Türk ve Osmanlı alanındaki çalışmalarıyla batıda faal bir uzman olan İngiliz tarihçi Rhoads Murphey’nin yazdığı “Osmanlı Savaşırken”, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1500 ile 1700 yılları arasında savaştığı üç cephede nasıl üstünlük kurduğunu, incelikle tahlil ederek bu başarının ardında yatan sebepleri profesyonel bir dille açığa çıkarıyor.
İngiliz tarihçi Rhoads Murphey, Türk ve Osmanlı çalışmaları hakkındaki eğitimini, Londra’da Victor Ménege, New York’ta Tibor Halaksi-Kun ve Chicago’da da Halil İnalcık gibi isimlerden almış. New York Columbia Üniverstiesi’nde 1982 ile 1992 yılları arasında dil eğitmeni ve tarihçi olarak görev yaptıktan sonra Birmingham Üniversitesi’nde Bizans, Osmanlı ve Çağdaş Yunan Araştırmaları Merkezi’nde eğitim vermeye başlamış. Halen de Türk tarihi ve kültürü üzerine çalışmalar yapmaya devam ediyor. Rhoads Murphey’nin, Ketebe Yayınları Tarih dizisinden Enes Ergöktaş çevirisiyle yayımlanan kitabı “Osmanlı Savaşırken”, haklı olarak bir “savaş makinesi olarak gördüğü Osmanlı İmparatroluğu’nun Kuzey Afrika, Avrupa ve Orta Doğu’daki askeri başarılarının altında yatan nedenlere profesyonel bir bakış açısı getiriyor. Osmanlıların yüzyıllar boyunca dünyadaki tek imparatorluk olarak dört bir yönde varlığını sürdürmesini borçlu olduğu askeri yöntemlerini, akademik bir tahlil süzgecinden geçirerek tüm yönleriyle ele alan “Osmanlı Savaşırken”, aynı zamanda da savaşın, taktiksel olarak bir yönetim biçimine nasıl eklemlendiğine de açıklık getiriyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun doğuda, 1514’te İran, 1517’de Suriye ve Mısır ile 1535 yılında Bağdat’ı fethetmesiyle birlikte Fırat-Dicle bölgesini kontrol altına alarak Doğu’ya egemen olduğunu belirten Rhoads Murphey, 1519’dan beri de İspanya ve Avusturyalıların tek bir çatı altında birleşmesinin Osmanlılar üzerinde bir tehdit oluşturduğu görüşünü paylaşıyor. Bunlara ek olarak da, Kafkasya, Mezopotamya ve Macar cephelerinin de Osmanlı İmparatorluğu’nu en çok “yoran” yerler olduğunu ifade ediyor. Kitaptaki bölümleri de bu cephelere göre ayıran Murphey, Birinci Kısım’daki ilk üç bölümde bu bölgelerdeki savaş hazırlıklarını, planlamamalarını ele alırken, devamında da bu aşamaların “operasyon” konusuyla ilgileniyor. Bu başlıklar altında toplanan açıklamaları askerî dile uygun bir hâle getirerek aktaran yazar, ilerleyen bölümlerde meseleyi Osmanlıların “saha dışındaki” savaşına getiriyor. Burada değindiği en önemli hususu ise, Osmanlıların savaş yapılanmasındaki “kısıtlamalar” oluşturuyor. Bu mecburi “kemer sıkmaları”, mali, teknolojik, fiziksel ve çevresel koşullar, devletin gücü ve nicelikle ilişkilendiren yazar Murphey, devamında İmparatorluğun askerî gücüne odaklanıyor. Savaş yöntemlerine ayrı bir parantez açarak buna yine savaşın psikolojik yönlerini de ekleyerek dönemin “ordu” anlayışını da su yüzüne çıkarıyor.
Bu zamana kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun askerî gücü hakkında birçok çalışma yayımlandı. Ancak “Osmanlı Savaşırken”i, bu çalışmalardan ayıran, Rhoads Murphey’nin konuyu yabancı bir uzmanın gözüyle inceliyor olması ve yine bunu bir “kahramanlık” müessesine indirgemeden, bağımsız ve tarafsız bir şekilde yapması. Ayrıca Osmanlıların, üç cephede savaştığı iki yüz yılı, sadece cephe “esnasına” değil, teknik, taktik, motivasyon, psikoloji, öncesi ve sonrasıyla bütünsel bir “savaş” olarak masaya yatırması da kitabı farklı bir yerde tutuyor.
edebiyathaber.net (30 Ağustos 2023)