Söyleşi: Emre Kahoğlu
Ressam ve yazar Orhan Çelik ile Kutlu Yayınevinden çıkan ilk öykü kitabı Organik Eylem’i ve sanatını konuştuk.
Orhan Çelik’i televizyona hazırladığı sanat programlarından tanıyoruz. Çelik öykülerinde ve resimlerinde varlık sorununu ele alıyor. Her öyküsünün içerisinde bir felsefe ve kavram oluşuyor: Muhtelif bireylerin düşünceleri/diyalogları.
Öykülerinizde varlık sorununu ele alıyorsunuz. Kitap içerisindeki karakterler de takıntılı insanlar. Minimal öykü yazmaya ve bu öyküleri bir kitapta toplama fikri nasıl oluştu?
Minimal öykü yazmaya üniversite yıllarımda başladım. Ama minimal öyküyü lise yıllarımda, yani Ferit Edgü’nün kitaplarını okumaya başladığım zaman keşfettim. Öykülerim birikince bir kitapta toplamak istedim. Ve Organik Eylem resimlerimle beraber yayımlandı. Öykülerinizdeki karakterlerin cinsiyetini ve isimlerini kimi zaman yazmıyorsunuz. Neden?
Bunları okurun hayal gücüne bırakıyorum. İsim vermek yerine okura bir harf bırakıyorum. İsmi onlar koysun. Olabildiğince gereksiz sözcüklerden uzak yazmayı tercih ediyorum. En kısa yoldan. Sade dil kullanarak.
Sade dil kullanmanızda bir neden var mı?
Ben sabırsız bir insanım. Aynı zamanda bir şey anlatırken en kısa yoldan anlatırım. Öyle de dinlemek isterim. Sade dil kullanmam ve kısa öyküler kaleme almam bir biçem oluşturma. Bir okur olarak da bu tarz öyküleri okumak istiyorum.
Beğendiğiniz yazarları sorsam?
O kadar çok ki… Türkiye’den; Ferit Edgü, Pınar Kür, Perihan Mağden, Aslı Erdoğan, ressam olmasına karşı yazın sanatına hayran kaldığım Abidin Dino ve Sait Faik. Yabancılardan; Paul Auster, Susanna Tamaro, İstvan Örkeny, Edgar Keret. Şuan aklıma gelen isimler bunlar. Hepsinin beynine; yazılarında ele aldıkları konuları beğeniyorum.
Peki, Türk sanatçıları sorsam?
Yaşayanlardan isim vermem ayıp olur. Hayatta olmayanlardan vereyim: Abidin Dino, Fikret Mualla, Tiraje, Ömer Uluç. Şuan aklıma gelen isimler bunlar.
Yazarken hangi malzemeleri kullanıyorsunuz?
Defterime önce başlık atıyorum. Sonra içeriği hatırlatacak bir-iki kelime yazıyorum. Daha sonra da onları bilgisayara geçirip yazmaya başlıyorum. Bazen sadece kağıda yazıyorum, sonra bilgisayara geçiriyorum. Değişiyor. Bazen de telefonumun mesaj bölümüne not edip kendime gönderiyorum mesajı. (Gülüyor.) Teknolojiden faydalanmak yaşamı kolaylaştırıyor.
Resimlerinizdeki figürler ile öykülerinizdeki karakterler özdeşleşiyor mu?
Özdeşleşiyor. Ben benzetiyorum öykülerimdeki karakterleri resimlerimdeki figürlere. Hayatta hep sınırda duran canlılar. Bence hepsi obsesif.
Resimleriniz bana enteresan geliyor. Renkleri çok güzel kullanıyorsunuz. Ağlayan figürler de sıra dışı geliyor. Bu tarz resim yapmaya nasıl başladınız?
Teşekkür ederim. On üç yaşımda resme soyutla başladım. Sonra figüre geçtim. 2015 yılında resimde bir şey eksikti, ağlattım. O tarihten itibaren bütün figürler ağlamaya başladı. Zamanla yerli yerine oturuyor.
Eleştirenler oluyor mu sanatınızı?
Oluyor. Sevenler de var, nefret edenler de. (Gülüyor.) Ressam başkaları için resim yapmaz zaten.
O zaman şöyle diyebilir miyiz; aslında sizin iç dünyanız sanat ve edebiyata yansıyor? Siz bir nevi kendinizi ifade ediyorsunuz…
Bilinçaltı. İlla ki yansıyordur. Çünkü siz resmederek, yazarak mutlusunuz. Bu bir temayüldür. Uzaklaşamıyorsunuz.
Bir sanatçı olarak Türkiye’nin şuan ki genel durumu için neler düşünüyorsunuz?
Kaotik. Her kafadan bir ses çıkıyor. Her şey toz duman. Gündem çok yoğun. Herkesin kafası karışık.
Yeni projeleriniz nelerdir?
26 Kasım-4 Ocak tarihleri arasında Gama Galeri-Beyoğlu’nda ’Tehlikeli Temayüller’ isimli karma sergi izleyiciye açılıyor; sergide, Tomur Atagök, Beyza Boynudelik ve benim çalışmalarım yer alacak. Organik Eylem’de yayımlanan resimlerden solo sergim olacak ama net bir tarihi yok.
edebiyathaber.net (11 Kasım 2019)