Donald Ray Pollock’ın geçtiğimiz günlerde Avi Pardo çevirisiyle İthaki Yayınları’dan yayımlanan Knockemstiff, taşra sıkıntısına dair sert yumruklara sahip 18 öyküyle bizleri Ohio’ya götürüyor. Ohio, ABD’nin güneyinde yer alan bir eyalet. Sağcı eğilimlerin yüksek olduğu işçi sınıfı yerleşimi olarak da tarif edebiliriz burayı. Yakın zamanda gerçekleşecek ABD seçimlerinde Donald Trump’ın başkan yardımcısı olarak belirlediği bilim karşıtlığı ve gururla sahiplendiği muhafazakarlığıyla J.D. Vance de o topraklardan çıkma örneğin.
Pollock’ın öykülerinin geçtiği topografya ise Ohio’daki Knockemstiff adlı kasaba… Öykülerde karşımıza çıkan dünyalar olabildiğince sert, tekinsiz ve şiddet tozu yüksek. Karakterlerin öfkesi, şiddete eğilimleri kolayca saklandıkları yerden çıkabiliyor ve her an maraz çıkarabilme eğilimindiler. Knockemsttif’in ismi kitapta aynı isimli öyküden öğrendiğimize göre kilisenin önünde bir erkek için kavgaya tutuşan iki kadından geliyor. Bir anlamda tek yumrukla yere sermek anlamına da gelebilir… Kasabalarda hikayeler kolay efsaneleşir, kolay inanılır ya da inanılmaz istenir zaten.
Pollock’ın kalemi de anlattığı dünyalar olabildiğince sert, tekinsiz ve şiddet tozu yüksek. Yaşadığı yeri ‘çukur’ olarak tarif edenler, kasabaya sıkışıp kalanlar, hayallerini askıya alanlar, kırık dökük evler, sağlıksız hayatlar, Amerika’nın rüyasının unuttuğu kalbi kırıklar, yalnızlar, yaşamdan umudunu kesenler tüm bu çıkışsızlığı şiddet, uyuşturucuyla aşmaya çalışanlar… Yazar tüm bu ağır vaziyetler geçidini etik bir pozisyon almadan, karakterleri adalet terazisine çıkarmadan olduğu gibi anlatıyor. Anlatıcı olarak mesafeli konumunu asla yitirmiyor.
Kitap boyunca hikâyelerini dinlediğimiz karakterler de kavga konusunda pek maharetliler zaten. Henüz kitabın ilk öyküsü Gerçek Hayat’ta ‘pısırık’ oğluna kavga etmenin yollarını öğreten borç içinde yüzen babanın ‘gururlu’ yumrukları gibi. Hayatın esirgediklerini öfkeyle dışa vurup, tüm o kayıpları telafi etmeye çalışan karakterler bunlar. Pollock olanca yalın bir çarpıcılıkla kaderlerine teslim olmuş, çıkışı olmayan ve labirente dönmüş hayatlarda zaman öldürenlerin öykülerini anlatıyor. Yazar bizzat yakından tanıdığı ve içinden geldiği dünyayı neredeyse belgesele yakın bir dille tüm şiddetiyle ve yalınlığıyla resmetmiş. Öyküler melankolik bir dramatikliğe sahip olduğu kadar zaman zaman rahatsız edici anlara da bürünebiliyor. Ancak ağır bir şiddet gösterisinin ardından haberdar olduğumuz insan hayatları Pollock’ın kaleminden dökülenler. Taşranın sıkıntısını, gitmek ve kalmak arasında derin ikilemde, ince ip üzerinde yürüyüp denge tutturmaya çalışan işçi sınıfından insanlar… Umutsuzluk olduğu kadar umudun da her şeye rağmen şefkat duygusunu yitirmeyen bir hikayeler geçidi Knockemstiff…
Yıllarca kağıt fabrikası ve kamyon şoförlüğü gibi işlerde çalışıp 50’li yaşların ortasında yazmaya başlayan Pollock, lafı eğip büken yazarlardan değil; hayatı olduğu gibi anlatıyor. Yalın bir dil ve güçlü diyaloglarla. Öykülerdeki sahnemeler ve sinematografik imgeler de anlatıları daha etkileyici kılmış.
Knockemstiff, son zamanlarda okuduğum en sert ve en zorlayıcı metinlerinden biri ama edebiyatın gücünü yeniden hatırlatacak bir güce sahip öyküler geçidi.
edebiyathaber.net (19 Temmuz 2024)