Nur Nirven: “Kitap; paranın toplum yaşamında, küresel ölçekte işlevini ve bu işlevin değişimden geçebildiğini okura irdeletmeyi vadediyor”

Mayıs 30, 2024

Nur Nirven: “Kitap; paranın toplum yaşamında, küresel ölçekte işlevini ve bu işlevin değişimden geçebildiğini okura irdeletmeyi vadediyor”

Röportaj: Deniz Demirdağ Temel

Albaraka Yayınları, iktisat dizisine yepyeni bir kitapla devam ediyor. Nigel Dodd kaleme aldığı Nur Nirven çevirdiği Paranın Sosyal Yaşamı ile yeni para türlerinin hızla çoğaldığı kriz sonrası dünya için özne teorisini yeniden formüle ediyor. Günümüzün önde gelen para sosyologlarından biri olan Nigel Dodd, Paranın Sosyal Yaşamı kitabında modern para teorilerine yeni ve geniş kapsamlı bir bakış sunuyor.

Paranın Sosyal Yaşamı’nı bu konuda bilgi ve düşünce alanı açmak amacıyla kaleme aldığını belirten Nigel Dodd, bir yandan para literatürünü geniş bir uzman yelpazesinde, olabildiğince tarafsız ele almaya çalışırken; öte yandan da para kuramıyla genellikle ilgisi bulunmayan düşünürleri oyuna sokmaya çalışıyor. Dodd, başlıca argümanlarını ortaya koyarken kökenler, sermaye, borç, suçluluk, savurganlık, bölge, kültür ve ütopya kavramlarını inceliyor.

Para basan ve politika belirleyen merkez bankalarının meşru eylemleri nelerdir? Hükümet dışı aktörlerin yeni para birimleri yaratma hakkının temeli nedir? Ve yeni para biçimleri devletin onayladığı para birimlerini nasıl aşabilir veya altüst edebilir? Bu tür soruları yanıtlamak için modern para teorilerine yeni ve geniş kapsamlı bir bakış sunuyor. Kitap ayrıca daha önce para teorisyeni olarak düşünülmeyen Nietzsche, Benjamin, Bataille, Deleuze ve Guattari, Baudrillard, Derrida ve Hardt ve Negri gibi düşünürlerin katkılarını da tanımlıyor. Para hakkında sadece onu anlamakla kalmayıp değiştirmeyi de amaçlayan yeni düşünme yolları sağlıyor.

Paranın olağanüstü güçlü bir fikir olduğu önermesiyle başlayan kitapta Dodd, literatürde parayla ilgili düşüncelerin çeşitliliğinin, bize onu yeniden keşfetmemiz için hep var olan olanakları sağladığını öne sürüyor. Bu kitaptaki hedefinin, para kuramındaki bu çeşitlilik anlayışını beslemek olduğunu belirtiyor. Bu bağlamda, kitap, paranın tarih boyunca nasıl şekillendiğini ve insan toplumları üzerindeki etkilerini anlamak isteyenler için önemli bir kaynak olma özelliği de taşıyor. Kitabın çevirmeni Nur Nirven’le Paranın Sosyal Yaşamı üzerine ve kitabın yazarı Nigel Dodd üzerine konuştuk.

Nur Hanım merhaba, öncelikle okuyucularımızın sizi daha yakından tanıyabilmeleri için yolculuğunuzdan biraz bahseder misiniz?

Bir iki ufak tefek denemeyi saymazsak, çeviriye 1980’lerde AFA Yayınları’nda başladım. İlk çevirdiğim kitap Robert Seidenberg ve Karen DeCrow’ın Agorafobi Eviyle Evli Kadınlar kitabıydı. Hem fakültede okuyor hem gazetede muhabirlik yapıyor hem de kitap çeviriyordum. Önceleri pek sıcak bakmadığım çeviriyi bana sevdiren, beni her zaman teşvik eden AFA Yayınları’nın sahibi, 24 Mart 2024’te kaybettiğimiz Füsun Ant oldu. AFA kapandıktan sonra başka yayınevleriyle de çalıştım. Gazetecilikten emekli olduktan sonra çeviriye biraz daha ağırlık verdim.

Nur Nirven

Paranın Sosyal Yaşamı Albaraka Yayınları’ndan yayımlandı. Bu kitap okurlarına ne vadediyor? Okurlara böyle bir kitabın okumasını yaparken tavsiye ve önerileriniz nelerdir?

Nigel Dodd (1965-2022), Avrupa iktisat sosyologlarının ilk kuşağından ve bu disiplinin kurucularından biri kabul ediliyor. Başlıca ilgi alanları paranın sosyolojisi, iktisat sosyolojisi, klasik ve çağdaş sosyal düşünce. Paranın Sosyal Yaşamı’nın dışında iki kitabı daha var: Biri, The Sociology of Money (Paranın Sosyolojisi), diğeri Social Theory and Modernity (Sosyal Kuram ve Modernlik). Öldüğü sırada Dodd iki monografik araştırma üzerinde çalışıyordu. Images of Time’da (Zaman İmgeleri) Walter Benjamin’in ve Michel Foucault’nun sosyal teorisinde zamanın kavramsallaştırmasını değerlendiriyor. Toplumsal hayal gücünde konvansiyonel zaman imgelerini eleştirel bir bakış açısıyla ele alıyor. İkinci kitabı Utopianism and the Future of Money’de (Ütopyacılık ve Paranın Geleceği) para reformundan beklentileri irdeliyor. Burada, “ütopyacılığın” çok özel bir anlamı var: Kitap, paranın gelişimiyle toplumun iyileşmesi arasında bağlantı kuran projeleri gün ışığına çıkarmaya çalışıyor. Klasik ütopyacılık her ne kadar parayı yürürlükten kaldırmanın yollarını arasa da Dodd’ın burada odak noktası parayı yeniden ele almak, dolaşıma girdiği sosyal dünyayı geliştirmek.

Paranın Sosyal Yaşamı’na gelince kitabın temel amacı, küresel mali kriz sonrasında paranın sosyolojik kuramını yeniden düzenlemek, bunun için de bankaların egemenliğinden ve devletlerin kötü yönetiminden paranın nasıl kurtarılacağına odaklanmak. Dodd, başlıca argümanlarını ortaya koyarken kökenler, sermaye, borç, suçluluk, savurganlık, bölge, kültür ve ütopya kavramlarını inceliyor. Kitap şu soruların yanıtlarını arıyor: Parayı dolaşıma çıkaran ve politikayı belirleyen merkez bankalarının meşru eylemleri neler? Sivil toplum aktörlerinin yeni para birimleri yaratma hakkının temeli nedir? Yeni parasal ütopyalar hükümetin onayladığı para birimlerini nasıl aşabilir veya altüst edebilir? Bu sorularla kitap sadece parayı anlamayı değil, onun dönüşümüne katkıda bulunmayı da amaçlıyor.

Dodd’un kitabı, okurlara paranın salt bir araç olmadığını, aynı zamanda derin sosyal ve kültürel anlamları olan karmaşık bir fenomen olduğunu göstermeyi de amaçlıyor. Bu bağlamda, kitap, paranın tarih boyunca nasıl şekillendiğini ve insan toplumları üzerindeki etkilerini anlamak isteyenler için önemli bir kaynak olma özelliği de taşıyor.

Kitabı cazip hâle getiren özelliklerden biri, Nigel Dodd’un, örneğin yarattığı “yaratıcı yıkıcılık” kavramına dayanan teziyle tanınan Joseph A. Schumpeter, finansal istikrarsızlık hipotezinin mucidi Hyman Minsky, sosyolojiye ve antropolojiye getirdiği yeni bakış açılarıyla öne çıkan Marcel Mauss ve Nietzsche gibi değişik disiplinlerden ama konuyu kapsamlı bir şekilde irdeleyen pek çok figürün görüşlerini karşılaştırma olanağı sunması. Dodd, “bir yandan, para literatürünü geniş bir uzman yelpazesinde, olabildiğince tarafsız ele almaya çalışırken; öte yandan da para kuramıyla genellikle ilgisi bulunmayan düşünürleri oyuna sokmak istedim.” diyor.

Özetleyecek olursak Paranın Sosyal Yaşamı, paranın insanın, toplumun, ulusun yaşamında, ayrıca küresel ölçekte işlevini ve bu işlevin değişimlerden geçebildiğini okura irdeletmeyi vadediyor. Konu ucu bucağı sınırsız ekonomiyle sosyolojinin hatta antropolojinin, psikolojinin, tarihin yer yer ittifakı, yer yer çelişkileri, yer yer de etkileşimleri olunca Nigel Dodd’un tezlerini alışılmış, bilinen kalıpların dışına çıkarak, sınırları zorlayarak okumanın sağlıklı olacağına inanıyorum.

Yazarın Paranın Sosyal Yaşamı’nı kaleme almasındaki amaç nedir? Bu konuda siz bize neler söylemek istersiniz?

Yazarın temel argümanı, “para bir şey, bir süreçtir”. Dodd, gözlemlerinden de yola çıkarak, paranın her zaman pek çok biçim alacağını ve biz onu değişen sosyal, politik ve ekonomik koşullara uyarladıkça gerçekten de pek çok biçimi olacağını öne sürüyor. Dodd, kitabının bir kuram kitabı olduğunu belirtiyor ve daha geniş entelektüel amacının, deneye dayanan, bir dizi fikre açık, çelişkili bakış açıları gibi görünen şeyle baş edebilen bir para fikri yaklaşımını geliştirmeye yardım etmek olduğunu söylüyor.

Daha önce de belirttiğim gibi Nigel Dodd, para konusunu hem ekonomi alanında hem de sosyoloji, antropoloji, tarih ve felsefe gibi disiplinlerin kesişim noktasında ele alıyor. Dodd, geleneksel para analizlerinin ötesine geçiyor ve paranın toplumsal yapılar, güç ilişkileri, kimlik oluşumu ve insan ilişkileri üzerindeki etkilerini irdeliyor, böylece paranın doğasını daha bütünsel bir şekilde anlamamıza yardım ediyor.Formun Üstü

Paranın doğasını, özellikle sosyal doğasını Paranın Sosyal Yaşamı’nda anlatılan belli olaylar ve siyasal duygular ışığında değerlendirmenizi istesek neler söyleyebilirsiniz?

Paranın değerinin hatta var oluşunun kullanıcılarının arasındaki sosyal ilişkilere dayandığı anlayışına dikkat çeken yazara göre bu ilişkileri tarihsel, kültürel, siyasal ve kurumsal bir dizi etken şekillendiriyor. Bunlar karmaşık, dinamik, değişken ve çekişmeli, yani bir anlamda kesin sınırlardan ve belirleyiciliklerden uzak. Hatta günümüz mali manzarasında çok sayıda değişime tanıklık ediyoruz. Paranın doğasıyla ilgili sorular küresel finansal krizden sonra yeni bir öncelik, âdeta aciliyet kazanmış durumda. Resmî para birimi ve sosyal krediden mobil para ve Bitcoin’e kadar artık pek çok para biçimi ve sistemi var. Finansal krizlere artık teknolojik ilerlemeler, geleneksel bankacılık sistemlerine erişimi olmayan veya sınırlı olan kesimlerin finansal dışlamayla mücadelesi, daha hızlı ama maliyeti daha düşük finansal işlem arayışları vb. çeşitli çözümler üretiliyor. Paranın sosyal doğası da değişime ayak uydurmak, değişmek zorunda kalıyor.  

Paranın kökenlerini ve nasıl çalıştığını anlamamız neden ve ne kadar önemlidir?

Paranın kökenleri, insanların mal ve hizmetleri değiştirmek için kullandığı ilk araçlara dayanıyor. Paranın kökenlerine ilişkin kesin bir tarih vermek zor ve farklı toplumlar, kültürler arasında farklı şekillerde gelişmiş. Yine de genel bir bilgi olarak, paranın takas ekonomisinden doğduğunu söyleyebiliriz. İnsanlar ilk olarak mal ve hizmetleri takas yoluyla değiştiriyorlardı ama takasın sınırlamaları vardı çünkü takas edilecek malların değeri eşit olmayabiliyor veya malların bölünebilirliği problem yaratabiliyordu. Paranın icadı bu bakımdan pratikte büyük kolaylık sağladı. Üretimin ve tüketimin pratikte anlamlandırılmasını, sayılara vurularak yani eder biçilerek somutlaştırılmasını kolaylaştırdı. Bu da beraberinde paranın sistemleştirilmesini ve kuramsallaşmasını getirdi. Devletler, para sistemlerini kurmak ve yönetmek için müdahalede bulundular. Özellikle metal para birimlerinin basılması ve kullanılması, devletlerin kontrolü altında gerçekleşti. Zamanla, metal paraların yerini kâğıt para ve bankacılık sistemleri aldı. Banknotlar, ilk olarak değerlerinin altındaki metallerle desteklenmiş olsa da daha sonra kâğıt paranın kullanımı yaygınlaştı ve bankalar aracılığıyla dağıtıldı. Son yıllarda, dijital para birimleri ve sanal para birimleri gibi, geleneksel bankacılık sistemlerine dayanmayan, genellikle merkezi olmayan bir yapıya sahip yeni para biçimleri ortaya çıktı.

Bu özetin ortaya koyduğu üzere, paranın kökenlerini ve nasıl çalıştığını anlamamız ekonomik, toplumsal ve kültürel sistemlerin karmaşıklığını ve etkileşimlerini daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bu da daha sürdürülebilir ve adil bir dünya inşa etmek için önemli. Ayrıca, paranın işleyişi hakkında bilgi sahibi olmak, bireylerin ve kurumların finansal karar alma süreçlerini iyileştirmelerine yarayabiliyor. Bireyler, tasarruf yapma, yatırım yapma ve borçlanma gibi finansal kararlarını daha bilinçli bir şekilde verebiliyorlar. Öte yandan, paranın kökenlerini ve nasıl çalıştığını anlamak, ekonomik istikrarı ve büyümeyi etkileyen önemli bir araç olan ekonomi politikalarının etkilerini daha iyi değerlendirmemize ve daha etkili politikalar geliştirmemize yardımcı olabiliyor. Bu arada, farklı kültürlerde paranın nasıl algılandığını ve kullanıldığını anlamamıza da katkı sağlıyor.

Yazarın kitapta izini sürdüğü konularla ilgili sizin de görüşünüzü almak isterim. Paranın değerini ne açıklar? Paranın kilit işlevleri nelerdir? Neden paranın birbiriyle yarışan bu kadar çok tanımı vardır?

Nigel Dodd’ın hipotezleriyle karşılaşmadan önce, klasik ekonomi mantığıyla para, benim için toplumun takas aracı olarak benimseyip kullandığı, mal ve hizmet karşılığında herkes tarafından kabul edilen bir ödeme aracı demekti. Değer ve servet transferi de sağlıyordu. Öte yandan, halkın paraya güvenmesi gerekiyordu. Nigel Dodd ise aslında paranın bir kurgu, sosyal açıdan güçlü –ve gerekli– bir yanılsama olduğunu öne sürüyor. “Para, devletin gerekli bir varlığı değil. Bankaların başlangıçtan itibaren yarattığı bir kredi biçimi de olmamalı.” diyor. Paranın ortak yanı nedir, sorusuna tatmin edici bir ampirik yanıt bulmak mümkün olmadığını belirten Dodd, paranın işlevine, maddi niteliklerine ya da kurumsal bağlantılarına odaklanan herhangi bir yanıtın yetersiz kalmaya mahkûm olduğunu savunuyor.

Bu kitap, paranın olağanüstü güçlü bir fikir olduğu önermesiyle başlıyor ve Nigel Dodd, literatürde parayla ilgili düşüncelerin çeşitliliği, bize onu yeniden keşfetmemiz için hep var olan olanakları sağladığını öne sürüyor. Bu kitaptaki hedefinin, para kuramındaki bu çeşitlilik anlayışını beslemek olduğunu belirtiyor. “Parayı sosyal, siyasal, ekonomik reformlar için potansiyel olarak çok verimli bir alan yapan bu nitelikleri keşfetmeli, aydınlatmalı ve geliştirmeliyiz.” diyor.

Dodd, paranın geçmişteki, şimdiki ve hayal edilen birçok biçimini ve türünü hesaba katıyor. Kavramsal olarak parasal çoğulculuğu kabul etmesi, parayı toplumsal ilerlemenin bir aracı olarak yeniden düşünmek ve yeniden düzenlemek için birçok fırsatın tasarlanmasının yolunu açıyor. Parayla ilgili klasik toplumsal düşünce, parayı kötü niyetli olarak görme eğilimindeyken ve genel olarak paranın toplumu ve kültürü tehdit etme ve aşındırma kapasitesini vurgularken, Dodd paranın ilerleme potansiyelini araştırıyor

Kitabın kilit mesajlarından birine göre para ekonomik, sosyal veya politik hedeflere ulaşma aracı olarak faydalı bir şekilde kullanılabilir. Ama tek bir para türü aynı anda tüm amaçlara hizmet edemez. Dodd, çeşitli alternatiflerin yanı sıra Bitcoin ve Frecoin gibi “küresel” alternatifleri de tartışıyor. Ütopik ve parasal reform kavramlarına olan bu açıklık ve merak, kitabın en güçlü yönlerinden birini oluşturuyor.

Paranın çok farklı tanımlarının yapılmasının nedeni, bence ona atfedilen işlevlerin farklı olması. İçinde insan unsurunun yer aldığı her disiplin gibi, iktisat ve iktisat sosyolojisi de paraya multi-disipliner açıdan bakıyor ve paranın amacı, işlevleri, katkıları vb. farklı açılardan bakıldıkça tanımlar da değişiyor.

Peki, çeviri çalışması tümüyle bir düşünce ya da yazı içeriğinin literal olarak aktarılması mıdır? Bu konudaki görüşlerinizi paylaşabilir misiniz?

Her dilin yapısı, grameri, köken bilimi, deyimleri, kültürü, felsefesi vb. farklar gösterebiliyor. Aynı aileden gelen dilleri, örneğin Fransızcayı İtalyancaya çevirirken literal olarak aktarmak fazla sorun yaratmasa da farklı ailelerden gelen dillerin, örneğin İngilizcenin Türkçeye literal olarak aktarılması anlaşılmazlıklara hatta yanlış anlamalara yol açabiliyor. Bu nedenle,ben cümlenin ana fikrini koruyarak, yazara ihanet etmeden, cümleyi erek dile aktarmaktan yanayım.

Son olarak okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesaj ya da öneri varsa vermek iletmekten memnuniyet duyarız.

Nigel Dodd, genç yaşta hayatını kaybetmiş olsa da iktisat sosyolojisine fazlasıyla emek vermiş bir figür. Umarım diğer kitapları ve makaleleri de çevrilir.

edebiyathaber.net (30 Mayıs 2024)

Yorum yapın