Zülfü Livaneli 14 Mart Perşembe günü Nürnberg’de gerçekleştirilen Türkiye Film Festivali’nin konuğuydu. Livaneli, festival kapsamında Almanya’nın en sevilen politikacılarından Nürnberg Belediye Başkanı Dr. Ulrich Maly ile bir sohbet gerçekleştirdi. Doğan Kitap’tan yayınlanan kitabıyla aynı ismi taşıyan “Huzursuzluk” başlıklı panelin moderatörlüğünü üstlenen isim ise Almanya’nın en önemli günlük gazetelerinden Nürnberger Nachrichten’in Genel Yayın Yönetmeni Alexander Jungkunz’du.
Livaneli panelde gerçekleştirdiği konuşmada Türkiye’nin içinde bulunduğu karmaşadan Avrupalı siyasetçilerin de sorumlu olduğunu dile getirdi. Livaneli Türkiye ve Almanya arasındaki köprülerin çok güçlü olduğunu ve kolay kolay krize girmeyeceğini de belirtti. Panelin ilerleyen bölümünde ise Dr. Maly Türkiye’ye bakış açısında, Batılı kibrin değil, kardeş ülkenin iyiliğini isteyen bir perspektifin egemen olması gerektiğinin altını çizdi.
Dünyada birçok kavramı yeniden tartışmak gerek
Daha önce de katıldığı Türkiye-Almanya Film Festivali’nin transkültürel diyalogların en güzel örneklerinden biri olduğunu söyleyen Livaneli, sanatın ve kültürün birleştirici gücüne güvenilmesi gerektiğini; sanatın toplumları bir arada tuttuğunu, onsuz olunamayacağını da sözlerine ekledi. Türkiye’nin, heterojen yapısını barış içinde yaşatabilecek köklü bir kültüre sahip olduğunu, bundan da mutlu olunması gerektiğini söyleyen Livaneli, Batı ile Türkiye arasındaki sorunların en önemli kaynağının, Batı politikasına yön verenlerin bilgisizliği ve önyargıları olduğunu belirten yazar Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne yakınlaşmasının özel bir protokolle mümkün olabileceğinin, bu protokolün vazgeçilmezinin de laiklik olduğunun altını çizdi. Avrupalı siyasetçilerin, Mustafa Kemal Atatürk’ün laiklik devriminin değerini anlayamadıklarını, Türkiye’nin gerilemesinin temelinin de Almanya’da Milli Görüş’e destek verilerek ve gelişmesi için zemin sağlanarak atıldığını söyledi. Livaneli ayrıca Avrupa’nın Türkiye’deki laik sistemi desteklememesinin Türkiye’deki laik kesimi, aydınları, sanatçıları, düşünürleri çok kırdığını da sözlerine ekledi.
Dünyada birçok kavramı yeniden tartışmak ve içeriğini belirlemek gerektiğini savunan Livaneli günümüzde demokrasi adı altında yaşanan çoğunluk diktatörlüklerini de bu kavram karmaşasına örnek olarak gösterdi. Sosyalist sistemin yıkılmasından sonraki dönemde, dünyada yeni bir dönemin hazırlatıldığı ve bunun da “post truth-hakikat sonrası” olarak nitelendirilebileceğini bildirdi. Amerika’da Trump döneminin buna çok uyduğunu söyledi.
“Sonunda bütün insanlar kardeş olacak”
Her şeyin başında sözün olduğunu, dolayısıyla niteliği oluşturan sözün içeriğinin önemsenmesi, çoğaltılması ve paylaşılması gerektiğini, ortak değerleri paylaşan insanların diyaloğuna ihtiyaç duyulduğunu ve bunun için uğraş verilmesi gerektiğine inandığını bildirdi. Sözün paylaşılma şeklinin her zaman değişebileceğini, bugün gazeteler ve sosyal medya, yarın ise bambaşka şeylerin geçerli olacağını, ama sözün ve değerinin her zaman baki kalacağının altını çizen Livaneli, sözlerini Schiller’den bir alıntıyla bitirdi: “Sonunda bütün insanlar kardeş olacak.”
Panelin diğer konuşmacısı Dr. Maly ise, birçok ülkedeki gelişmelere endişeyle baktığını, bu ülkeler arasında Türkiye’nin de olduğunu söyledi. Batı’nın kendi dışındaki ülkelere kibirle değil, kardeşçe bir tutumla bakması gerektiğini vurgulayan Maly, yeni medyalarla birlikte Türkiye’deki politik gelişmelerin Almanya’daki toplumsal ilişkileri de doğrudan etkilediğini, dolayısıyla Alman politikacılarının çok dikkatli olmaları gerektiğini bildirdi. Almanya’ya gelen göçmenlerin asimilasyonunda başarısız olununca dışlama politikasına başvurulduğunu, ancak yeni nesillerle kültürler arası diyaloğa girilebildiğini söyleyen Maly, artık Almanya’da birçok kültürün birbirleriyle temas halinde olduğu trans kültürel bir diyalog ortamı yaratılarak toplumun beklentilerine cevap verilebileceği yorumunu yaptı.
edebiyathaber.net (15 Mart 2019)