Nilgün Ilgaz’a 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Mart 13, 2019

Nilgün Ilgaz’a 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Hazırlayan: Mehmet Özçataloğlu

1.Neden çocuklar için yazıyorsunuz?

Aslında hep diyorum ya, “Ben çocuk kitabı yazarı olacağım” diye girmedim bu yazın dünyasına. Yazdıklarım da hiç kurgu değil, beni etkileyen, yazmaya iten olaylardı. Hepsinin gerçek yaşanmışlıkları var.

Çocukluğum Karadeniz Ereğli – Bababurnu’nda geçti. Müthiş bir çocukluk yaşadığımı düşünüyorum orada ve doğaya dair çok şey öğrendim. Foklarla orada tanıştık ve arkadaş olduk. Burnun ucunda kayalıklar arasına sıkışıp kalan küçücük bir mağarada anne ve yavru fok bulmamızla başladı her şey. Veee… bir yılın sonunda deli gibi oynadığımız, sevdiğimiz, arkadaşlık yaptığımız fokların kıyımına bir okul sabahı servis beklerken tanık oldum.

Bu hikâyeyi unutmak mümkün mü? Emekli olduktan sonra, gazetede “Bir yılda üç milyon fok yavrusunu döverek öldürdüler” diye kocaman puntolarla yazılmış bir manşet beni çileden çıkarttı ve böylece “Çocukluk Limanıma Sığınan Foklar” adlı ilk kitabım oldu. Sanırım bu benim için bir protestoydu.

Daha sonra oğlum Anıl’la yaşadığımız bir olay sonucu “Dostum Çino” ve onun devamı niteliğinde olan “Kahraman Çino” kitaplarım ortaya çıktı. Ardından da bir fuar kapısında on yaşında haşlanmış mısır satan küçük palyaço Can’la tanışmam ve onun ilginç yaşamından “Benim Adım Palyaço” kitabımın çıktı.

Geçen yıl da, Yayın Yönetmenimizin “Büyüyen Kitap” projesi çok ilgimi çekmişti. Bu kez okul öncesi için deneyecektim. Heyecanlanmıştım. Çünkü bu gruba ilk kez yazacaktım. Yine oğlumla evde yaşadığımız bir olayı anlatarak, “Nereye Gitti Bu Çocuk?” adlı kitabım çıktı. Çok da güzel olduğunu düşünüyorum.

Çocuğumu, çocukları çok çok sevdiğimden onlar için yazmak bana iyi geliyor.

2.Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?

Okuduğum ilk çocuk kitabım “Pollyanna” idi. Okuma yazmayı beş yaşında öğrenmiştim. Bu kitabı okuduğumda da yedi yaşındaydım. Kitap biraz kalındı benim için. Ucundan ucundan okumaya başladım. Azar azar okuyarak ben o kitabı bir ayda bitirip, sonra bir kez daha okumuştum.

Poly Teyze hiç unutulacak bir karakter mi? Hala bazı yerleri ezberimdedir kitabın. Hayatta bazı şeyler istediğimiz gibi gitmeyebilir, sevdiklerimizden ayrılmak zorunda kalabilir, bazı insanlar bizi sevmeyebilir ve hatta kötülük yapmış olabilirler… Ancak, içimizdeki sevgiyi kaybetmeden hayata hep umut dolu bakmayı öğrendim Pollyanna’dan. Gerçekten de iyilikle sonunda kazanan hep ben oldum.

Annemle bu kitap hakkında küçücük bir çocukken saatlerce konuştuğumuzu anımsıyorum. Bence her çocuğun mutlaka okuması gerekir diye düşünüyorum.

3.Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?

“Bunu keşke ben yazsaydım” dediğimi hiç hatırlamıyorum. Hepsini keyifle okuyorum. Çok güzel çocuk kitapları var. Şimdi çocuklar çok şanslı. Ben de sanki arayı kapamak istercesine deli gibi çocuk kitabı okumayı seviyorum.

4.Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtir misiniz?

En son, bir çırpıda okuduğum ama etkisinden kurtulamadığım Feyza Hepçilingirler’in “Beyaz Gülün Öyküsü” ve James Krüss’ün “Büyük Dedem ve Ben” kitabı –bunu hala okuyorum, bitmek üzere-.

“Beyaz Gülün Öyküsü”nün konusu ölüm… Ve bana göre öyle zor bir kavram ki, çocuğa anlatmak çok zor. Fakat okuduğunuzda hayran olmamak elde değil. Ölüm, yaşam döngüsü içinde çocuğu üzmeden, hırpalamadan, ölümün yaşamın değişmeyen bir gerçeği oluşu çocuğa öyle güzel aktarılmış ki, “Vay be!” dedirtiyor insana.

“Büyük Dedem ve Ben” daha çok gençler için. Balıkçı kulübesinde anlatılan, okuyucu için hem yararlı, hem eğlendirici maceralar olan bir kitap. Okurken kendi dedemi düşündürttü bana. O da ne güzel öyküler anlatırdı, bitmek tükenmek bilmeyen.

Dedesi anlatırken, küçük Boy, dedesinden hep yeni yeni sırlar öğrenir. Dedenin bitmeyen hazinesindeki öykülerden –ki, bunu okudukça fark ediyorsunuz- her seferinde yeni ve çok şey öğreniyorsunuz. Dede ve torun Boy, balıkçı kulübesinde oturup marangoz kalemiyle tahtaların üstüne şiirler yazarlar. Bunu yaparken de derin mutluluk duyarlar ve bu mutluluk okuyucuya da yansır.

edebiyathaber.net (13 Mart 2019)

Yorum yapın