Uykusuz dergisindeki yazılarıyla tanıdığımız Erman Çağlar’ın, üç kitaptan oluşan “O Sırada” serisinin ilk kitabı, kısa bir süre önce yedinci baskısıyla bir kez daha okurlarla buluştu. Çağlar’ın, sıradan hayatı ve dış dünya arasında kurduğu köprüde başından geçenleri tüm sadeliği ve bir mizahçıya yakışır diliyle anlattığı kitap, bize “Anladın sen!” diye ufaktan göz kırpmayı da ihmal etmiyor.
“Hayatım boyunca üçlü kanepeleri arzuladım. Yazıya daha anlamlı bir cümleyle başlamak için çok çalıştım ama yazıyı geciktirmekten başka bir faydası olmadı. İşin doğrusu bu. Hayatım boyunca üçlü kanepeleri arzuladım. Misafirliğe gittiğim evlerde çok dikkatli baktım üçlü kanepelere. Üzerine uzanmak nasıl olur, odanın neresine yerleştirilmiş, öğle vakti güneşi nereden alır? Misafirlikteki tutuk hallerim biraz da bu yüzdendir. Kafam dolu oluyor. Bir de yemelik bir şeyler çıkartacaklar mı, tatlı tuzlu olayına girecek miyiz; yoksa ev sahibi “Ne içersiniz?” tarzı ucuzcu bir insan mı, bunları düşünüyorum. Evimdeki yiyecek içecek dolu garantili ortamı bırakıp o kadar da hastası olmadığım insanların evine kadar gitmemin karşılığını alabilecek miyim? Çok özel bir şey olmasına gerek yok, siz normalde ne yiyorsanız ben de onu yiyorum. Buzdolabından çıkardığınız haliyle de, ısıtmadan da yiyorum, yeter ki siz iyi niyetli olduğunuzu gösterecek bir harekette bulunun. Bu kadarına bile üşenen insanlar var. Böyle insanlar DVD koleksiyonlarından orijinal DVD’lerinin çalınmasını hak eden insanlar. Usulca alıyorum. Halden anlamayan insan, yeni dalga Fransız sinemasını hiç anlamaz.” Erman Çağlar’ı artık arşivlerde hatırlanacak olan Uykusuz dergisindeki yazılarından ve KALT ekibinden tanıyoruz. Yukarıdaki alıntıda olduğu gibi üzerine kalem oynattığı bir konu başlığını bir yerden alıp başka bir yere götürdüğü sırada yazının içine yerleştirdiği hikâye, Çağlar’ın yazılarının alameti farikası olarak ortaya çıkar ve bu aynı zamanda bir mizahçının mevzuya nasıl baktığını da gösterir. Sıradan bir olayı, allayıp pullamaya lüzum görmeden sokak ağzına hâkimiyeti sayesinde öyle sade bir şekilde kaleminde yuvarlar ki, okur yazının nerede, nasıl, ne şekilde başladığına kendini kaptırarak sonuna buraya nasıl geldiğine kafa yorarken suratına oturan ince gülümsemenin farkına sayfayı çevirdiğinde ancak varır.
Erman Çağlar’ın Karakarga Yayınları’ndan çıkan, üç kitaplık “O Sırada” serisinin ilk kitabı yakın zamanda yedinci baskısını yaptı. Serideki kitapların altyapısını oluşturup devamı hakkında bir fikir veren bu ilk kitapta Çağlar, dürbün gibi gözlerle, herkese nasip olmayan, düştüğü durumlarla ilgili dümdüz mavra yapabilecek rahatlıkla ve esnek diliyle kendi dünyasından dış dünyaya bir geçit açarak okuru bu “ara bölgede” fazlasıyla eğlendirmeyi başarıyor.
“O Sırada”, Erman Çağlar’ın kişisel ve sosyal dünyasında olup bitenleri ve –muhtemelen kendisi, böyle bir çıkarım yapmamı istemezdi ama vaziyet bunu gösteriyor- bizim de başımızdan geçen ama kendi üzerimize toz kondurmadığımız biricikliğimiz yüzünden böyle bir samimiyete asla sahip olamayacağımız için ancak “O Sırada” gibi kitaplarda, Erman Çağlar gibi yazarlarla “yüzleşebileceğimiz” sıradan yaşamlarımızın ne denli “saf” olduğunu gösteriyor.
edebiyathaber.net (18 Nisan 2023)