Çekilin, Ben Okurum!, iyi okur olmanın yolunu keyifli öyküler aracılığıyla gösteriyor. Anıl Basılı’nın yazdığı, Eda Ertekin Toksöz’ün eğlenceli çizimleriyle renklenen, Doğan Çocuk tarafından yayımlanan bu kitap, okumayı görev ya da ödev görmemesi adına çocuğa gerçekçi bir bakış açısı yaratacak türde.
Modern toplumların olmazsa olmazı olarak görülür iyi okur olmak. Çocukların iyi birer okur olması önemli bir ölçüt olabilir. İyi okur eşittir iyi insan olarak algılanır. Biliriz ki okuma kültürü edinmiş birey, düşünme ve eleştirme süreçlerini kullanabilen bireydir. Peki bunuN için neler yapmalı, okuma alışkanlığı nasıl sağlanmalı, bunlara kafa yorar dururuz. Formülü belli aslında. Okur haklarına sahip çıkmak.
On öyküde on okur hakkını savunmuş Anıl Basılı. Çocuklara haklarınızı bilin diyerek iyi birer okur olmaları yolunda onlara kapıyı açmış. Bu haklarımı çocuk yaşta bilseydim, sıkıcı bulduğum, okumakta zorlandığım kitapları bitirmek için kendimi helak etmezdim diye düşünmeden edemedim ve bir kez daha yeni nesil çok şanslı derken buldum kendimi.
Orman Kütüphanesi’nde yaşayan Benekli Fil ve büyükannesinden Okuduğumuz kitapları unutma hakkımız olduğunu öğreniyoruz. Fil hafızalı olup olmamak işte bütün mesele bu. Şaka bir yana unutmuş olsak bile aslında bizi biz yapan her şey okuduklarımızda gizli.
İstediğimiz kadar kitaba sahip olma hakkı öyküsünde tanıştığım İstifçi Karınca gibi hissettiğim günler çok olmuştur. Kitap dağlarının arasında kalmak ve yeni çıkan kitapları eve taşımak. “Abibliofobi” yani okuyacak kitabın kalmama korkusundan mı, “tsundoku” yani okumayacak olsam da kitap alma alışkanlığından mı bunu yapıyorum emin olamasam da bu hakkı çok seviyorum.
Kitaba devam ediyorum, yolumuz Pasaklı Kitabevi’ne düşüyor. Dev Lama ile Çamaşırcı Ayı’nın çekişmesini anlamaya çalışırken, gizemli bir yabancı hatta kitapları kurtarma ekibi de çıkageliyor. Kitap bitlerine selam olsun.Pasaklı Kitabevi’nde Kitapları temiz tutma ve koruma hakkımızı öğrenip diğer öyküye zıplıyoruz.
Kitap çadırında yaşamayı seven Koala Ko, bize el fenerini alıp yatağa geçebileceğimizi hatırlatıyor ve yüksek sesle haykırıyor. Okuduğumuz kitabı bitirmeden uyumama hakkımız elimizden alınamaz.
Suratsız Papağanlar Sınıfı’nda yaşananlar aynı kitabı defalarca okuma hakkını, Pot ailesindeki olaylar ve gerçek arkadaşların hayat kurtarıcı sürprizleri de aynı anda birden çok kitap okuma hakkımız olduğunu hatırlatıyor.
Kitaplarımızı paylaşma hakkı adlı öyküde tüm kitapları kendine saklayan Kitapların Kralı Kızıl Panda karşılıyor bizi. Kitapsızlar adlı muhafızları aracılığıyla kimseye kitap vermemesi kitap dostlarını kızdırsa da sonunda doğru yolu buluyor Kızıl Panda.
Kitapları istediğimiz hızda okuma hakkımız olduğunu Çita Kita’yla beraber fark ediyoruz.
Kesinlikle bu işte bir okumamazlık var derken bir hakkımız daha olduğunu öğreniyoruz Okumadığımız kitaplar hakkında susma hakkı.
Son öyküdeyse tüm kahramanlarımızla beraber kitap okuma kulübüne düşüyoruz. Etrafı öyle bir kitap kokusu sarıyor ki kitapları okumadan önce koklama hakkımız olduğunu fark ediyoruz. Kitapların muhteşem kokusuna bayılmanın adının bibliosmia olduğunu da hatırlatmak isterim.
Eğer bir kitap dostuysanız, bu eğlenceli karakterlerden en az biri gibi olduğunuzu hissedeceğinize eminim. Samimi bir dille anlatılan bu öyküler tüm sıcaklığıyla sizi saracak.
Sık sık çocukların ya da gençlerin okumayı sevmediğini duyarız. Gerçekten böyle midir? Zorunluluklar, sınavlar buna sebep olmuş olabilir mi? Bu gençler okuma yolunda kaybolmuş olamazlar, ancak doğru yolu bulamamış olabilirler. Hatta haklarını bilmiyor olabilirler. Okurken mutlaka bir şey öğrenmek, bir değişim sağlamasını ummak yerine tadına vara vara, keyfini çıkara çıkara okumak, okumanın sihirli formülü olabilir. Bunun için de okur haklarına sığınabiliriz.
edebiyathaber.net (8 Temmuz 2022)