Ölüleri gören çocuk Dan, İstanbul’da! | Nagihan Kahraman

Aralık 12, 2024

Ölüleri gören çocuk Dan, İstanbul’da! | Nagihan Kahraman

Hayaletleri gören çocuk Daniel Drake, namı diğer Dan ile Dan’in Hayaletleri serisinin ilk kitabı Dan ve Ölüler’de tanışmıştık. Ölülerle yani hayaletlerle iletişim kurma yeteneği olan bu küçük çocuk aynı zamanda okula da giden ve bir ailesi olan yani diğer çocuklar gibi normal hayatını devam ettirmeye çalışır. Bir yandan da haksız yere ya da “erken” öldüğünü düşünen insanlar öteki tarafa geçmeden hemen önce Dan’den yardım isterler, o da onlara yardım eder. Tabi “küçük” bir bedel karşılığında… Bu bedel, maddi bir şey olmamakla birlikte aynı zamanda gizemli ve değişken de. Bu serinin yaratıcısı Thomas Taylor’u aslında Malamander serisi ile tanıyoruz. Türkiye’de büyük bir okur sayısına sahip olan yazar, yakın bir zaman önce İstanbul’u da ziyaret etti. Bu ziyaretinin ardından yeni çıkan Dan ve Ölüler serisinin üçüncü kitabında da yazarın bizlere büyük bir sürprizi var: Roman İstanbul’da geçiyor! Dan Ve İstanbul Hayaletleri ismini taşıyan bu yeni kitapta okurları yepyeni maceralar bekliyor!

Dünyaca ününü Tuhaf Deniz Kasabası Efsaneleri adı altında Malamander serisi ile kazanan ve yaşamını hâli hazırda İngiltere’nin güneyinde devam ettiren Thomas Taylor, bu defa yönünü İstanbul’a çeviriyor. Kitabın başında yazarın “Muhteşem Türk okurlarım için, samimiyetiniz ve heyecanınız bana ilham verdi.” notu hemen dikkatleri çekiyor. Ölüleri gören ve onlarla konuşan, hatta en iyi arkadaşları ölüler olan çocuk Dan, okul gezisi ile İstanbul’a geliyor bu seride. Yüzyıllardır “hayatta” olan, bir türlü öbür tarafa gitmeyen hayalet arkadaşı Simon da yine ona eşlik ediyor elbette. Önceki maceralarında kendisini adeta Sherlock Holmes, Simon’u yani Si’yi de Dr. Watson olarak görmektedir zaten. Dolayısıyla Si de Dan ile birlikte İstanbul yolcusudur. Dan’i İstanbul’da da hayaletler yalnız bırakmaz elbette. Yıllar öncesinden kalma bir Bizans prensesi, bir Osmanlı taciri, Vareg Muhafızları’nın bir kumandanı… Birbirinden alakasız görünen bu hayaletlerin Dan ile daha doğrusu İstanbul ile büyük bir bağı vardır ve bunun gizemini çözmek için okurları kendi dünyalarına bekliyorlar.

Dan ve İstanbul Hayaletleri’nde okurların İstanbul tarihine dair öğrenecekleri pek çok bilgi mevcut. İstanbul’u bilenler için bile çok heyecan verici olan ancak hiç İstanbul’da bulunmamış, orada yaşamayan minik okurlar için İstanbul’un büyüleyici tarihini öğrenmek için mükemmel bir fırsat bu roman. Otellerine yerleşen öğrencilerin ilk durağı Yerebatan Sarnıcı’dır. Dan’in anlatımıyla Yerebatan Sarnıcı şöyle tasvir edilir: “Kendimizi çok büyük bir yeraltı mekanında bulduk; sanki taştan ağaçların dev gövdeleri gibi duran muazzam sütunlar, kan kırmızısı ışıkla aydınlatılmış taş kemerleri taşıyordu. Suyla kaplı bir zeminden yükselen bu sütunlar, düzenli sıralar halinde göz alabildiğine uzanıyordu. Ve zemindeki su da, aşağıdan ürkütücü bir yeşil ışıkla aydınlatılmıştı.” (s.47) Bu bilgiler ışığında Yerebatan Sarnıcı deyince olmazsa olmaz Medusa girer anlatının içine. Sarnıcın içindeki ihtişamlı Medusa heykeli ile tanışan öğrenciler ve özellikle Dan, bunun bir yerde karşılarına çıkacaklarını daha en başta anlarlar. Medusa, bakışları ile insanları taşa çevirebilen Gorgonlardan biridir. Gorgon ise Yunan Mitolojisi’nde yer alan keskin dişli ve yılan saçlı dişi canavarlardır. Onları canavara dönüştüren hikâye ise bambaşkadır. Bir efsaneye göre ise Medusa’nın kalbi kayıptır ve o kalp bulunduğunda gerçekleşeceği düşünülen bir kehanet vardır. Dan ve kaldıkları otelde çok geçmeden karşısına çıkan hayaletler aracılığı ile bu efsane etrafında dönen düğümü çözmeye koyulur Dan. Aslında bu defa, kendini bir anda olayların içinde bulur, demek daha doğru bir ifade.

Önceki hikâyelerde olduğu gibi bu kitabın içinde de yine kötülükler peşinde koşan biri vardır ve bu kötüler bana her defasında Scooby Doo çizgi filmindeki kötü karakterleri anımsatıyor bana. Taylor’un metinleri genellikle serim, düğüm, çözüm akışına çok uyan, belirli metotla akan öyküler. Bu serisinde de düğümü yaratan kötü karakter, Dünya Arkeoloji Enstitüsü’nden Profesör Taşemen. İsminde ironik bir tını da barındıran bu adam, Pusulayışaşıranus’un Altın Pusulası ve Geldeal Uygarlığı’nın büyük sikke hazinesini bulan Profesör Taşemen’dir. Dünya çapında oldukça büyük bir ünü bulunan bu adam, Türkiye’ye tarihî gezi sebebiyle gelmiş olan bir grup öğrenciyle aynı yerdedir ve elbette karşılaşırlar. Onun orda bulunma sebebi ise oldukça farklıdır. Kötü olan karakterlerin her seferinde ortaya çıkması bu tip yaş grubuna hitap eden (11+) kitaplarda alışılan bir durum; çünkü amaç iyiliğin altını çizip kötü davranışları ve kişileri eleştirmek. Burada da gidişata uygun şekilde çözüm kısmında yine heyecanı bir an düşürmeyen ve yer yer de geren sahneleri ile yazar iyilerin yanında oluyor; onları ödüllendiriyor. Kötüler de cezasız kalmıyor elbette. İstanbul tarihine dair bir şeyler öğrenmek isteyen ve aynı zamanda hayalet öykülerinden keyif alan minik okurlar için isabetli bir kitap olacaktır Dan ve İstanbul Hayaletleri! İyi okumalar.

edebiyathaber.net (12 Aralık 2024)

Yorum yapın