Kimi yapıtların adından sıkça söz edilir. Çağlarını aşan bu eserlerden alıntılar gezer dolaşır. Ancak bu yapıtları bir bütün olarak olduğu kadar duru bir dil ve eksiksizce okumak pek mümkün olmaz. Özellikle Farsça kaleme alınan başyapıtları aradan geçen on/yüz yıllar sonra da olsa okuma olanağını sunan değerli bir köprüdür, Mehmet Kanar. Samed Behrengi’den Mevlana’ya uzanan Doğu’nun büyüleyiciliği yanında okuyanı sarsan eserleri bir kıtadan öteki kıtaya taşıyıp duran Mehmet Kanar’ın çevirileri yıllar önce bir nedenle birbirlerini yitiren aile, akraba, mahalleli, arkadaş, sevgililerin, insanların yeniden buluşması gibi. Bir farkı var. Akan zamanın alıp götürdüğü ya da eklediği olumlu olumsuz bütün etkilere rağmen, özdeki duygu ve düşünceyi gizlendiği yerden alıp çıkardığı için akılar ve yürekler kucaklaşabiliyor.
Osman G. Özgüdenli’nin sunuşu Nizamülmülk ve onun başyapıtı Siyasetname’nin bin yıllık serüvenini özetliyor. Kanar, daha önce çeviriler yapıldığı için yanaşmadığı Siyasetname’yi yakından inceleyince “bazı kelimelerin yanlış okunması, kimi cümlelerin ve beyitlerin anlaşılmaması, fasıl atlanması, cümle düşüklükleri, teatral bir üslubu olan Siyasetname’de birçok cümlenin hiç gerek olmadığı halde birleştirilmesi”ni fark ederek Siyasetname’ye Türkçe gömlek giydirerek ona hayat verdi.
Melikşah’ın “Her biriniz ülkemiz hakkında düşünün. Bakın bakalım bizim dönemimizde neler iyi gitmiyor? Dergahta, divanda, sarayda neler yerine getirilmiyor ya da üstü örtülmüş halde? Bizden önceki padişahlar hangi işleri gerektiği gibi yapmış da biz eskisi gibi yapamıyoruz? Ayrıca eski padişahların ülkedeki töreleri adına Selçuklu sultanları ile düğer hükümdarların yaptığı ne varsa, düşünün bunları açıkça yazın, sonra bize verin. Biz de üstünde kafa yoralım, bundan böyle din ile dünya işlerimizin kendi sistemimiz üzerinde yürütülmesini emredelim. Anlaşılabilir olanı anlayalım,” demesiyle Nizamülmülk’ün hazırladığı kitap toplam 51 bölümden oluşuyor. Her bölümde bildiklerini, gördüklerini, tecrübe ettiklerini, hocalarından öğrendiklerini yazdığını söyleyen Nizamülmülk kitabının sıkmaması ve ruhu okşaması için Kuran’dan ayetler, hadisler, özlü sözler, zamanın büyük insanlarının sözlerinin geçtiği hikayelerle donatmış. Bölümleri adlandırarak gerek duyulan konuya kısa yoldan ulaşmayı sağlamış. En küçük aygıtın bile kullanma kılavuzu olurken devletin, hükümetin yönetim rehberi niçin olmasın?
Anadolu, Ortadoğu, İran günümüzü aratmayan biçimde kargaşa, suikast ve savaş sarmalındaydı. 29 yıl Selçuklu tahtında sultanın gücünü gölgeleyecek kadar etkili olan Nizamülmülk kendisi ve yakınlarına çıkar sağladığı için suçlamalar arttı. Melikşah onu sert biçimde eleştirdi. 20. yüzyılın önde gelen siyasetbilimci Maurice Duverger’in dillendirdiği (sultanın) “seçim(iy)le gelen hükümdar” tanımına uyan vezirin yanıtı sert oldu: “Vezirlik diviti ve sarık, senin tacın ile o derece alakalıdır ki, diviti aldıktan sonra taç da kalmaz, gider!” Bir suikast sonucu yaşamını yitiren Nizamülmülk’ün ardından 5 hafta geçmeden de Melikşah şüpheli biçimde öldü.
Siyasetname “insan topluluklarını yönetme, devlet işlerini yürütme sanatı” yanında bir tarih, öykü, aforizma güldestesi. Bu arada yapıta 45. fasılda yer alan bir yakıştırmanın uzun yıllar ve hâlâ “komünist”lere mal edilmesi de ilginçtir: “Mezdek bir yasa daha çıkardı… Hatta âdet öyle bir yere varmıştı ki bir erkek herhangi bir evdeki kadınla sevişmek isterse, külahını evin kapısına asıp içeri girerdi. Kadının kocası eve gelip külah olduğunu görünce, evinde bir erkeğin karısıyla iş tuttuğunu anlar geri döner, iş bitene kadar beklerdi.”
Neden bu kadar çok devletin kurulup yıkıldığının yanıtı bu kitabın sayfaları arasında…
Yaşar Öztürk – edebiyathaber.net (1 Mart 2016)