
“Hiç Niyetim Yoktu / Anlamadım / Nasıl Oldu / Buldum Kendimi / Bir Sahnede / Çığlık / Çığlığa / Çığır / Bağır / Bağır / Bağır”*
Bir ÇIĞLIK atılmış zaman(ın)da. Dönüp geri gelmiş. Tek gitmiş. Çok gelmiş. Dünya aşmış. Tünel kazmış. Dağ delmiş. İğne deliğinden süzülmüş. Sözün. Gözeneklerinden sızmış. Tenin. Yıllar geçer geçmesine…… De. Yerinde durmaz elbet bazı şeyler. ÇIĞLIK bu. Güçlenir yankısı. Uzar menzili. Bilenir sabrı.
ÇIĞLIK uzun. Dönüşü muazzam. Hücresi genç. Dirilişi âni. Şüphelenenler geri dursun. Çadırın öteye kursun. Bizden değil meclisinde çıkmasın çıt. Birlik değil çanağı boş kalsın. Güneşi loş. Yüreği bomboş. İçe dönsün heceleri. Kıvrımları, büklümleri. Kıt. Kısır. Kesat.
ÇIĞLIK. Bilgisi kadim. Değişmez. Şüpheye prim vermez. Sussa da sürer. Boğum boğum. Dip derin tüneller. Doruk öte ücralar. İyi bilir onu. Bizdendir. Birdir. Kalplerden içre. Sevgi lisanında buluşanlar. Koşup gelip kavuşanlar. Ötelerde tanışanlar.
Âşıklardan aşinayız. Her birimiz ayrı âşık. Tel tel. Sazın bozulmaz akordundan sökülüp biten. Toprağın hafızasından. Tohumun hevesinden. Asır geçmiş. An geçmiş. İp üstüne dizilmişiz. İp olmuşuz dosta düşmana. Denge bizden yana.
ÇIĞLIK taze. ÇIĞLIK her yerde. ÇIĞLIK topla(ş)mak diyor. Çoğullaşmayı iyi biliyor. Hücresinde taşıyor sakınmadığı sırrı. Lokması bölündükçe bol. Çalar, söyler, yankılar. Tükenmez. Yayılır cümlesi. Yol aldıkça netleşir. Yol aldıkça daha kalabalık. Hep beraber der. Hiçbirimiz der. Kalmasın dışarıda. Engel nedir hiç görmez. Bilmez, duymaz, anlamaz. Atıdır kendisinin. Hız kesmez.
ÇIĞLIK kısılamıyor. Sesin desibelini o değil mi belirleyen. Aklı aşan fizik. Kalbi yenemeyen titreşim. Potansiyele uyanık meydan. Sarmaya açık kollar. Saymadan hesaplayan eller. Kulak kabartmadan duyan. Bakmasa da gören. Dokunmadan sevişen.
ÇIĞLIK kaç dağın ardına vardı. Teste tabi tutulamaz taşan sevgi. Dönüşüp dönüştürme kudreti. İnfilak haritası. Ne yüce. Ne volkanik. Ne toz. Duman. Ah demeli. Yeri geldikçe AH. Ana. Dolu dolu.
Yürek terazisi yine yürek. Çağrılmadığı sahnede. Kaybedecek hiçbir şeyi kalmamışlar halkı. Aç değil ama. Her ne hikmetse. Her hikmet ÇIĞLIK. Keskin. İdrak. Ey. Hey. Heyyyy.
“Yuva kurduk içinize / Eşikteyiz her saniye / Kısılmaz sesimiz / Kırılmaz hevesimiz / Silinmez sözümüz / Bükülmez bileğimiz / Bu böyle biline / Bu böyle biline / Birikenler hangi köşede / Birikenler hangi köşede”**
Unut(ul)mak. Haşa. Ne mümkün. ÇIĞLIK çepeçevre sarıyor benliği. Bilincin çeperi. Beş duyunun ötesi berisi. Merkezi, taşrası. Taşır bize. Uzak, ileri. Mesafe……. Dahası…………
Silmek için yürür üstüne: Öfkeye, kine, kibre, karanlığa, nefrete, korkuya. Kötü diye mimlenmiş ne varsa hepsine hiza. Nefes alsın diye karşıtı……. İlahi denge. Çökmez düzeni oluşun.
Silinmeyenler orada. Topu birden ayaklanmış. Rüyada saklanmadan belirdiğinde şaşırmayacaksın. Ekranında dünyanın. Netlik ayarı tam. Orada. Tastamam.
Haber düzenekleri. Boyanmış gözler. Balmumu tıkalı kulaklar. Her görünüşün topuna birden tarih diyor. Beyanın tümüne hakikat adını veriyor manşet. Ezber ezber başa saran. Uyuşan görüşün keskinliğinden. Körleşen giderek ele geçirmekten. Boğulan istifinden. Afra tafra soyup soğana çeviren. Bozuk düzen.
Ezbere koşulmuş rakamlar her yerde. Salkım saçak. Rakamlar çomak sokarken düzene giderek ele geçiriliyor benlik. Onlarla kavrayandır oysa asıl yoksul kalan. Olsa olsa odur kâinatı eksik okuyan. Başa saran. Hiç durmadan. Aldanışından saraylar kuran. Aldanışından saraylar yıkan. Bozup kaçan masumun kumdan kalesini.
Ayağına dolanır kötülük. Kuyruğu çelme takar ruhun uyanışına. Koruyucu yılanı beslediği casusu olur er geç.
Başkası hafıza demiş. Ele geçirmiş. El vermiş. Bel vermiş oysa çoktan saltanat. Eleği zihnin. Tortudan masal teknesi. Posadan devşirilmiş hitabet. Devrik siyaset. Altın diş. Takma asalet. Apolet. Dayak kemiğe dayanmış. Gaz soluğa bulanmış. Bıçak paslı. Küfür çiçeği açtı açacak.
Kelebeklerin gürül gürül kanatlı……. Aştığı görülüyor dağları. Gökkuşağından bir cazibe cübbesi geçirmiş de meydan üstüne…… Öyle dönüyor. Ateş çemberinde. Ateş eteğiyle dönüyor. Rüzgâr kıvamında. Kimse öpmez elini. Bükmez bileğini.
Etek yurdu abdalın. Etek tarlası bolluğun. Devrik cümle, kesik süt, duran fırtına, şifası zehir yurdun. Parmakucunda yükselişin. Çıtı çıkıyor.
“Susan / Atar / Çığlığı / Yok sanılan / Durur orada / Bekler gitmez / Yaşar gider / Tam da Şimdi / Hemen Burada / Ayan / Beyan / Üryan / Doğar / Yaşar / Kalır”***
Hep aynı nakarata doğan nesiller. Yenilik duaları olacak. Bilmecesi düzenin. Kestirmeden yeniyor. Mızıkçı saltanatı muktedirin. Kendinden başlıyor kandırmaya. Sürüsü öfkeyle beslenenlerin. Siluet havzası. Kaytanı çoğaltan. El etek öpen. Ütüleyen. Sakızı söz misali çiğneyen. Kostümü biçen. Düşünmeden yazan. Binbir masalı.
Sonrası önden geliyor. Kendini durmadan başa saran kurgularla örülü hayatlar. Az ötede yolu döşeyen. Kurguyu bozan, ritmi dönüştüren. Adımları uyumsuz halaya. Kafiyesi kırık destana. Hikâyesi onların duyulmaz bizim kulaklara.
Baştan yazılıyor hakikati eksik hayatların. Çilesi bizde(n) sökülen. Halkı bizde(n) devşirilen. Dışlananla birlik el koyan öğütülmüşe. Engelleneni başköşede ağırlayan. Sindirileni başüstünde taşıyan. Dizginleneni arenalarda dörtnala koşturan.
Dönüp de vuracak şimdi bak nasıl da kararlı. Gerisingeri sözü(n) alıp o ilk muktedirin teyelle(n)diği yerden. Tutup kuyruğu başa sarıyoruz. Kıvrım kıvrım dönemeçten çağıl çağıl bir akış. Öyle ki başı dönmüş haklılığın sarhoşluğundan.
Meydanda göz gözü görmezken gökten bakanlara ÇIĞLIK kendini çoğaltıyor. ÇIĞLIK kendinden menkul. ÇIĞLIK kendine kıyamet. ÇIĞLIK kendine çare. ÇIĞLIK kaçmışsa da bir zaman kendinden, içine………. Döndü geldi, orada çoktan. Varacaktı elbet kendine.
“Son nefeste dirilir mi can veren? / Son nefeste dirilir mi can veren? / İşte orada / Cevap sensin / Karşında / Tam karşında / Dimdik / DİKİLEN / Çığlık / Avaz / Yırtıp sessizliği / DİRİLEN”****
*“ÇIĞLIK”, Pelin Özer, 2020
**agy
***agy
****agy
edebiyathaber.net (4 Nisan 2025)