Normalleşme sürecinde psikolojik dayanıklılığı arttırmanın yollarını Profesör Dr. Sibel Çakır Oggusto’ya anlattı.
Yaşadığımız pandemi sürecinden psikolojik olarak sağlıklı bir şekilde çıkmak için neler yapmalıyız?
Yaklaşık üç ay süren karantina günlerinden çıkış için kapının aralandığı günlerdeyiz. Yol haritamız ve güvenliğimiz hala belirsizliklerle dolu. Umarız dinmesini beklediğimiz fırtına tekrar şiddetlenip savurmaz. Yorgun, heyecanlı, gergin ve umutla karışık duygular yaşıyoruz. Çoğumuz nereden başlayacağını, önce hangi adımı atması gerektiğini bilmiyor. Tabi herkeste farklı renkte olan duyguları belirleyen biraz da, bu trafik kazasını ne kadar hasarla atlattığımız…
Trafik kazası metaforu ile devam edelim; ilk yapılacak olan hasar tespit çalışması. Hasarı ortadan kaldırırken, yaraları sarmak için biraz dinlenmek, ara vermek ve yola yeniden, biraz değişmiş biçimde devam etmek gerekir. İnsanın en güçlü ve en şaşırtıcı yanlarından biri hayatta kalma dürtüsünün güçlülüğü, hızlı uyum ve değişim kapasitesidir. Bu süreçte en zorlandığımız noktalardan biri, hala devam eden belirsizlik karşısında dayanıklı kalmak.Yaşamakta olduğumuz kriz, sorunlarımızın çok farklı çevrelerin, disiplinlerin bir araya gelerek çalışması gerektiğini, bu sorunların ancak geniş ittifaklarla aşılabileceğini gösterdi. Bilmediğimiz alanlarla, tanımadığımız dillerle ve düşünce sistemleriyle, iyi niyet çerçevesinde konuşma zamanı. Bu yolla etkin çözümler, zengin fikir ve eylem birlikleri yaratabiliriz. O zaman daha önce konuşmadığımız kişi, disiplin, kurumlarla diyalog ve fikir alışverişi, belki de ortaklıklar başlatmalıyız.
Peki, dayanıklı kalmanın sırrı nedir?
Bu salgın gösterdi ki, dayanıklılık bireysel değil toplumsal olduğunda virüsten korunabiliyoruz. Hem ekonomi, üretim, iş yaşamı ve günlük yaşam alışageldiğimize yakın akıyor, hem de duygusal ve vicdani olarak daha huzurlu oluyoruz. O zaman çevremizdeki en zayıf halkaları korumak güçlendirmek, bireysel ve aile olarak en zayıf halkamıza ilgi göstermek durumundayız.
İleri yaşın hastalığa karşı daha hassas ve kırılgan olması nedeniyle, sokağa çıkma yasağı ile yaşlılar haftalarca evlerinde tutuldu. Konuştuğumuz çoğu 65 yaş üzeri kişi kendini güvende hissetmediğini, bir yanıyla işe yaramaz ve toplumun zayıf kesimi olduğunun hissettirildiğini belirtti. Gerçekten de ölüm korkusu ile sınanmak, yalnızlığa mecbur olmak, özgürlüğünü kaybetmek, yardıma ve ilgiye muhtaç durumda bırakılmak kolay üstesinden gelinecek bir travma değil. Yaşlı bireyleri fiziksel, duygusal olarak desteklemek kırılgan halkayı güçlendirme çalışmalarında başta gelmelidir. Psikolojik olarak bu tür toplumsal ölçekli kriz durumunda, yaşlılar, çocuk ve gençler, azınlıklar, yoksullar, sağlık çalışanları, engelliler ve daha önce psikolojik sorun yaşayanlar risk grubudur. Toplumun her ölçekteki alt birimlerinde, bu kırılgan grupları koruyup gözetmek, dayanıklılığı arttıracaktır. Ayrıca bu faaliyetler sırasında dayanışma ve aidiyet duygusunu sağlamlaştırmak her kesime iyi gelecektir.
Hasar yeri çalışmalarımızda her şeyi tek başına düzeltmeye çalışırken fark etmeden ağır bir yükün altına girebilirsiniz. Unutmayın ki, salgın sizin suçunuz değil. Getirdiklerini iş ve ailenizde hep birlikte göğüsleyeceksiniz. Takıldığınız ve durduğunuz yerlerde çevrenizdeki kişilerden ve kurumlardan yardım isteyin, sorumluluk paylaşın. Yaşamsal ihtiyaçları en öne koyup, diğer yapılması gerekenlere gerçekçi bir ajanda belirleyin ve paylaşın. Herkes beklediğini değil, mümkün olanı benimsemek zorunda.
Yaşamakta olduğumuz kriz, sorunlarımızın çok farklı çevrelerin, disiplinlerin bir araya gelerek çalışması gerektiğini, bu sorunların ancak geniş ittifaklarla aşılabileceğini gösterdi. Bilmediğimiz alanlarla, tanımadığımız dillerle ve düşünce sistemleriyle, iyi niyet çerçevesinde konuşma zamanı. Bu yolla etkin çözümler, zengin fikir ve eylem birlikleri yaratabiliriz. O zaman daha önce konuşmadığımız kişi, disiplin, kurumlarla diyalog ve fikir alışverişi, belki de ortaklıklar başlatmalıyız.
Evinizde, işinizde, çevrenizde barış var mı? Geçmiş kırgınlıkları, çatışmaları buzdolabına kaldırmayı deneyelim. Coşkuyu körükleyelim, herkesin buna ihtiyacı var. Önyargıları kaldırmayı, demokrasiyi ve huzuru sağlamayı önemseyelim. Kutuplaşmadan, gerilimden uzak duralım, ayrımcı olmayalım. İnsanlarla ilgili olumsuz düşüncelerinizi ve öfkemizi eritelim. Enerjimiz huzurla, ortak amaçlarla, heyecanla artar, şiddetli çatışma ile tükenir. Empati anahtardır, açıp açmayacağına kilidi denemeden karar vermeyin.
Dayanışma ilacına inanın, en yakınlarınız ile başlayın. Fiziksel mesafe olsa da sosyal yakınlığı, diyaloğu arttırın. Yardımseverlik, iyilik ve gönüllülüğün bilimsel olarak hem fizyolojimize hem psikolojimize faydaları gösterildi. Bu treni bu krizde kaçırmamalıyız.
Bu süreçte yaşadığımız korku ve özlem psikolojimizde hasar bırakmış olabilir mi? Bu hasarı nasıl düzeltebiliriz?
Korku ve özlemleriniz, tepki ve davranışlarınızı etkileyebilir. Stresin sizi yönetmesi değil, sizin stresi yönetmeniz gerek. Zihninize sıkça mümkün olanı, şimdiki anı ve mekânı hatırlatın. Geleceği kontrol edemeyeceğinizi ve sizin de sağlıklı, zinde kalmanızın önemli olduğunu unutmayın. Dengede ve sakin olmak, esnek kalabilmek, alışkanlıklarımızı, ön yargıları gevşetebilmek hepimize iyi gelecektir.
Ne siz bir kurtarıcısınız ne de bir kurtarıcı gelip her şeyi düzeltecek. Ne kendinizi aşırı sorumluluk ve çaba ile tüketmek, ne de tembelliğe, çaresizliğe, edilgenliğe bırakmak doğru değil. Hayatımız değişecekse, izleyicisi değil elimizdeki malzeme ile aktif oyuncusu ve mimarı olmaya çalışalım.
Eski yaşama olan özlemi ve can sıkıntısını aşmak için ne yapmalıyız?
Eski yaşamınızı, alışkanlıklarınızı özlüyor olabilirsiniz. Acaba onlar gerçekten istediklerimiz, ihtiyacımız olanlar mıydı, toplumun ya da çevremizin dayatmaları mıydı? Belki de bu mola, bizi gerçekten mutlu eden şeyleri ve ihtiyaçlarımızı yeniden değerlendirmemize fırsat verir.
Can sıkıntısını aşmak ve dayanıklılığı arttırmanın bir yolu da duygularımıza, amatör tarafımıza ve ihtiyaçlarımıza yüz çevirmemek. Uyku, dinlenmek, eğlenmek gibi temel insani ihtiyaçlarımızı sadece bir süre erteleyebiliriz. Onları güvenilir dostlar, amatör uğraşlar, sağlıklı yaşam alışkanlıkları ve hep öğrenme, gelişme azmi ile besleyebiliriz, paylaşıp model olabiliriz.
Sanat, mizah, oyun ya da spor, sıkıntılara ve acılara
dayanmamızı sağlar, bunları ajandanızdan eksik etmeyin. Zevk aldığınız
aktiviteleri düzenli biçimde yapın. Zevk veren eylemler duygu durumunuzu olumlu
etkiler, ruh halinizin olumlu biçimde değiştirip, enerjinizi yükseltir.
edebiyathaber.net (17 Haziran 2020)