Çiler İlhan’ın ilk romanı Nişan Evi yazın ilk günlerinde Everest Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Ulusal ve uluslararası antolojilere öykü ve denemeleriyle katılan İlhan’ın ilk kitabı Rüya Tacirleri Odası, (Artemis Yayınları,2006) büyülü gerçekçilikten izler taşıyan öykülerden oluşuyordu. Yazarın, birbirine bağlanan öyküleriyle roman tadında ikinci kitabı Sürgün (Everest Yayınları,2010) Irak’ın işgalinden Batmanlı kadınlara ve laboratuar köpeklerine uzanan öyküler içeriyordu. Sürgün, 2011 Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü’nü kazandı, yirmiden fazla ülkede yayımlandı. 1993 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri Dikkate Değer Öykü Ödülü’nün de sahibi olan İlhan; kültür-sanat, seyahat ve kitap yazılarıyla pek çok dergi ve gazeteye katkıda bulundu. İlhan, halen Hollanda’da yaşıyor ve serbest yazarlık yapıyor.
“Ayın Bizimköy’ü yarım gönül aydınlattığı o gece, meşum bir rüzgârın estiği, gökyüzünün kara bulutlarla kaplandığı, nereden çıktığı belli olmayan bir kum fırtınasının etrafı toza dumana kattığı o gece, sisin sokakların üstüne al şeytan gibi bindiği, kimsenin on metre önünü göremediği o uğursuz gece böyle oldu… Yer yer eksik ya da fazla söylemiş olabilirim. Kim neye inanmak istiyorsa inansın.”
Evin evlilik çağındaki kızı Leyla yirmi yaşına kadar bütün taliplilerini, son olarak da amcaoğlunu reddeder. Ancak anne tarafından akrabası Bilal’i kabul eder. Roman nişan hazırlıklarıyla açılır, kolonya bitmiştir ve evin küçük oğlu ki aynı zamanda romanın merkez karakteri Halil kolonya almak için köyleri Bizimköy’den komşu köy Öteköy’e doğru yola çıkar. Bizimköy’deki aileyle-babası Cemal ve annesi Fatma- Öteköy’deki aile -büyük halası merhum Sultan’ın ailesi ve oğlu Osman- arasında söylentilere göre uzun zamandır alabalık çiftliklerinden doğan bir çekememezlik vardır. Sayfalar ilerledikçe geçmişe dönüşlerle hem akraba aileleri daha iyi tanırız hem de aralarındaki sorunun -kan davası- kaynağına dair farklı söylentileri ve gerçekleri öğreniriz.
Nişan Evi’nin metinlerarasılık bağlamında okunabileceği roman G.G.Marquez’in Kırmızı Pazartesi’si. Kırmızı Pazartesi’nin merkez izleği namus cinayetiydi, Nişan Evi’nde ise kan davası. Kalabalık kişi kadrosu her iki romanda da benzerdir, burada amaç karakter yaratmak değil temel bir toplumsal meseleyi kişiler ve mekân üzerinden okurla buluşturmak olabilir. Birbirinin tekrarı gibi gelen ritimli kısa, bazen mecazlı ve devrik cümleler, bağlama uygun olarak kullanılan çarpıcı atasözleri romana şiirsel bir hava katar. Nişanda bir şeyler olacağı daha ilk sayfadan itibaren hissedilir ancak gerilim son ana kadar saklı tutulur. Okurun olup biteni ve özellikle bu katliamın nedenini öğrenme isteği de son ana kadar canlı kalır. Sonunda hakikati yani kan davasının nedenini yine net olarak öğrenemeyiz, olayın öncesi ve sonrasında neler olduğunu da. Bunun bir nedeni atmosferi destekleyen bir doğa olayı olarak kum fırtınası, öteki nedeni ise olaya şahit olanların göreli gerçeklik gereği olup biteni özgün bakış açılarıyla farklı biçimde anlatmalarıdır. Kan davası, kader, namus, talih, kadınlık izlekleri ve merkezdeki iki olay da -düğün/nişan ve cinayet/katliam- benzerlik taşır. Olayların sabah başlayıp akşam bitmesi de -yaklaşık on iki saat- zaman açısından benzerliğe farklı bir örnek olabilir.
Nişan Evi benzersiz bir sesle anlatılan, çeşitli güç merkezlerinin ağırlığı altında ezilen, silinen ve kaybolan hayatları anlatan bir ilk roman. Özellikle kadınlar üzerinden kırsal toplumlara özgü ahlak anlayışı ve yaşam biçimleri -iffet, evlilik, aile- çarpıcı biçimde görünür oluyor, özellikle merkez izlek olarak kan davası hakkında derinlikli sosyo-kültürel okumaların önünü açıyor. Geleneksel bir dünyada bireysellikten ziyade toplumsal normların hâkim olduğu kadın erkek ilişkileri tanıdık geliyor ancak olup biten aracılığıyla sarsılıyoruz. Ek olarak romanda şiddet hem ideolojik hem ahlaki vurgu taşıyor, köyde ise yerel namus yasası işliyor.
Çiler İlhan ilk romanı Nişan Evi’nde seçtiği temaları, uygun anlatım biçimiyle ve metinlerarasılık üzerinden ilişkilendirdiği Kırmızı Pazartesi’yle ustalıklı biçimde sentezlemeyi ve farklı bağlamda kurmaca aracılığıyla temel izlekleri başarıyla yeniden üretmeyi başarıyor. Karamsar bir ilk roman Nişan Evi. Anlatıcının kimliği roman sonuna kadar okuru merak ettirecek bir şekilde muğlak kalıyor. Olayları kimin anlattığını ancak son paragrafta anlıyoruz ve taşlar yerine oturuyor.
“Herkesçe bilinen ama tarihçe söylen(e)meyen türden gerçeklerin belleğin aynasındaki bulanık görüntülerinin izini sürüyor Çiler İlhan; coğrafyanın çığlığından kaderin fısıltısını derliyor. Kayıtsızlığın ve kabullenmişliğin gölgesinde, olacakla öleceğin çaresizce sustuğunu haykıran bir ilk roman Nişan Evi.”
Serkan Parlak – edebiyathaber.net (19 Temmuz 2021)