Önceki gün Mimar Sinan Üniversitesi Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu’nda Kara Kitap‘ın 25. yılı yazarın da katıldığı bir söyleşiyle kutlandı. Zaman’dan Zehra Onat, etkinlikle ilgili izlenimlerini yazdı:
Yıl 1985. Cevdet Bey ve Oğulları çoktan okura ulaşmış, Beyaz Kale ise henüz yayımlanmış. Sonradan kazanacağı Nobel Edebiyat ödülüyle bütün dünyada tanınacak olan Orhan Pamuk, o tarihte Amerika’ya yeni gitmiştir.
Columbia Üniversitesi, romanını yazması için ona bir oda ve kütüphane kartı verir. 33 yaşındaki genç ve heyecanlı romancımız, “Hayatının kitabını yazacaksın!” dediği, adı kendinden önce gelen bir romana başlar: Kara Kitap… En başından kararını vermiştir; yeni romanı, uzun, Proust ya da Nabokov gibi anlaşılması güç cümlelere sahip olmalıdır, kahramanları olup bitenler hakkında kuvvetli fikirlere sahip olmamalı ve kitabın üslubu kitabın anlattığı şey kadar önemli olmalıdır. Şöyle anlatıyor Pamuk: “Ulysses tarzı vardır. Kompleks, merkezini bulmanın zor olduğu, okuyanın içinden çıkamayacağı bir roman yazmak istiyordum. O (James Joyce), Homer’in metnini örnek almıştı kendine. Ben de bunun gibi bir şey bulmak istiyordum ama neyi bulacaktım!..” İşte tam bu noktada, Beyaz Kale’nin çevirmeni, bütün dikkatini Şeyh Galip ve Hüsn ü Aşk’a çeker yazdığı doktora teziyle. Pamuk’un okumalarının bir parçası olmuştur artık Hüsn ü Aşk ve tasavvuf. “Şeyh Galip de aslında Hüsn ü Aşk’ı yazarken, Mantık Al-Tayr’a göndermeler yapmıştır. Ben üçüncü kuşak olarak onlara katılıyorum. Mantık Al-Tayr, Hüsn ü Aşk ve Kara Kitap.”
Bundan sonra kendini kaybederek okumaya ve yazmaya başlar Pamuk. Okundukça yazılan romanlarından biridir bu, ama bir farkla. Söz gelimi Benim Adım Kırmızı da öyledir ama Kara Kitap’ta bilgiden ziyade etkisi olan şey büyüdür. “Diyelim tasavvuf, yazının sırları ya da köşe yazarının hüneri gibi konularda, a’dan z’ye rasyonel, mantıklı bir şekilde hakim olmuyordum, Kara Kitap’taki duygum bütün bu konulardan büyülenmek, gözlerimi fal taşı gibi açmaktı. Hüküm vermektense, bunlar karşısında büyülenmem öne çıkıyordu.” diyor Pamuk.
Orhan Pamuk, salonu dolduran genç okurlarını selamladı. Sonra sırayla uzun yıllar asistanlığını yapmış Emre Ayvaz’ı çağırdı yanına. Ardından Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan Kara Kitap’ın 25. yıl özel baskısının editörü İshak Reyna’yı. “Yeni kitap çıkarmış gibi heyecanlıyım. Bu kitabı çıkarırken bu kadar ilgi göreceğini düşünmemiştim. Kara Kitap benim için bir umman.” diyerek açtı akşamı. Bu yeni baskıda Orhan Pamuk’un el yazmalarını, çizimlerini, kitabın editörü Erdal Öz’ün düzeltilerini ve yayımlanmış son hallerini karşılaştırmalı görmek mümkün. Adeta kitabın mutfağına girilmesine izin veriliyor.
Orhan Pamuk, kitabı yazdığı son zamanlara dair anılarını da paylaştı okurlarıyla: “Depresif bir durumdaydım, evden çıkmak istemiyordum, kitabı bitiremiyordum. Karım Amerika’da kalmıştı ve çok yalnızdım. Erenköy’de de bir apartmanda tek başıma… tıraş olmadım, elimde bir plastik torba, akşam hangi lokantada yiyeceğim diye bakardım. Bunların bir kısmını Galip’e yansıttım. İyi geldi. Erdal Öz en sonunda “Yeter, getir artık o kitabı” dedi. Erdal, aman düştüm, bayıldım da yapmadı kitaba. O ay dört kitap çıktı, biri Tomris Uyar’ın, biri benim, iki de çeviri. Bir şekilde okur kitabı buldu. Martta çıkmıştı, yaz sonunda 40 bin satışa ulaşmıştı.”
23 Nisan 2015