Acıdan, kederden, hüzünden gözyaşından kaçtıkça peşimizden geliyor sanki. Gülüyor olmaktan, gülümsüyor olmaktan utanır olduk bu aralar. Bunca acının ortasında gülmek de neyin nesi, diye sormaktan alamıyorum kendimi. Oysa gülmek, gülümsemek iyidir. Ruhun yaralarını sarar. Devrimci bir eylemdir en nihayetinde. Ama öyle bir durumdayız ki her şeyden vazgeçesi geliyor insanın. Geçen hafta yazmıştım “bu kimin hikâyesi” başlıklı yazıda. Kimisi ölüsünün başında ağıt yakıyor belki demiştim. Gencecik bedenlerin başında anne-babalar, çocuklar ağıt yakıyorken gülmek de neyin nesi diye sormadan edemiyorum şimdi. Gülüşü çalınan insanlar olduk artık. Yüzümüzden düşürülen gülüşlerimiz bu coğrafyanın kaderi olmasa gerek. Olmasında zaten. Kütüphanemdeki kitaplara uzanırken bile bu acıları anımsatmayacak, kafamı alıp başka diyarlara götürecek kitaplar elime gelsin istiyorum.
Kırmızı Kedi Yayınları arasından yayımlanan “Yalancılar ve Casuslar” adlı kitabı alıyorum elime. “Beni Bulduğun Zaman” adlı kitabı ile tanıdığımız Rebecca Stead, korkuların üzerine nasıl gidilmesi gerektiği konusunda keyifli bir hikâye anlatıyor. Aynı zamanda arkadaşlıkla sarılı bir casusluk hikâyesi bu kitap.
Georges henüz on iki yaşındadır. Babası işini kaybetmiştir ve bundan dolayı evlerini satıp bir apartman dairesine taşınmak zorunda kalmışlardır. Bununla birlikte babasının işsizliğinden dolayı annesi de daha çok çalışmak zorunda kalmıştır. Taşınma olayının iyi tarafı da vardır tabi. Daha önce okuldaki bazı çocuklarla sorun yaşayan Georges, taşındıkları apartmanda Safer adlı çocukla tanışmıştır. Safer garip bir çocuktur aslında. Georges’u Casus Kulübü’ne davet eder ve bu konuda bildiği her şeyi ona öğretmeyi kabul eder. Bunun da bir nedeni vardır tabi. Georges’ların üst dairesinde yaşayan Bay X’in şüpheli hareketlerinin sırrını çözmek istemesi. Ancak Georges ve Safer, bu olayın derinlerine indikçe oyunlar, yalanlar ve gerçekler arasındaki çizgi bulanıklaşmaya başlayacaktır.
Keyifli, sürükleyici bir hikâye Yalancılar ve Casuslar. Rebecca Stead yazmış, Ebru Gündem Kızıldağ dilimize çevirmiş.
Kırmızı Kedi Yayınları arasından bir başka kitaptan daha söz etmek istiyorum. Türkçe dedikleri zaman aklıma gelen ilk isimdir Feyza Hepçilingirler. Onu “Türkçenin kraliçesi” olarak tanımlamaktan büyük bir mutluluk duyarım nedense. Bir sıcaklık hissederim. Kendisiyle karşılaşıp tanışma olanağı yakalayamadım fakat fotoğraflarda hep gülümser olarak görmek bu sıcaklığı hissettiriyor sanırım. Feyza Hepçilingirler bir okul olmuştur benim için. Dilimizi doğru kullanabilme konusunda çok şey öğrendim yazılarından ve kitaplarından. Son dönemde çocuklar için kaleme aldığı kitapları da büyük bir sevinçle okuyorum. İşte o kitapların sonuncusu “İnsanları da Küçültebilir misin?” Bu öykülerle birlikte aynı metnin tiyatro oyunu olarak da kitapta yer aldığını hemen belirteyim. Çocukların okuduklarını canlandırması, öğrendiklerini pekiştirmesi açısından çok olumlu bir örnek böylesi kitaplar. En kalıcı öğrenmenin yaparak-yaşayarak öğrenme olduğunu da göz önüne alırsak…
Gelelim şimdi kitaba. Kahramanımız Burkay, küçük bir çocuk olduğu için kendisinden büyüklerle konuşurken kafasını hep yukarı kaldırmak zorunda kalır. Anne ve babası da Burkay’ın bu dertten kurtulmak için annesinin insanları küçültebileceğini düşündüğünü ve istediğini sanmaktadırlar. Oysa Burkay’ın bunu talep etmesinin nedeni çok başkadır. Nedenini normal şartlarda açıklamazdım fakat Burkay bugün gözünü para hırsı bürümüş, değerlerini yitirmiş yetişkinlere ders verircesine bir açıklama yapıyor. Bu yüzden kitabı okumasa da bu yazıyı okuyacak yetişkinler de paylarına düşeni alsınlar diye kitaptan bu bölümü aktarıyorum:
“Babacığım, dedi. Hani geçen gün, Fethi Amcalar geldiğinde, yeryüzündeki doğal kaynakların insanlara yetmemeye başladığından söz etmiştiniz, anımsadın mı? Hatta Afrika’da pek çok insanın açlıktan ölmek üzere olduğunu da söylediniz. Evet, dedi Numan Bey. Şule Hanım da o da birden ciddileşmişlerdi. İşte, dedi Burkay. Dün akşam o rüyayı gördükten sonra düşündüm ki bütün insanlar benim boyumda olsa kimse aç kalmaz. Herkes daha az yemekle doyar, daha az kumaşla giyinir. Dünyada var olan besin maddeleri herkese yeter. Kimse de açlıktan ölmez” diyerek devam ediyor Burkay ve ebeveynlerinin konuşmaları. Küçük boyundan beklenmeyen büyük çözümler üretiyor Burkay dünya üzerindeki en ciddi sorunlardan birine. Feyza Hoca çok incelikli bir ders veriyor okurlarına.
Çocukların nitelikli kitaplarla buluşması, anamalcı zihniyetle mücadele açısından da çok önemli. Geleceği şekillendirecek onlar çünkü!
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (2 Kasım 2015)