Yeni bir eğitim öğretim yılının ilk zili bugün çaldı. Yüz binlerce öğretmen, milyonlarca öğrenci tekrar kavuştu. Karmaşık bir sürecin ardından bu buluşma mutluluk verici tabi. Uzun bir yaz tatilinin ardından velilerin yüzündeki mutlu ifadeyi de buradan görüyor gibiyim.
Eğitimi öğretmen-öğrenci-veli olarak üçayaklı bir sistem olarak ele aldığımızda üç ögeden biri olan öğretmenler üzerine yazılmış bir kitaptan söz edelim istiyorum bugün. Halil Buyruk’un Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde hazırladığı Türkiye’de Öğretmen Emeğinin Tarihsel Dönüşümüne İlişkin Ekonomi Politik Bir Çözümleme adlı doktora tezine dayanılarak yazdığı “Öğretmen Emeğinin Dönüşümü” adlı kitaptan.
Kitap iki bölümden oluşuyor. İki ana başlıktan ilki “Öğretmen Emeği ve Dönüşümü.” İkinci ana başlık ise “Türkiye’de Öğretmen Emeğinin Tarihsel Dönüşümü.” Yazar ilk bölümde, öğretmen emeği kavramsallaştırmasından hareketle bir meslek olarak öğretmenliğin doğuşu, eğitimin tarihsel gelişimi ve bu sürecin kapitalizmle olan ilişkisine odaklandığını belirtiyor. İkinci bölümde ise Türkiye’de öğretmen emeğinin tarihsel dönüşümünü ortaya çıkarmaya yönelik gerçekleştirilen nitel araştırmaya dayandığını ifade ediyor ve ekliyor. “19. yüzyılın ortalarından 1945’li yıllara kadar olan süreci, Cumhuriyet öğretmeninin doğuşunu resmetmek amacıyla kısa bir tarihsel değerlendirme.”
Değişen ve gelişen toplumumuzda öğretmenin konumu da gelişmelerden etkilenerek değişmiştir. Fakat bu değişimin olumlu yönde olduğunu söylemek güç. Bunun temel nedenlerinden biri olarak eğitimde uygulanan müfredatın merkezileşmesini görüyor yazar. “Müfredatın merkezileşmesi ve standartlaşmasıyla öğretmenin müfredat oluşturma sürecinden koparılması ve bu müfredata uymak zorunda kalması, kavrayış ve uygulama arasındaki kopmanın en önemli örneklerinden biridir. Standartlaşan ve merkezileşen müfredat paketleriyle öğretmenliğin de giderek standartlaştığı ve kafa işi statüsünden uzaklaştığı söylenebilir.” (s.69)
Bu standartlaşma ile birlikte velinin yükselen eğitim seviyesi, okulun ekonomisindeki artan ağırlığı da öğretmenin konumunu etkilemiştir. Yine kitaptan alıntılayarak ifade edelim ki: “1980’li yıllara kadar öğretmenler kendi emek süreçleri üzerinde ve öğrencilerinin geleceği konusunda daha fazla inisiyatif sahibidir. Çocuk, donanımlı bir biçimde gelişebilmesi için bilgisine güvenilen, yetki ve sorumluluk sahibi ve bu nedenle güçlü bir konumda bulunan öğretmen emanet edilirdi. Ancak zaman içerisinde öğretmenin hem okulda hem de toplum içinde gücü azalmış, öğretmenler üzerindeki baskı ve denetim mekanizmaları artmıştır. Özellikle öğrenci velilerinin bu süreçte aktif rol oynadığını vurgulamak gerekir.”
Halil Buyruk bilişim teknolojilerinin kullanımını da öğretmenlerin emek dönüşümlerinde bir etken olarak görüyor ki haklı olduğunu düşünüyorum. Yaşadığımız hız çağında hepimiz yaptığımız işi kolaylaştırmak adına, akıp giden zamana yetişmek adına teknolojiyi kullanıyoruz. “İnternetten hazır materyaller ve sınav sorularının alınması öğretmenin hem yaptığı iş üzerinde düşünmesinin hem de sınıfında, okulunda yaşadığı deneyimleri bu sürece yansıtmasının önünde önemli bir engel” diyor yazar. Sonucunda da olumsuzlukları beraberinde getiriyor bu durum.
Öğretmenin emeğini dönüştüren ve toplumsal pozisyonunu zayıflatan etkenleri saymakla bitiremeyiz. Halil Buyruk kitabında olabildiğince geniş yer vermeye çalışmış. Genel olarak burada özetlemek gerekirse, merkezi olarak hazırlanan kılavuz kitaplar, öğretmen istihdamı, toplam kalite yönetimi, performans değerlendirme ve daha sayılabilecek birçok ölçüt öğretmenin toplumsal pozisyonunu da değiştirmiştir.
Ayrıca kitapta yer alan birebir görüşmeler sonucunda aktarılan öğretmen görüşleri de alanla hiç ilgisi olmayan insanları da bu konuda bilgi sahibi yapacaktır. Zaten genel olarak konuları ve içeriği ele aldığımızda bu kitabın öğretmenlere yönelik bir çalışma olduğunu düşünmüyorum. Nedeni ise bu mesleği uygulayan herkesin burada anlatılanları biliyor olması. Alan dışından okurlar ise bu kitaptan sonra öğretmenlere bakışlarını bir daha gözden geçirebilirler/ geçirmelidirler.
“Öğretmen Emeğinin Dönüşümü” sabırla, üzerinde düşünülerek, sorgulayarak okunması gereken bir kitap.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (19 Eylül 2016)