Muhammed Kâmil Hüseyin’in yazdığı, “Ortadoğu’nun En Uzun Günü”, okuru Hz. İsa’nın Kudüs’te çarmıha gerildiği güne götürüp, o gün yaşananları vicdan, adalet, iktidar, güç gibi meselelerle birlikte derinlemesine işlediği felsefi bir roman.
“O gün insanlar, vicdanlarını öldürmek istediler. Onların bu isteği, insanlığın en büyük musibetine ayna tutmuştur. O gün yaşananlarda insanları günaha sürükleyen her şeyin açıklaması vardır. Çünkü dünyada olan bütün kötülüklerin temelinde, insanların; vicdanlarını öldürme, onun nurunu söndürme ve doğru yolu başka yerlerde arama isteği vardır. İnsanların başlarına gelen bütün kötülüklerin kaynağında, kendilerine bulaşan, vicdanın emirlerini görmezden gelme isteği vardır. O gün yaşananlar sadece ilk asırlardan gelen bir haber değildir. Aksine, her insanın hayatında, her gün yenilenen musibetlerdir. Çünkü insanlar, o meşhur günün hep çağdaşı olmuşlardır. Onlar hep o günkü Kudüs halkının düştüğü günaha ve sapkınlığa maruz kalmışlardır. Vicdanın sınırlarını aşmamaya karar vermedikçe de böyle kalacaklardır,” diyor Muhammed Kâmil Hüseyin, Ketebe Yayınları’ndan Yunus İnanç çevirisiyle yayınlanan “Ortadoğu’nun En Uzun Günü” kitabının henüz girişinde. 20 Mart 1901 yılında Mısır’da doğan Kâmil Hüseyin, Mısır’da döneminin iyi eğitim veren kurumlarından el-Medrese-tu’l-ilhâmiye’yi bitirdikten sonra 1919 yılındaki halk ayaklanmasına katılmış. 1923 yılında Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş. İngiltere Kraliyet Cerrahlar Koleji bursu kazanarak 1930 yılında Liverpool Üniversitesi’nden master diplomasını almış. 1937 ile 1966 yılları arasında Kızılay Hastanesi’nde görev yapmış. 6 Mart 1977’de hayata gözlerini yuman Muhammed Kâmil Hüseyin, bir doğulu ve Müslüman olarak görüşlerini edebi bir forma sokup harmanlayarak anlattığı romanı “Ortadoğu’nun En Uzun Günü”, batı dünyasında büyük ilgi görmüş ve kendisine olan merakı artırmış.
“O gün”ü anlatıyor romanında Muhammed Kâmil Hüseyin. Alıntıladığım, ilk asırdan gelen “o gün”ü. Hz. İsa’nın çarmıha geriliş ânına kadar giden süreci. Konunun tam ortasına da vicdanı yerleştirip, onu bir nevi özne hâline getiriyor. Vicdanın nerede, kimde, nasıl var olduğundan girip nereye, kime, nasıl ulaştığını ve kendine yer edindiği ya da edindirildiği vaziyeti türlü karakteri konuşturarak, hepsine adilce söz hakkı vererek anlatıyor kitabında. “Tanrı sevgidir!” dediği için ölüme yollanan, kendi Tanrılarının kudretini her şeyden üstün görenlerin ellerine çivi çakılacak biri için kullandıkları adaletini sorguluyor. İlk taşı kimin attığına bakmadan, günahı ilk kimin işlediğini görmeden, kişinin kendisinde bulunan vicdanın bir güruh adına hizmet etmeye başlayınca “suç” kavramının nasıl değiştiğini, nasıl kolay affedilebilir ve hatta “suç” olmaktan çıkabildiğini gözler önüne seriyor onlarca soruyla beraber. Yalanın biri ortaya çıkmaya görsün, herkesin birer birer nasıl kendini o yalanın uçurumundan aşağı attığını gösteriyor.
“Çünkü insanlar, o meşhur günün hep çağdaşı olmuşlardır,” diye yazmış ya Muhammed Kâmil Hüseyin, ta ilk asırdan gelen “o gün” için, bugünleri görmüş belki de o zamandan. Vicdanına perde çekenlerin sayesinde hiç bitmeyen “o meşhur günler”i ve “o meşhur günlerin” “çağdaş”ı olan insanları yazmıştır. “Ortadoğu’nun En Uzun Günü”, elini kalbine götürmekten çekinmeyenlerle onu yapmaya cesareti ve kudreti olmayanları derin bir fikriyatla baştan aşağı sorgulayan bir roman.
edebiyathaber.net (24 Mayıs 2023)