Bir çocuk, bir ayı, bir sandal. Geri kalan uçsuz bucaksız bir deniz ve gökyüzü. Yani sonsuz bir mavilik. Ve soluksuz okunan bir serüven. Böyle bir boşlukta ne serüveni, nasıl olur, dediğinizi duyar gibiyim. Fakat olmuş. İnanması gerçekten güç.
“Sandala hoş geldin, dedi Ayı.” Kitabın bu ilk tümcesi kitaptaki çocukla birlikte, kitabı okuyan bütün çocukları da sandala çağırıyor aslında. Bu da yazarın dehasını gösteriyor bana göre. Sonrasında sandalın içerisinde bir ayı ve bir çocuk. Gidilecek yol belli değil. Görünürde bir kara parçası yok. Günler, geceler geçiyor. Denizin ortasındaki bir sandalda ne yaşanır da soluksuz okutturulabilir ki bir kitap. Sözcüklerin biraz da yetersiz kaldığını hissediyorum bu kitabı anlatırken. Fakat gerçek böyle.
İlginç bir felsefi yaklaşımı var yazarın. Etkilenmemek elde değil. “Amaçsızca meyve suyu şişesini denize daldırıp suyla doldurdu. Sonra da döktü. Dökerken suyun içinden gün ışığının süzülüşünü izledi. Suyun boşalırken çıkardığı gluk gluk seslerini dinledi. Sonra aynı şeyi tekrar yaptı. Sonra vazgeçti; çok ilginç bir şey değildi.”
Doğrudan seslendiği yaş grubu göz önüne alınınca anlatımın etkileyiciliği de kendini gösteriyor. Çocuklar kitabın sesini duyabiliyorlar.
Dave Shelton bu ilk romanı ile dünya çocuk edebiyatında iz bırakacak bir yazar olduğunu gösteriyor. Fatih Erdoğan’ın, kitabı dilimize çevirirken gösterdiği özen de gözden kaçmıyor. “Sandalda Bir Çocuk ve Bir Ayı” son dönemde okuduğum en orijinal ve okurken belki de hipnotize olduğum bir kitap.
Mavibulut Yayınları’ndan söz etmek istediğim başka kitaplar da var. “Garklayan Gamze”, “Konuşan Köpek”, “Pırtlayan Balık”. Michael Rosen’in yazdığı, Acar Erdoğan’ın dilimize kazandırdığı kitapların resimleri de Tony Ross’a ait. Acar Erdoğan sadece dilimize çevirmemiş aslında kitapları, yerlileştirmiş! İngiliz bir yazara ait kitabı elinize alıyorsunuz, kapağı açıyorsunuz ve karşınızda Ezgi. Bir diğerinde Tuğçe, öbüründe Gamze. İlk okuma dönemindeki çocuklara seslenen bu kitapların kahramanlarının da sınıftan bir arkadaşının ya da mahalleden bir arkadaşının adını taşıması, çocuğun kitabı daha kolay özümsemesini sağlayacaktır. Bu seçiminden dolayı Acar Erdoğan’ı da Mavibulut Yayınları’nı da kutlamak gerekir. Kitaplara gelince; üçü de birbirinden eğlenceli, birbirinden komik. Çok resimli az yazılı. Miniklerin severek okuyacağı türden kitaplar. “Pırtlayan Balık”ta Ezgi’ye annesi bir balık alır. Oysa Ezgi yavru bir köpeğe türlü türlü numaralar öğretmek istiyordu. Köpek gibi olmasa da balığın da kendine özgü bir numarası vardı aslında. İnsanda kötü dursa da bu davranış balıkta çok sevimli oluyordu. Ve bu yetenek/ davranış onu dünyaca ünlü yapıyor!
Bir diğer kitap “Garklayan Gamze”. Gamze’nin yeteneği balığa benzese de o sesi farklı bir yerden, ağzından çıkarıyor. Ve Gamze’ninki öyle bir Gark ki şapkalar uçuruyor, bardaklar deviriyor. Bu yeteneği ortaya çıkınca da teklifler yağıyor Gamze’ye. Plak şirketleri, bilim insanları, film yapımcıları, gazeteciler ve daha kimler kimler… “Garklayan Gamze” de keyifle, kahkaha ile okunacak bir kitap.
Son kitap da “Konuşan Köpek”. Bu kitapta alışılmışın dışında şeyler bekliyor çocukları. Bir köpek almak istediğinizde kararı siz verecekken bu kitapta kararı köpek veriyor. Almak istediği köpek tarafından zor bir sınava alınan Tuğçe’nin başından geçenleri okuyoruz “Konuşan Köpek”te. Sonunda ne oldu diyorsanız, onu da kitabı okuyunca görün.
Okul yollarına düşeceğimiz şu günlerde çocuklar için sıkıntılı ve sıkıcı anları keyifli paylaşımlara dönüştürebileceğimiz kitaplar, Mavibulut tarafından çocuklara sunulmuş.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (1 Eylül 2014)