1. Neden çocuklar için yazıyorsunuz?
İki önemli nedeni var diyebilirim. Birincisi ayrımcılığın -ki bunun başında türcülük, ırkçılık ve nörolojik ayrımcılık geliyor- anlamsızlığını, karanlığını ve tersinin yani çeşitliliğin aydınlığını anlatabilmek, daha doğrusunu bunun üzerine çocuklarla birlikte düşünebilmek için. İnsan zayıf düştüğünde değil, içindeki nefret büyüdüğünde hastalanıyor çünkü. İkinci neden ise hayal gücünün kudretini ve güzelliğini, bir kitaptan alınacak görsel ve düşünsel haz ile çocuklara göstermek, yaşatmak için. İnsan nefesi durduğunda değil, hayalleri ve umutları tükendiğinde ölüyor çünkü.
2. Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?
Okuduğum ilk çocuk kitabını anımsayamadım ancak “Çocuk Kalbi”nin çocuk yaşta etkilendiğim ilk metin olduğunu hatırlıyorum.
3. Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?
İyi bir sanat eseriyle karşılaşmak bende her daim “keşke ben yazsaydım”dan ziyade “iyi ki yazılmış” hissi uyandırdı ve yaratma itkimi körükledi. Bu bağlamda Jairo Buitrago – Rafael Yockteng ikilisinin Walk with Me kitabını hayranlığa varan keyifle okuduğumu söyleyebilirim.
4. Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?
En son Jordan Scott’ın (resimleyen Sydney Smith) kendi kekemelik deneyimden yola çıkarak kaleme aldığı, Türkçe’ye “Nehir Gibi Konuşurum” olarak çevrilen I Talk Like a River kitabını okudum. Farklı olmanın sancısını, bunun çocukluğu nasıl cehenneme çevirebileceğini, anlaşılmanın ve bir imgenin gücünü kekemelik üzerinden anlatan dokunaklı ve yalın bir kitap.
edebiyathaber.net (13 Ekim 2021)