“2020 herkesin hakikat aynasında kendisiyle yüzleşip hayatının altüst olduğu bir yıl olacaktı. Tıpkı Gölcük’teki depremin yıkıntıları arasından çıkıp İstanbul’da zengin bir hayat süren Meral, Fikret, Can ve Sıla’nın hayatlarının altüst olması gibi.”
Kurmaca metinler dönemin şartlarından etkilenerek içerik olarak farklı üretimlere dönüşebilir. Aynı şekilde yazar da dönemin ruhundan etkilenir, hayallerinde dönemin atmosferini yaşar ve bunu metninde yeniden üretebilir. Lütfiye Pekcan’ın Alfa Yayınları etiketiyle çıkan İmtihan romanı, uzun zamandır içinde bulunduğumuz salgın sürecini merkezine alan bir içeriğe sahip. Bu içerik salt bir olay akışı değil gerçeğin kurguyla paralel aktığı bir yapı aynı zamanda. Salgın, karantina, ölümler ve toplumun neredeyse tamamını etkisi altına alan korkuların çizgisel biçimde aktarıldığı bir roman “İmtihan”. Dört lise arkadaşının yıllar sonra buluşmaları, birlikte geçirdikleri on dört günlük karantina süreci ve kırılmalar… İnsan doğasındaki değişimler, saplantılar, bilinçaltının dehlizlerinde unutulmuş anılar, yaşamlarını gölgeleyen önceki adımlar, bütün bu karamsar tabloya rağmen yeni yaşamlara doğru atılan kararlı ve bilinçli adımlar…
Yıllar sonra bir araya gelip birlikte bir hafta sonu geçirmek isteyen dört arkadaş ve eşleri bir yalıda buluşur. Bu buluşma tarihi koronavirüsün Türkiye’de başlangıcı resmi olarak ilan edilen zamana denk gelir. Yalıda çalışan bir hizmetlide virüs tespit edilmesiyle birlikte yasal karantina süresi başlar. Bu on dört günlük süreç romanın ana omurgasını oluşturur. Roman kişileri, karantina süresi boyunca her geçen gün tabularını, önyargılarını, kalıplaşmış yaşam rutinlerini fark eder. Virüs artıp yayıldıkça daha fazla dar alana sıkışan bireylerin varoluşlarını sorgulayışlarını; doğaya, yaşama ve gezegeni oluşturan öteki varlıklara ilişkin tutumsal değişiklerini gözlemleriz.
“İmtihan, çevremizdeki aç insanlara, hayvanlara ya da doğanın katledilmesine seyirci kalırsak, bizim de aynı sorunu yaşayacağımıza işaret ediyor. Vicdan, adalet, birlik ve dayanışma olmazsa önce toplum onun ardından da dünya düzeni çöker.”
Yalıda bir arada kalmak zorunda kalan kişilerin farklı meslek gruplarından olması ve bunların mesleklerine ilişkin edindikleri deneyimler, okura bu alanlara ilişkin arka plan bilgisi veriyor. Özellikle dört arkadaşın aradan geçen yaklaşık yirmi yıllık sürede yaşadıkları değişimler bir nevi ülkede yaşanan sosyolojik durumun da yansıması: rant, samimiyetten uzak ilişkiler, hukuksuzlukların bireye yansıması gibi olgular… Kitabın çocuk karakteri olan Ümit çocuk benliği, olaylara karşı nesnel duruşu ve bunları ifade ediş şekliyle yetişkin karakterlerin yaşam tercihlerini sorgulatmada temel belirleyicilerden biri olarak ön plana çıkıyor. Aile dokusu, çocuklara ilişkin bakış açıları ve eşler arasındaki ilişkinin bu çocuk karakter tarafından olumlu kırılmalar yaşaması yazarın çocuğa, çocuğun salt iyilik fikrine verdiği değerin göstergesi olabilir. Karantina bittikten sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Tabular yıkılmış, fildişi kulelerden inilmiş, gerçekle yakınlaşma başlamış. Ailelerini, yakınlarını ve çarpık düşüncelerini fark edip bir katarsis yaşayan karakterler, yıllar önceki saflıklarına dönmeye, yaşamlarının geri kalanını yeni değer yargıları ve insani yönlerini daha ön plana çıkararak yaşamaya başlama fırsatı yakalar.
Gerçek kurgu birlikteliği, yalın ve özlü dil; sanata, müziğe ve şiire yapılan atıflar, metnin ana duygusu olan insanîleşmeyi vurguluyor. Lütfiye Pekcan’ın yeni romanı İmtihan, insanların çağımızda yitirdiklerine, barışçıl bir felsefeye aracılığıyla dönmelerine yönelik bir çağrı metni. “Yaşadığımız salgının içinizdeki şahsiyete ayna tutmasından korkmuyorsanız bu kitap tam size göre.”
Didem Görkay – edebiyathaber.net (15 Mart 2021)