Organik Ticaret, Adil Çiftçilik: Aslında Ne Yiyoruz, Nasıl Yiyoruz? | Aynur Kulak

Temmuz 13, 2024

Organik Ticaret, Adil Çiftçilik: Aslında Ne Yiyoruz, Nasıl Yiyoruz? | Aynur Kulak

Gıda ve etik, beslenme alışkanlıklarımız ile etik tanımlarını birbirleriyle hiç nitelemiyor. Bu nedenle -bu ikilinin- neredeyse kol kola girme ihtimallerini aklımızın ucuna dahi getirmiyoruz. Neden? Halbuki “Gıda” uzun süredir (Sanayi Devrimi’nin başlamasıyla beraber) endüstrileşmeye dönüştü ve beslenme alışkanlıklarımız çok değişti, üzerinde çok oynandı! Bu durumda “Etik” kavramının devreye girmesi gerekmiyor mu? Peter Singer’ın şu şahane örneğini hemen alıntılayacağım: “Yediği şeyler ifşa olduğu için itibarı zedelenen bir politikacıyı gözünüzde canlandırın. Ne saçma değil mi?”

Peter Singer & Jim Mason ortak çalışması Aslında Ne Yiyoruz, Nasıl Yiyoruz? Ayrıntı Yayınları İnceleme Kitapları serisinden Pelin Sertoğlu Hız çevirisi ile yayımlandı. Yayınevinin inceleme serisinden yayımlanan insanlığın hayvanlarla ilişkisini ahlaki ve ataerkil boyutlarıyla ele alan birçok kaynak kitabı hatırlıyorum hemen. Peter Singer’dan Hayvan Özgürleşmesi Hemen Şimdi ve Neden Vegan?, Carol J. Adams’dan Ne Adam Ne Hayvan ve Etin Cinsel Politikası. Tüm bu kitaplar düşünüldüğünde avlanmaktan, yemeye, evcilleştirmekten, endüstriyelleşmeye, evet hayvanlarla olan ilişkimiz ataerki üzerine, ve evet kesinlikle ahlaki.

“Avcı-toplayıcı zamanlarda yerli toplumlarda, kimin hangi hayvanı ne zaman öldüreceğine dair ayrıntılı kurallar vardı. Hatta kimi kabileler, öldürdükleri hayvanlardan af diledikleri kutsal ayinler düzenlerlerdi. Antik Yunan ve Roma dönemindeyse, beslenmeyle ilgili yapılan etik tercihler, cinsel tercihler kadar önem arz ederdi. Beslenmede ölçülü olmak ve kendini sınırlayabilmek yaşamın her alanında olduğu gibi birer erdem sayılırdı.”

21’inci yüzyılda durum artık böyle değil. Her şeye sahip olmak ve sınırsızca yemek istiyoruz. Neredeyse her şey -hem mecazi hem gerçek anlamıyla- yeme, yani tüketme üzerine kurulu. Hal böyle olunca  Aslında Ne Yiyoruz, Nasıl Yiyoruz? soruları ile bu sorulardan yola çıkarak oluşturulan içerik ve kitabın alt başlığında sorulan soru “Gıda Tercihlerimiz Neden Önemli?, bugüne kadar çok da fark edemediğimiz yaşamımıza direk kast eden yeme-içme sektörü ile ilgili önümüze inanamayacağımız gerçeklikte bir tablo sunulmasını sağlıyor.

Peter Singer & Jim Mason Hayvan Özgürleşmesi (Ayrıntı Yayınları) kitabı sonrası ikinci kez bir araya geliyorlar ve yiyecek tercihlerimizin insanlar, hayvanlar ve çevre üzerindeki etkilerini sözde değil, gerçekten sarsıcı sonuçlarını bizimle paylaşıyorlar. Gıda sektöründe korkunç  endüstrileşme, kar paylarıyla oluşan ve herkesin daha fazla pay elde etmek istediği devasa pasta, aşırı tüketimi karşılayabilmek adına aşırı üretim, fakat üretimin dengeli dağıtılmamasından kaynaklı kıtlık, bu kıtlığı yaratan hem karnım doysun hem pastam tüm dursun bencilliği gelinen noktanın kısa bir özeti sadece: “Organik” sadece telaffuz edilen gerçekte tamıyla yok edilmiş bir beslenme şekli olarak kelime niteliğiyle varlığını sürdüren bir tabir.   Kendimizi kandırmayalım lütfen. Ya da kandıralım. Beslenme kaygılarımız makul bir seviyeye iner belki.

“Son otuz yılda, yediğimiz şeylerle ilgili farklı kaygıların ortaya çıkmaya başladığını görüyoruz. Buzağıların doğduktan hemen sonra annelerinden ayrılarak kasten güçsüz bırakıldığını, yeterli yem verilmediğini, yürüyecek yer bulmadığını, sıkışık ahırlarda hareketsiz bırakıldığını öğrenen çoğu insan artık dana eti yemeyi bıraktı. Günümüzde, ABD’de tüketilen dana eti 1975 yılına göre dörtte üç …”

Beslenme kaygılarımız asla makul bir seviyeye inemeyecek, çünkü sektördeki süreci yöneten kıta ABD. Kadim beslenme ritüellerini yaratmamış bir kıta  beslenme ve hayatta kalma güdümüzü yöneten gıda zincirinin yönetimini yönlendirecek uluslararası gücü nasıl elde etmiş olabilir? Kaygıyı sürekli katmerlendirip, ayakta tutarak. Korku ve kaygının insanın en önemli güdüleri olduğunu düşünürsek bu iki güdünün iyi yönetimi hem cellat hem kurtarıcı olan ABD’yi sektörün baş aktörü yapıyor. Doğu coğrafyasının toprakla ilişkisi, üretim bilgisi, ürüne sevgisi organik ve bereketli olanı yaratmasını fakat tüm bu bilgiyle sektörün yönetimini elinde bulundurmamasını bir şeyi çok iyi bilmekle, o şeyi yönetebilmek arasındaki uçurumları bize gösteriyor. Bu durum maalesef gelinen noktada “organik” beslenmenin  ahlaki, etik boyutlardaki işlevini tamamen yok etmesine ve endüstriyel olana mahkumiyetine sebebiyet veriyor.    

Singer ve Mason’un yapmak istediği farkındalık yaratmak. Yaratılmak istenen farkındalık çerçevesinde üç Amerikalı ailenin yeme-içme alışkanlıklarını inceleyerek, tükettikleri yiyeceklerin kaynağına gidiyorlar, üretim ve pazarlama aşamalarında gündeme gelen ahlaki meseleleri irdeliyorlar. Satın aldığımız ürünlerdeki “organik” ve “Adli ticaret” gibi etiketlerin ahlaki boyutu ve geçerliliği ne derece inandırıcı  acaba? Hayvanların başına gelen korkunç şeylerle beraber işçilerin çalışma koşulları inanılır gibi değil. Verilen örneklerle şunu anlıyoruz, ne içtiğimiz süt, ne o sütten elde edilen yoğurt, peynir, ne yediğimiz yumurtalar veya etler organik. Bu duruma bu ailelerin gösterdiği direncin önemine dikkat çekiyor Singer ve Mason.

“Dünya çapında sertifikalı organik ürünlere olan talep her yıl yüzde 10 artıyor. Ancak üretilen organik gıda miktarı, sertifikalandırılan miktardan çok daha fazladır çünkü birçok geleneksel çiftçi sertifika programları hakkında hiçbir şey bilmeseler de zaten organik olarak çiftçilik yapmaktadırlar. (…) Sorun, organik hareket açısından, bu geleneksel çiftçileri uzun vadede hem çiftçiler hem de çevre için maliyetli olacak “modern” tarım yöntemlerini benimseme baskısına direnmeye ikna etmek.”

Organik çiftçilik, adil ticaret, fabrika çiftçiliği ve ticari balıkçılık gibi meseleleri tüm ayrıntılarıyla ele alan Singer ve Mason herkesin vejetaryen olamayacağının farkındalar. Sürdürülebilirliğin karmaşık dinamiği, genetiği değiştirilmiş organizmalar üzerine süren tartışmalar ve yerel alış veriş gibi konuların artıları ve eksilerini bu gerçek üzerine tartışan ikili beslenme hakkımızla ilgili daha insani seçimler yapabilmenin yollarını gösteriyorlar.

Kitapta anlatılanlar adına bundan sonraki gidişatta tüm bu bilgiler ne kadar etkili olur, bir şeyler olumlu anlamda değişir mi bilemiyoruz. Fakat kitap içindeki tüm bilgilerle, en azından kendi farkındalığınızı oluşturmak adına harika. Aslında Ne Yiyoruz, Nasıl Yiyoruz? kitabının mutfaktaki raflarınızda yerini alması dileğiyle.

edebiyathaber.net (13 Temmuz 2024)

Yorum yapın