kaptırmaya niyeti yok. Ufacık şeylerden havalara uçuyor, sadece kendisi değil uçuk kaçık fikirleri de havada uçuşuyor, Uçanta’yı yakalayabilene aşk olsun.
Çizgili Yaramazlık “Yaratıcı Yaramazlık”a kardeş bir kitap. Bu tanımlamayı yapabiliyorsak başka kardeşler de olacak mı ilerleyen zamanlarda?
Şimdilik iki kardeşler, aralarına bir yaramazlık daha katılır mı bilmem? Bildiğim tek şey, yaramazlık yapmak kahkaha atmak gibi bulaşıcı bir eylem, sahne tozu yutmak gibi tatlı bir bela. Zihninize, bedeninize ve ruhunuza bir kere bulaştı mı artık iflah olmuyorsunuz. Çevrenizdeki herkesi yaramazlıkla tanıştırmak istiyorsunuz. Okul söyleşilerinde çocuklarla yaramazlık kavramı üzerine konuşuyoruz; yaramazlık türlerini hep birlikte sınıflıyoruz, karşılaştırıyoruz, kavramı nedenleriyle birlikte bütüncül olarak ele alıp yaramazlık tahminleri ve genellemeleri yapıyoruz. Hangi tür yaramazlığın sorun çıkarma, hangisinin sorun çözme becerisi olduğuna hep birlikte karar veriyoruz. Yaramazlıklarıyla bilim ve sanatı güzelleyenleri anıyoruz. Yaramazlık hiç bitmesin isterim çünkü bitişi bence pek çok şeyin yitişiyle eş değer. O zaman “yaşasın kardeşçe düşünceler, yaşasın kardeşçe düşler, yaşasın düşlerin ve düşüncenin peşine düşmeler!” diyelim mi?
Bana göre “Çizgili Yaramazlık” okulöncesi eğitimde bir ders kitabı, bir kaynak kitap olarak kullanılabilir. Sizin eklemek istediklerinizi de bu satırların altına alalım ve bitirelim.
Ahh umarım öyle olur çünkü çocukları ne kadar erken yaşta düşünme ve dil becerileriyle buluşturursak o kadar iyi. Ama biliyorsunuz ne yaramazlığın yaşı vardır, ne yaratıcı düşünmenin, ne de görsel okumanın. “Bir kitapta çok resim varsa küçük yaş kitabıdır” düşüncesi artık geçmişte kaldı. Yetişkinler için yayımlanan resimli klasikler, sessiz kitaplar ve çizgi romanlar bunun en somut göstergeleri. Nokta, çizgi, şekil, form, doku ve renk odaklı çalışmalar artık okul öncesi etkinlik dosyalarına ve boyama kitaplarına sıkışmıyor. Umarım Çizgili Yaramazlık da bu sınırlara takılmayan kitaplar içinde yer alır. Elimden geldiğince kapsayıcı olmaya çalıştım. Kitaptaki uygulamalar hem okul öncesi eğitim programının bilişsel, dilsel ve motor kazanımlarını tamamıyla kapsıyor, hem ilköğretim Türkçe öğretim programının dinleme, konuşma, okuma, yazma ve görsel okuma alanlarındaki tüm temel kazanımlarını içeriyor, hem de yazma alanında vurgulanan süreç temelli yazma modelini kucaklıyor. Görsel Sanatlar Öğretimi programını yok saymak olmaz diyerek uygulamaların bu programın da görsel okuma kazanımlarını tümleşik dil becerileriyle derinleştirmesini amaçladım. Özetle, bu kitap için dokuz temel düşünme becerisinin yanı sıra yakınsak, ıraksak, yanal ve paralel düşünme becerilerini de kapsayan görsel okuma odaklı bir “çok katmanlı okuryazarlık” kitabı diyebiliriz. Yani 7’den 70’e tüm yaramazlar için, düşünme ve düşlemenin birleştiği bir düşünsel okuma kaynağı. Yaşamımızda düşünme ve düşleme eksik olmasın dileğiyle… Bir de yaramazlık…
edebiyathaber.net (24 Temmuz 2023)