Robert Musil’in Öğrenci Törless’in Bunalımları isimli kitabı Kamuran Şipal çevirisiyle 2012 yılında Alakarga Yayıncılık tarafından basıldı. Eserin orjinal adı, Die Werwirrrungen des Zöglings Törleß.
Musil 6 Kasım 1880’de Avusturya Klagenfurt’ da doğuyor. Askeri okulda okurken asker olamayacağını düşünerek makine mühendisliği eğitimi alan, asistan olarak çalışırken felsefe öğrenimi görmeye karar veren mühendis ve felsefe doktoru Robert (Edler von) Musil’in 1906’da Öğrenci Törless’in Bunalımları isimli ilk romanı basılıyor. 1920’ de Hayalperestler adlı oyunu yazıyor. Kült eseri Niteliksiz Adam’ı yazmaya 1921 yılında başlıyor, eserin birinci ve ikinci kitapları 1930 yılında, üçüncü kitabı ise 1933 yılında yayımlanıyor. Musil 15 Nisan 1942’de Cenevre’de yoksulluk içinde hayatını kaybedince, eserin dördüncü cildi eşinin çabaları sonucu okuyucularıyla buluşuyor. Üç Kadın isimli kitabı ise 1924 yılında basılıyor.
Öğrenci Törless’in Bunalımları bir eğitim kurumunda cinsellikten, ruhsal durumlardan, yalnızlıktan ve aşağılanmalardan kaynaklanan sorunların altında ezilen Genç Törless’in öyküsü.
Dış görünüşüyle ilgileri üzerine çeken genç Basini, hırsızlık yaparken Törless’in yatılı okul arkadaşları olan Reiting ve Beineberg tarafından yakalanıyor. Reiting, soğukkanlı ve acımasız bir karakter romanda, müttefiki Beineberg ise acımasızlığının yanı sıra insanları aşağılama tutkusuyla göze çarpıyor. Reiting ve Beineberg, Basini’yi köleleri yapmaya, üzerinde korkunç bir iktidar uygulamaya, cinsel bağlamda kötüye kullanmaya, her türlü insanlık onurundan yoksun kılmaya koyuluyorlar. Törless, istemeden olayların içine çekiliyor.
Törless, kendini iki dünya arasında, evinde alışkın olduğu her şeyin düzenli ve mantıklı işlediği, sağlam bir burjuva dünyası ile, serüveni andıran, kapkaranlık, gizlerle, kanla ve beklenmedik sürprizlerle dolu bir dünya arasında kalmış gibi hissediyor. Yatılı okulda öğrenciler arasında gittikçe ağırlaşan şiddet ilişkilerinin sonucu olarak, insan ruhunun karanlık yönlerini de keşfediyor Törless.
Musil savaş sonrası güncelerinde, geçmişe bakarak şu saptamada bulunuyor: “Reiting, Beineberg: Bugünkü diktatörlerin tohumları.”
Törless sık sık sayılarla hayat arasında ilişki kuruyor. “Benim de söylemek istediğim bu işte. Böyle bir karekök yok hiç. İster pozitif olsun ister negatif, hangi sayının karekökü alınırsa alınsın, elde edilecek sonuç pozitif bir sayıdır. Onun için de, negatif bir sayının karekökü olabilecek gerçek hiçbir sayı yoktur.” (s, 128)
Öğretmenleri tarafından sorguya alınmadan önce kendini güvensiz hissediyor Törless. “Yarın öğretmenlerinin önüne çıkması ve kendini savunması gerekeceğini düşününce içine bir korku düştü. Onlara nasıl açıklayacaktı izlediği bu karanlık ve gizemli yolu? Kendisine Basini’ye neden kötü davrandın diye sorarlarsa, onlara beynimdeki bir olay beni meraklandırdı, olup biten bunca şeylere karşın hala pek kavrayamadığım, üzerindeki bütün düşüncelerimle karşılaştırıldığında gözüme önemsiz görünmüş bir şey merak uyandırdı bende; onun için… diyebilir miydi?” (s, 226)
Sorguya alındığı zaman söylediği sözler ilginçtir Törless’in: “Ama sonra Basini gözüme öyle acayip göründü ki, onun cezalandırılması düşüncesi büsbütün aklımdan çıktı, onunla başka bir şekilde karşı karşıya buldum kendimi; onu ne zaman düşünsem yüreğimde bir burkulma duyar gibi oldum…” (s, 230).
Ve öğretmenleriyle konuşmaya devam ediyor Törless. “Aldandığımı biliyorum. Bundan böyle hiçbir şeyden korkum kalmadı. Biliyorum şimdi: Nesneler, nesnelerden başka bir şey değil ve hep de öyle kalacaklar; sanıyorum bazen böyle, bazen de şöyle göreceğim onları; bazen akıl gözüyle bazen başka gözlerle… Ve bu iki görüşü bundan böyle birbirleriyle karşılaştırmaya çalışmayacağım…” (s, 236).
Musil sanal sayıları da doğal olanın alanına sokmaya çalışıyor romanında; olasılığın sezgiden, duygudan, özlemden, vizyondan, sarsıntılardan ve ütopyadan yansıyan belirsiz, herhangi bir biçimde somutlaşması.
Törless düş kırıklığına yol açan eylem ve gerçeklik arasındaki yaşanmış çelişkiyi çözmek amacıyla ciddi çaba harcıyor.
Yazar insanı bütün yönleriyle derinlemesine kavramak, açıklamak isteğiyle okuru duygusallığa itmekten sakınan objektif anlatımlar kullanıyor. Törless’in olgunlaşma sürecinde geçtiği safhalar tarafsızca resmediliyor. Burjuva dünyasının çöküşü ve yozlaşması, artık düzen olmaktan çıkmış bir düzen, acımasızlık ve barbarlık, duygu ile eylem arasındaki uçurum, kurumuş bir toplumda insanın yalnızlığı anlatılıyor.
Zeynep Yenen – edebiyathaber.net (23 Haziran 2017)