Söyleşi: Ayşe Yazar
Kitabınızı çocuklara ithaf ediyorsunuz fakat kitapta çocuk karaktere yer vermemişsiniz. Bunun bilinçli bir seçim olduğunu düşünüyorum. Neden bir çocuk karaktere yer vermediniz?
Kitaptaki karakterimizin adı Kaptan Taşkafa. Kendi rahatı için yaptığı her eylem, yaşadığı gezegeni biraz daha yaşanmaz kılıyor. Yaşadığı gezegen yok olmanın eşiğine geldiğinde de o gezegeni terk ediyor. Kaptan Taşkafa’nın gerçek hayattaki karşılığı, çocuklar değil, iklim değişikliği üzerinde payı olan büyükler. Çocuklar, gelecekte iklim değişikliğinin sonuçlarını yaşayacak olanlar.
Kaptan Taşkafa yanan gezegenine ne olduğu üzerine kafa yormayıp yanına sevgili robotu Fincan’ı alıyor ve bir kez daha kendilerine yeni bir gezegen aramak için yola çıkıyor. Karakterinize seçtiğiniz ada bakarsak bunda bir amacınız olduğu seziliyor. Taşkafa nasıl doğdu ve neden sorgulama yapmıyor?
Kaptan Taşkafa sorgulama yapmıyor, başka canlıların yaşam alanlarına saygı göstermiyor ama bunları da bilinçli yapmıyor. Onun için kötü diyemeyiz ama düşüncesiz diyebiliriz. Tek istediği şirin bir gezegen bulup mutlu bir hayat sürmek. Bu tabii ki onun hakkı. Asıl sorun Kaptan Taşkafa’nın mutluluk anlayışı. Bu gezegende yaşayan ortalama bir insan gibi davranıyor. Kendi konforu için hep biraz daha fazlasını istiyor. Mutlu olmak için tüketmenin dışında bir yol bilmiyor.
Kaptan ve Fincan, yaşamaya uygun buldukları gezegene gelince ilk işleri kendilerine birer ev yapmak oluyor. Mülkiyet kavramı üzerine düşündüren bu yaklaşımınız üzerine neler söylersiniz?
Barınma ve beslenme Kaptan Taşkafa’nın en temel ihtiyaçları ve başlangıçta bunun için gayret gösteriyor. Doğadaki tüm canlılar gibi kendine bir ev yapıyor, karnını doyurmak için çalışıyor… Buraya kadar her şey güzel. Ama sonra Kaptan Taşkafa durması gereken yeri bilmiyor, çevresindeki diğer canlılarla uyum içinde yaşamak yerine işine yarayanları kullanıp, işine yaramayanları düşman ilan ediyor. Ortak yaşam için gayret göstermeyip tüm dünyanın onun hizmetinde olduğu yanılgısına düşüyor. Çok tanıdık bir davranış biçimi değil mi?
Evrendeki tüm canlılarla savaşma konusunda Dünya’mızdaki insanlar Taşkafa ile yarışır mı? Taşkafa’nın bu uğurda kestiği ağaçlar sebebiyle oluşan tehlikeyi bir robot dile getiriyor. Burada insan ile robotun rollerinin değişmesine nasıl yaklaşmalıyız?
Böyle bir yarış olsaydı, Kaptan Taşkafa tam orta sıralarda olurdu. O; hırsları, istekleri ve bulduğu çözümlerle insanlığın ortalaması alınmış ve tek vücutta toplanmış hali gibi.
Birinin Kaptan’a hatalarını söylemesi ve çözümler üretmesi gerekiyordu. Kaptan’ın robotu Fincan da bu ihtiyaçtan ortaya çıktı. Fincan, her ne kadar Taşkafa’nın emrinde olsa da, o bir robot ve yaratılışı gereği onun eylemlerinin sonuçlarını daha iyi değerlendirip daha sağlıklı sonuçlara ulaşabiliyor.
Bir yangınla başlayan kitapta Fincan ile Taşkafa’nın sergüzeştine baktığımızda kitabın kurgusu flashback tekniği üzerine temellendirilmiş olarak görünüyor. Düğümle başlayıp serim ve çözüm şeklinde bir yapı oluşturmuşsunuz. Yani yangından sonraki olaylara tanıklık ettikçe yangına sebep olan şeyleri okur zihninde tamamlıyor. Hitap ettiği okur kitlesini düşündüğümüzde cesur bir tarzınız olduğunu söylenebilir. Kitabın kurgusunu nasıl şekillendirdiniz?
Flashback sayılmaz pek ama bu hikâyede iki olası son görünüyor. Biri, Fincan’ın yarattığı iyi bir son. Kaptan, gezegeni kendi çıkarları için yok etmek üzereyken Fincan devreye giriyor ve birlikte, olması gerektiği gibi hem kendileri hem de gezegen için umut verici bir son hazırlıyorlar. Umut verici bir hikâye olmasını istediğim için bu şekilde bir son düşündüm.
Hikâyenin başlangıcındaki yok olmaya başlayan gezegeni ise Kaptan’ın bencil davranmaya devam etmesi halinde neler olabileceğini göstermek için. Bu bile iyimser bir son sayılabilir çünkü onların gidebilecekleri başka gezegenler var.
Can sıkıcı bir olay ile kapısını bizlere açan kitabınızda iki karakterin ortaya koyduğu iş birliği okurlarınızda da güçlü köklerle yeşerecek tohumlar yetiştirileceğini müjdeliyor. Sizde bu umudu sağlayan şey neydi?
Umuttan öte, bir zorunluluk bu. Bu gezegen bizim tek yaşam alanımız ve etrafında gidebileceği başka gezegenler de olan Kaptan Taşkafa kadar şanslı değiliz. Bireysel olarak yapabileceğimiz bir şeyler hep var. Ama yeterli değil. Bütün bu konunun asıl sorumlusu olan bu sistem üzerinde düşünmemiz gerek.
Mutluluk arayışımızın, gezegenimizin de mutluluğunu gözeterek sağlanacağını anlamamız gerekiyor.
Çizen ve yazan bir sanatçısınız. Kitabınızda kelimeleriniz mi çizgileriniz mi daha evvel ortaya çıktı? Kitabınızda işlediğiniz temadan yola çıkarak yaşadığınız yeri düşünürsek insan bir şeyin değerini ona sahipken mi ondan mahrum olduğunda mı daha iyi anlar?
Çizerken sıkça üzerinde durduğum konular var. Kapitalizm, iklim değişikliği, tüketim… Yaşadığım yer, bilinçli bir tercihti. Daha az şeye ihtiyaç duyarak ve daha az tüketerek yaşamak istediğim bir hayat fikriyle yola çıktım.
Yaşadığımız gezegenin değerini onu kaybettiğimizde anlamamak için özellikle iklim krizi konusunun çocuklara daha çok anlatılması gerektiğini düşünüyorum. Bu konunun tüketimle çok ilgisi var. Mutluluğun tüketimle sağlanamayacağını daha iyi anlatmamız gerek. Ama önce bizim bunu anlamamız gerek.
İlerde iklim değişikliğinden asıl mağdur olacak olanlar da, daha anlamlı çözüm yolları bulacak olanlar da şimdiki çocuklar olacak.