Normal misiniz? Böyle bir soru ile doğrudan karşılaşınca tuhaf karşılanabilir fakat en kestirme ve net bir şekilde böyle sorulabiliyor. Normal misiniz?
Arkadaş grubunuz içerisinde kendinizi değerlendirirseniz nasıl bir yanıt verirsiniz bu soruya? Sönük bir tip misiniz, yoksa çok mu parlıyorsunuz onların yanında? İş yerinizde, okulda? Yürümeniz, konuşmanız, oturmanız, kalkmanız ya da konuşmanız? Herkesçe kabul görüyor mu? Sorular, sorular, sorular… Daha da çoğaltılabilir, başka başka konulara girilebilir. Fakat yapmayacağım, uzatmayacağım. Son olarak şunu merak ediyorum. Ailenizin size bakışı nasıldır? Davranışlarınızı onlar da normal karşılar mı, yoksa farklı olduğunuzu düşünürler mi?
Bugünkü kahramanımız hiç de normal olmayan bir tip çünkü. Kahramanımız kim mi? “Yanlışlıkla Dünyanın Öbür Ucuna Uçan Çocuk”. Yani Barnaby Brocket. Adını “Çizgili Pijamalı Çocuk”tan anımsadığımız John Boyne’un Tudem etiketiyle yayımlanan bu kitabı “normal” kavramını sorgulatıyor bize.
Barnaby Brocket’ın babası kendisini tamamen normal olarak gören biridir. Normal bir evde, normal bir yaşam sürüyordur; normal şekilde normal şeyler yaptığı normal bir mahallede oturuyordur. Ve kendince sıra dışı davranan insanlara hiç tahammülü yoktur. Barnaby’nin annesi de çok normal bir insandır. Yolda hiç araba olmamasına rağmen mutlaka yeşil ışığın yanmasını bekler karşıya geçmek için. Otobüste boş yerler olsa dahi mutlaka kalkıp yaşlılara yer verir. Öylesine düzgün bir insandır ki; büyükannesi Elspeth vefat edip ona üzerinde adının ve soyadının baş harfleri olan E ve B’nin işlenmiş olduğu yüz tane değerli mendil bırakınca, bu mirasın boşa gitmemesi için soyadı B ile başlayan biri ile evlenmeyi kafasına koymuştur. (Bu arada Barnaby’nin annesinin adının Eleanor olduğunu ekleyelim.) Böyle bir anne-babanın iki normal çocuğu da vardı aslında. Fakat Barnaby farklıydı işte. Farklı olmasının nedeni ise yer çekimine meydan okumasıydı. Herkes yürürken o uçuyordu ve bu durum anne-babası için müthiş utanç vericiydi. Bu durumu bir türlü kabul edemiyorlardı. Ancak çantasına ağırlık yapsın diye yükleme yaparlarsa yere basabiliyorlardı Barnaby. Ve bir gün annesi ile parka çıktıklarında annesi verilmesi zor bir kararı uygulamaya koydu ve Barnaby’nin çantasında bir yırtık oluşmasını sağladı aniden.
İşte, Barnaby uçurtma olmuştu ve hızla yükselmeye başlamıştı. Sonrasında ise eğlenceli, şaşırtıcı serüvenler yaşadı Barnaby. Neler olduğunu anlatmayacağım tabii ki. Kitapta hepsi yazıyor.
John Boyne’un eğlenceli anlatımı ile kitabı bir solukta okuyacaksınız. Zaman zaman bir Roald Dahl kitabı okuduğum hissine kapıldım açıkçası. Her iki yazarın da aynı coğrafyaya ait olmasının etkisi olabilir mi acaba?
Normal kavramını sorgulatan bir başka kitap ise Delidolu etiketiyle boy gösteren “Krizalitler”. Tür olarak çok başka bir kitap olmasına rağmen bu yazıda değinmekte sakınca görmedim. Krizalitler, “Doğal biçim kutsaldır. Kurtuluşumuz saflıktadır.” şiarıyla yayımlanan bir eser. İlk olarak 1955 yılında İngiltere’de yayımlanmış olan kitap 61 yıl sonra hâlâ güncelliğini koruyor. Konusuna gelince: “Krizalitler birkaç bin yıl sonrasının dünyasında geçen ve nükleer bir felaket sonrası yaşanan genetik bir mutasyon hikâyesini anlatıyor. Normallik, anormallik, öteki gibi kavramları ele alan kitapta altı parmaklılara, dört kollulara, çok memelilere sık sık rastlasak da o dünyada onlara yer yok. Tahammülsüzlüğün zirvesi bir kitap. Ve iyi bir bilimkurgu örneği. Öyle ki bilimkurguya çok yakın hissetmememe rağmen kendimi, elime aldığım andan itibaren heyecan duydum bu kitapta. Zaman zaman bazı kitaplar yayımlanır ve bir an önce okumak için heveslenir, sabırsızlanır ya insan, işte Krizalitler bana bunu yaşatan bir kitap oldu.
Tudem yayın grubundan normallik, ötekileştirme üzerine iki kitap. Hâlâ normalleşemeyen bizler için…
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (15 Şubat 2016)