Nuran Durmaz’ın yeni romanı “Salyangozun Yolculuğu” NotaBene Yayınları etiketiyle yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Fantastik bir Ada’da yazıcı usta-çırak hikâyesi: Salyangozun Yolculuğu
Nuran Durmaz’ın yeni romanı, kehanetler, eski metinler, yazmanın büyüsü ve aşk umudu içinde olgunlaşan Egina’nın koyu mavi mürekkebin izindeki serüvenini anlatıyor.
İlk romanı “Kayıp Düşler Peşinde” 2013 yılında yayımlanan Nuran Durmaz’ın yeni romanı “Salyangozun Yolculuğu” NotaBene Yayınları’ndan çıktı.
“Salyangozun Yolculuğu”, küçük bir kızken ailesini ve köyünü geride bırakıp, yeri sürekli değiştiği söylenen acayipliklerle dolu Ada’da bir yazı üstadının atölyesine katılan Egina’nın hayatından bir kesiti anlatıyor. Kehanetler, eski metinler, yazmanın büyüsü ve aşk umudu içinde olgunlaşan Egina’nın koyu mavi mürekkebin izinde seyreden serüvenine, Ada’nın kitaplar ve üzerinde yaşayanlarla kurduğu bilinçdışı bağ eşlik ediyor.
Kahince söylemlerin, rüyaların, el yazması metinlerin dünyasında geçen roman, aşkın doğasını, kaderi, yaşamı, ölümü sorgulayan; okumanın ve yazmanın derinlikleri, usta-çırak ilişkisi, mahrumiyetin öğrettikleri üzerine düşündüren ve her anı yalnızlıkla dokunan bir hikâyeyi zaman atlamalı bir kurguyla ele alıyor.
Hikâye, Egina’nın uydurduğu bir rüyanın yorumu sonucunda kader çizgisini değiştirip kendini gizemli bir Ada’da bulmasıyla başlıyor. Rüyaların değerli görüldüğü, rüya âlimlerine saygı duyulduğu, eski ve değerli kitapların kıymetinin bilindiği, itinayla saklandığı, meşakkatli bir emekle, el yazmasıyla çoğaltıldığı, şiirin ve felsefenin kutsallaştırıldığı bir yerdir Ada. Egina ile birlikte okur da modern hayatın gerçeklerinden sıyrılıp, zamanı ve mekânı belirsiz, düşsel bir atmosferin yoğunlaştığı Ada’da yaşananlara tanıklık ediyor.
Egina’nın üstadı Ario, ömrünü ilme ve kitaplara adamış bir yazı ustasıdır. Gençliğinde yaptığı bir hata nedeniyle hâlâ acı çeken, kaybettiği aşkını özleyen Üstat, yıllar önce bir kereliğine onu ziyaret edip şiir armağan eden ilham perilerine tekrar kavuşabilmeyi düşler. Egina’ya adeta annelik eden İda, kehanetle uğraştığı halde hep aklıyla hareket eden Kâhin, yazı sanatında ustasıyla yarışan Ahmet, şifacı Nalin ve Ada’daki diğer herkes, kitapların ve Ada’nın büyülü atmosferiyle birlikte değişir, dönüşür. Bu arada Egina da bir karar verme noktasına gelecektir. Bir gün geri gelen, hayatının aşkı Khan ile gitmek mi, yalnızlığın bilgeliğiyle olgunlaşmak mı? Genç kız, evinden ve köyünden ayrılma kararını ne kadar zor aldıysa, Ada’da bir süre yaşadıktan sonra yeni bir karar almakta da o denli zorlanacaktır.
Salyangozun Yolculuğu, yalnızlığın, sabrın, büyümenin yazı ve kitap dünyası ile yarı fantastik bir kurguda harmanlandığı, zamansız bir roman.
Kitaptan
“Ne yapmalıydım?” dedi Üstat. “Hayatımın tek aşkı beni ziyaret ettiğinde ona düşmanım gibi mi davranmalıydım? Yoksa karalar bağlayıp mutsuz mu olmalıydım? İnsanın sevdiğini gördüğünde mutlu olmasından daha doğal ne olabilir?”
“Görmüyor musunuz? Ada sizi yoldan çıkarıyor. Ada’nın düşünen bir beyni olduğunu ve hepimizin aklıyla oyun oynadığını görmüyor musunuz? Onun iradesi bizim irademizi yok sayıyor. Arzularımızı manipüle ediyor.”
Kâhin sustuğunda hepimiz nefesimizi tutmuştuk. Keyfimiz kaçmıştı. Üstadın durumu beni zaten endişelendiriyordu. Kâhini dinledikten sonra durum zannettiğimden de kötü diye düşünmeye başladım. Fener ışığının yarı gölgelendirdiği İda’nın yüzünün karmakarışık olduğunu görebiliyordum.
edebiyathaber.net (30 Mayıs 2016)