Bülent Ortaçgil, Türkiye pop müzik tarihinin en önemli müzisyenlerinden biri. 1970’li yıllarda başladığı müzikal yolculuğuna, bugüne dek müziğinden hiç bir şekilde taviz vermeyerek kendi inandığı yolda devam etti. Sayısız albümler yaptı, konserler verdi ama müziğini popüler kılmak için türlü numaralara başvurmadı. O, bütün medyanın tozu dumanın uzağında gitarıyla kendi ikilemlerini, aşklarını, sıkıntılarını anlattı. Müziğinde şarkı sözlerini hep ön plan çıkardı, kent hayatının ikilemlerini, sıkıntılarını şarkılarına yansıttı. İşte bu özel müzisyenin hayatı Orhan Kahyaoğlu tarafından ‘Ayrı Düşmüşüz Yan Yana‘ ismiyle kitaplaştırılmıştı. Daha önce 2002 yılında Chiviyazıları’ndan çıkan kitap, 2013 yılında yeni bir kapak tasarımıyla Doğan Kitap etiketiyle okuyucularla buluşmuştu.
Orhan Kahyaoğlu son derece titiz bir şekilde, Ortaçgil’in müzik kariyerini ele almış. Kahyaoğlu kitapta, klasik bir biyografi çalışması yapmıyor; Ortaçgil’in özel hayatına çok az giriyor mesela. Zaten kitabın başında da bunun biyografi olmadığını belirtmiş. Kahyaoğlu, kitap boyunca Ortaçgil’in müzikal serüveni üzerinden, Türkiye pop müzik tarihine odaklanıyor. Popüler kültür ve pop müziğin tarifine girişiyor; dünyadaki müzik akımlarından örnekler veriyor. Kahyaoğlu’nun Ortaçgil müziği üzerinden böyle bir okuma yapmasının sebebi, Ortaçgil’in müziğinin nasıl tarif edileceğini ya da dünyada nerede durduğunun saptamasını yapmak. Kahyaoğlu, Ortaçgil’in müziğini ve şarkı sözlerini derinlemesine ele alıyor, onun neden Türkiye’deki popüler müzik akımından uzak durduğunun saptamasını yapıyor. Bununla beraber Ortaçgil albümlerinin hangi şartlarda çıktığını ve nasıl içeriklere sahip olduğunun saptamasını yapıyor. Albümlerde hangi müzisyenlerin yer aldığının da detaylı bilgisini paylaşıyor. Erkan Oğur’la çocukluğa dayanan dostluğu, Çekirdek Sanat Evi’nde Fikret Kızılok’la beraber yaptıkları şarkılar kitabın en ilginç detaylarından. Kahyaoğlu, kitapta esas olarak Ortaçgil’in şarkı sözü yazarlığını öne çıkarıyor. Yazar, onun şarkı sözlerinde bir takım ortak imge ve temalarının bulunduğunu aktarıyor. Şarkılarında bir takım sorunlara cevaplar aramak yerine, hep farklı sorular sorduğunu ve Ortaçgil’in tüm müzik hayatı boyunca tek bir şarkıyı söyledi bizlere. Kahyaoğlu’na göre, Ortaçgil müziğinde öne çıkan temalarının başında ‘Oyun’ ve ‘Sen’ gelmekte. Bununla beraber Ortaçgil’in dünyadaki benzerleri gibi şarkı sözü yazarlığı geleneğinden geldiğini ve bir kent ozanı olduğunu söylüyor.
Şarkılar Bir Oyundur
Ortaçgil için, müzikal yaşamı boyunca, benzer konular ve temalar etrafına dolaşmış. Kahyaoğlu’nun da kitapta altını çizdiği gibi Ortaçgil, kentli olmanın, aydın olmanın, sıkıntılarını, yalnızlıklarını ve ikilemlerini sözlerine taşımış. Müzisyen, bu anlamda bir kentli orta sınıf panoraması çıkarırken, en çok kendi hayatından beslenmiş, kendi ikilemlerini, hayal kırıklarının, aşk acılarını bizlere anlatmış sanki. Daha da önemlisi ve bu keşmekeş içinde gerçek aşkın, sevginin ancak maskesiz, oyunsuz olabileceğini hatırlatıp kentin boğuculuğundan, huzursuz ediciliğinden kaçmak için tek adresin doğa ve denize gitmek olduğunu vurguluyor. Ortaçgil, bu ikilemleri resmederken de, hayatın bir oyun olduğunu hep hatırlatarak bizleri hep bir oyuna davet etmiş. Zaten müzisyen 1974 yılında yayınladığı ilk albümü “Benimle Oynar Mısın?”dan beri, bizleri bir oyuna devam ediyor.
Kahyaoğlu, Ortaçgil’in parçalarındaki “oyun” imgesinin ana dayanağının hayata ve ilişkilere dair bir oyun olduğu belirtiyor. Ortaçgil’in şarkılarında itiraz ettiği oyun yetişkinlerin oynadıklarıdır. Buna göre: Ortaçgil, hayatı bir tür tiyatro sahnesine benzetir ve yetişkinlerin oynadığı bu oyunları esas olarak rasyonel bir tavra ve çıkaralar dayalı sahte bir oyun olduğu vurgusunu yapar. Halbuki Ortaçgil’in şarkılarında bizleri davet ettiği oyun biraz daha çocuksudur, sahteliğe yer yoktur. Bu oyunun içerisinde maskelere, bizlere dayatılan sınırları belli rollere yer yoktur. Derya Bengi’nin tarif ettiği gibi Ortaçgil şarkılarında oyunlar mutlaka ortaklaşa oynanıyordur. Dolayısıyla bu oyunda da çıkarlara dayanmaz, karşılıklı bir dengeye dayanır. Daha da önemlisi Derya Bengi, Ortaçgil, parçalarında ne kimseyle oynuyor, ne de kimseyle oynamaktadır. Kahyaoğlu’na göre bu durum müzisyenin ‘Bütün Sokaklarım’ parçasında belirginleşiyor: “Bana hep kendin gibi gördün, hiç oynamadık sanki” Kahyaoğlu, Ortaçgil’in bu parçasında, hayatın içerisinde “mış” gibi yaptığımız oyunlara karşın gerçek aşkın ve sevginin mutlaka oyunsuz yaşanmasının gerektiğinin yorumunu yapıyor.
“Sensiz Olmaz”
Ortaçgil, şarkılarında aşk hep bir adım öne çıkmıştır. Bu parçalarda işittiğimiz aşk da genel pop müzikte aşina olduğumuz yüzeyselliklte değildir. En basitinden müzisyen, şarkı sözlerinde “aşk” kelimesini ancak üçüncü albümünde “Aşk Nereye Kadar” şarkısında kullanır. Onun öncesinde aşk kapalı bir imge olarak yer alır. Ortaçgil, şarkılarını direk sevdiği kişi için söylemektedir. Onun şarkı sözlerine dikkat ettiğiniz zaman, muhatap bellidir o da “sen”dir. Ortaçgil, aşkın “tek kişilik bir düş” olduğunu ve bunu dengeleyecek olan şeyin de “sen” olduğunu belirtir. Yine Ortaçgil’in aşk tarifinde aşk ancak sevgiye dönüştüğe zaman kalıcı olabileceğini söyler aslında. Ortaçgil, hayatla ilgili yaptığı sorgulamaları aşk için de yapar, “aşk hem sorar, sorgular, hem dinler hem anlatır” çünkü. Onun şarkılarında aşkın doğası gereği sıkıntılar, yanlış anlaşılmalar da çıkabilir ama bu noktada şunu hatırlatır gerçekten birini seviyorsanız “bu su hiç durmaz”. Bununla beraber aşkın insana iyi gelen tarifsiz hoşluğunu da unutmaz parçalarında.. Bir Eylül akşamı aynı pota kutusuna, değişik zamanlarda mektup atılıp, kağıt paranın döne dolaşa sevgilinin cebine girebilme ihtimalinden bahseder mesela, yalnız edilen bir kahvaltının, yalnız yakılan sigaranın anlamsız olacağını, bütün ufak anların “sensiz olmayacağını”, ancak onunla bir anlamı olabileceğini hatırlatır. Aşık olmanın insanda “çığlık çığlığa” bir duygu yarattığını, etraftaki seslerin, yüzdeki çizgilerin bile değişebileceğini söyler ve bütün bu coşkun ruh halinin sonunda sevgilinin ismini duraklara, kaldırım taşlarına hatta kirli araba camlarına bile yazdırabileceğini fısıldar bizlere.
Ortaçgil, daha ilk albümü Benimle Oynar Mısın’dan itibaren bütün müzik yaşamı boyunca ticari müzikten durdu. Albümlerinin daha çok satması için türlü ticari manevralara girişmedi ya da başkalarına söz yazmaktan itinayla kaçındı. Hep kendisi için müzik yaptı, müzikal zevklerinden asla ödün vermedi. 30’lu yaşlarında kimya mühendisliği yaparken ve maddi olarak iyi bir imkana sahipken, müzik için bütün bunlardan vazgeçti. Müzikten para kazanamadığı dönemlerde çevirmenlikte yaptı, gitar hocalığı da yaptı ama albümü daha çok satsın diye klip çekmedi. Ortaçgil gerek kişiliği, gerek müzisyen kimliğiyle Türkiye popüler müzik tarihinin en özel isimlerinden biri. Şarkıları bir çok kişinin hayatında derin izler bıraktı, belki şarkıları geniş kitlelere ulaşmadı ama, hayatı ikilemleriyle, kafa karışıklığıyla yaşayan, kentli, yalnız ve yaşanan bu kaotik hayatta aşık olan, onun acısını çeken bir kesime kılavuzluk etti, yön gösterdi.. Bu kılavuzluğu yaparken de onlara hayatın bir oyun olduğunu hatırlattı. Özetle: “Oyuna devam, biz hiç yorulmadık, biz hiç yenilmedik desem yalan…”
Can Öktemer – edebiyathaber.net (28 Şubat 2018)