Nilgün Emre: “‘Solo’da daha çok deneysel laboratuvarımda yazdığım şiirler var.”

Haziran 2, 2022

Nilgün Emre: “‘Solo’da daha çok deneysel laboratuvarımda yazdığım şiirler var.”

Söyleşi: f. Rüzgâr

Nilgün Emre’yle The Poet House etiketiyle yeni çıkan şiir kitabı “Solo” üzerine konuştuk.

İlk çıkan kitabın Melankolik Kahkaha idi, şimdiki ise Solo. Kahkaha da Solo da insani birer ses unsuru ancak solo sözcüğü bir yandan da müzikaliteyle alakalı. İkinci kitabına Solo diyerek “insandan insana melodik bir geçiş” tertip ettiğini söyleyebilir miyiz?

Söyleyebiliriz tabii. Çünkü her yazılan şiir kitabı bir(er) solo. İnsandan insana yapılan solo.  

İlk kitabındaki bazı şiirleri çıkarıp onların yerine dört yeni şiir koyarak Solo’yu yayımladın. O vakit Solo’ya yeni bir kitap mı demeliyiz yoksa bir başkalaşımın ifadesi mi?

Yeni aslında başkalaşımın bir parçası. Bana göre yeni, bir kitap. İlk kitabımı okuyan birisine  göre başkalaşım olabilir. Hiç şiirlerimi okumamış kişi için yeni olabilir. 

Solo’ya koyduğun yeni şiirlerinden biri de Bir Bedellinin Günlüğü. İçtima kelimesinden müteşekkil ampirik (deneysel) bir şiir. Benimse sana sorum şu: Şiir içtimaya müsait midir?

Müsait değildir bence. İçtima bir askerî birliğin toplanması demek, orada disiplinli ve düzene uygun bir ortam var. Her şey resmî. Şiirin böyle bir düzene ve resmiyete ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Kim ne yazmak istiyorsa onu yazmakta özgür. 

Solo’ya deneysel bir şiir kitabı diyebilir miyiz? Şayet öyle ise Melankolik Kahkaha mı daha deneyseldi senin nezdinde yoksa Solo mu daha deneysel?

İkisine de deneysel diyebiliriz fakat Solo daha deneysel, daha avangart. Melankolik Kahkaha’da ilk yazdığım şiirler ağırlıklı; o zaman deneysel şiirle henüz tanışmamıştım. Solo’da daha çok deneysel laboratuvarımda yazdığım şiirler var. 

Bize deneysel şiirden ve tanışıklığınızdan bahseder misin?

Modern şiirin bir parçası diyebilirim deneysele. Statükoyu eleştiren, mevcut şiir anlayışlarını reddeden, estetik kaygının var olduğu eserlerin üretilmesi…  

Deneysel şiirle ilk temasım Tarık Günersel’in “İzler” kitabıyla oldu. Buradaki şiirleri okuduktan sonra böyle şiirler yazıldığını görüp şaşırmıştım. İlk başta ilginç ve anlamsız gelmişti. Araştırmalarım ve okumalarım  neticesinde deneysel, somut, minimal şiirle daha içli dışlı oldum. Bazen sözcüklerle anlatamadığım duyguları işaretler, göstergeler, görsel efektler ile anlatabildiğimin farkına vardım ve alışılmış kalıpların dışına çıkmak beni mutlu etti; kendimi buldum diyebilirim.  

Kendini deneysel bir şair olarak görüyor musun peki? Laboratuvara kaç metredir deneysel şairin evi?

Deneysel şairim diyebilirim. Yeni biçim ve biçemler denemeyi seviyorum. Somut ve minimal şiir ilgilendiğim bir alan. Şairin dokunduğu her nesne şairin laboratuvarı olabilir. 

Sence Türk şiirinde deneyselin işlevselliği ve yaygınlığı şu an hangi minvalde seyrediyor? Bize birkaç ampirik şair / eser tavsiye edebilir misin?

Deneysel şiir 2000 sonrasında yaygın olmakla birlikte günümüzde yaygınlığı daha da artmış durumda. Değişen dünya standartlarında Metaverse, NFT gibi sanal pazarların avangart, deneysel şiire ileride katkı sağlayacağını düşünüyorum. Bu minvalde deneysel şiirin önü açık. 

Şair ve eser olarak Ahmet Güntan “Parçalı Ham”, Serkan Işın “Dada Korkut”, Yüksel Pazarkaya “Somut Şiir”, Aram Saroyan “Minimal Şiirler”, Ernst Jandl “Daha İyisi Saksofon” vs. önerebilirim. 

Uzun süredir dergilerde yazmadığını biliyorum. Bu durum, tekelleşen dergiciliğe karşı sen merkezli bir başkaldırının mı, yoksa dergilerin sana uyguladığı bir ötekileştirme kampanyasının mı neticesi? Ya da her ikisi de mi?

Şiir yazmaya ara vermiştim bir dönem çünkü ne ilgimi çeken dergi vardı ne de ilgimi çekecek şiirler. Ayrıca dergiciliğin tekelleştiğini düşünüyorum hâlâ, tanınıyorsan şiirini bastıracak bir dergi bulması kolay. Kimse ne kadar nitelikli şiir yazdığına bakmıyor. Deneysel ya da avangart şiir yazıyorsan dergilerde şiir yayımlamak daha zor. Dergiler yeni şiirin, yeniliğin derdinden ziyade klasiği, alışılmışı basmakla yetinmekte. 

Hazır dergilere değinmişken; iki seneyi aşkın bir kovid engelinden sonra nihayet Orlando’yu devam ettirme kararı aldık. Belki okurlarımıza bu mesele hakkında da söylemek isteyeceğin birkaç aydınlatıcı söz vardır. Bir de yeni kitabınla Orlando’nun yeni sayısının buluşması hususunda ne demek istersin? Planlı mıydı yoksa spontane mi gelişti?

İkisi de spontane gelişti. Uzun süredir ilk kitabıma yeni şiirler ekleyip bir kitap çıkarma fikri vardı aklımda fakat istediğim yayınevini bulamıyordum. Orlando’yu yeniden çıkarma fikrinden ziyade bir dergi çıkarmayı da istiyordum. Yeni dergi yerine Orlando’yu devam ettirmek daha mantıklı geldi. İkisinin de aynı zaman diliminde çıkmış olması heyecanımı fazlasıyla artırdı. 

Solo’yu okumalı mıyız yoksa dinlemeli mi? 

Okumalı mısınız yoksa dinlemeli misiniz bilmiyorum ama kaliteli bir şarap eşlik etmeli Solo’ya:) 

Cevap verdiğin için teşekkür ederim.

Ben de teşekkür ederim güzel soruların için.

edebiyathaber.net (2 Haziran 2022)

Yorum yapın