I
Evrim üzerine yapılan çalışmalar bize türümüzün, “öteki” diye adlandırabileceğimiz hemen her şeye acımasızca şiddet göstermesinin nedenlerini başarıyla açıklıyor.
Sınırlı kaynakların paylaşımı için dişe diş mücadele ettiğimiz dönemlerden kalan savunma içgüdümüz, medenileştiğimizi iddia etmemize rağmen varlığını hâlâ koruyor. Bu açıdan baktığımızda, bölgesel ve kitlesel savaşlardan tutun da ırkçılığın ortaya çıkma nedenlerine kadar aklımıza takılan birçok sorunun cevabını bulabiliriz.
“Öteki” kavramı üzerine düşünebilmek adına, birbirleriyle hiçbir sorunu olmayan kırk kadar çocuğu iki takıma ayırdığımızı varsayalım. Onar kişilik iki takım ve onar kişilik iki seyirci topluluğu olsun. Bu iki takım kendi aralarında müsabaka yaparken, basit manipülasyon teknikleriyle (bilerek hatalı kararlar vermek, taraf tutmak veya bir tarafta, haksızlığa uğradığı düşüncesini uyandırmak gibi) bu iki grubu yarım saat içinde birbirleriyle çatışacak noktaya getirebiliriz. Biraz daha zorlarsak kalıcı düşmanlıklar bile yaratmamız mümkün olur.
Yalnızca bu örnekten yola çıkarak bile, bir türlü önünü alamadığımız din savaşlarını, Ruanda’da, Suriye’de yaşanan kıyımları kolaylıkla anlamak mümkün.
II
Jaguar Kitap’ın ütopya, distopya, fantastik ve bilimkurgu türlerinde kitaplar yayımlayacaklarını duyurdukları Prospero Kitaplığının ilk kitabı olan Soğuk Deri, yukarıda kısaca değinmeye çalıştığım konular üzerinde derinlemesine düşünmemizi sağlayacak bir içeriğe sahip.
Yayınevi, arka kapak yazısında kitabı çok güzel özetlemiş:
“Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra Antarktika yakınlarındaki küçük bir adaya, bir yıllığına yeni bir meteoroloji uzmanı gelir. Haritada bile zor görülen bu küçük adada bir kişi daha yaşamaktadır: Fenerin ketum görevlisi. Fakat iki kişilik bu ada, hiç de göründüğü kadar sakin değildir. Adanın gizemi ancak karanlık çöktüğünde ortaya çıkar.
Soğuk Deri, imgelem gücü ve felsefi sorgulamalarıyla, insanın ”öteki” ile kurduğu ilişkiye dair unutulmaz bir roman.”
III
Albert Sanchez Piñol, 1965 Barselona doğumlu bir yazar. Eserlerini Katalan dilinde yazıyor. Katalonya, İspanya içindeki birkaç özerk bölgeden birisi. Katalanlar, yakın tarihlerde yaptıkları bağımsızlık referandumu ve İspanya devletinin bu referanduma ve bağımsızlık isteğine karşı aldıkları tavırla gündeme gelmişlerdi. Katalonya, ülkenin kuzeyindeki Bask bölgesinin aksine, ulusal kimliklerini sert çatışmalara girmeden korumuş bir bölge. Bununla birlikte, kurmayı başardıkları çok dilli, çok kültürlü yapının içinde, ülke genelindeki baskın kültür olan İspanyol kültürünün içinde asimile olmamayı başarmışlar.
Yazarın etnik kökenini ve anadilinde yazmayı tercih etmesini vurgulamamın nedeni, Soğuk Deri’yi daha iyi anlamamızı sağlayacağını düşünmem.
Piñol’un romanının ana karakteri olan meteoroloji gözlemcisi İrlandalıdır. Çatışmaların içinde yer almasa da bağımsızlık yanlısı örgütün aktif militanlarındandır ve Britanya devletine karşıdır. Yani, geldiği yerde ötekidir ve azınlık olmanın, topraklarının işgal edilmiş olduğunu düşünmenin ne olduğunu bilir.
Adaya geldiğinde, adadaki fenerin çalışanı olduğunu düşündüğü Batis Caffo ile işbirliği yapmak ve gizemli düşmana karşı, birlikte mücadele etmek zorunda kalırlar.
Savaş sürerken, gözlemci; kendisini, Batis Caffo’yu ve düşmanlarını tekrar tekrar gözlemlemek ve düşünmek zorunda kalır. Adanın sert iklimi ve yürütmek zorunda kaldıkları zorlu mücadele içinde fiziksel ve ruhsal bir yıpranma yaşayan kahramanımız için, zaman geçtikçe, sınırlar muğlaklaşır ve içine düştüğü savaşı sorgulamaya başlar. Adadaki görevi sona erdiğinde artık başka bir insan olmuştur.
Kitap boyunca, ben ve öteki kavramlarından yola çıkarak bu dönüşümün hikâyesini okuruz.
Soğuk Deri, derin düşünsel içeriğinin yanında, tıkır tıkır işleyen yapısı ve merak unsurunu sürekli canlı tutmayı başaran anlatımıyla son derece nitelikli bir roman.
IV
Soğuk Deri, 2017 yılında Fransa-İspanya ortak yapımı ile [Frontière(s) gibi şok edici filmlere imza atmış] Xavier Gens yönetiminde sinemaya da aktarılmış.
Filmde, romanda anlatılan olaylar 1914 senesine (Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı yıla) alınmış ve ana kahramanın etnik kimliğine değinilmemiş. Bunun dışında kalan birkaç değişikliği saymazsak kitaba sadık bir uyarlama yapılmış. Ancak, film zamanı olarak 1914’ün seçilmiş olması ve filmde Gruner adı verilmiş Caffo’nun genel tutumu ele alındığında alt metinde, savaş karşıtlığı barındıran bir film yapılmaya çalışılmış diyebiliriz.
Çalışılmış, diyorum çünkü çoğu iyi kitabın başına geldiği gibi, Soğuk Deri de felsefi derinliğini, sinemaya aktarılırken kaybetmiş. Felsefi derinliğin yerini aksiyon ile doldurmaya çalışmışlar ama bu sefer de kitabı okumayan seyirciler için neden – sonuç ilişkilerinin çoğunu anlama zorluğu ortaya çıkmış. Karakterlerin neden o şekilde davrandığı, film özelinde oldukça muğlak kalmış. Yine, şiddetten yana elini korkak alıştırmayan yapımcılar, kitap içinde, başkarakterin dönüşümü için anahtar niteliği taşıyan cinsellikle ilgili detayları üstünkörü geçiştirmişler.
Sonuç olarak, kitabı okuyanlara filmi izlemelerini tavsiye edebilirim ama kitabı okumayanlar için film pek bir şey ifade etmeyecektir.
V
Jaguar Kitap, Prospero Serisi’ne başlarken şu açıklamayı yayımlamıştı:
“Shakespeare’in Fırtına’sında Prospero, kızıyla birlikte on iki yıl yaşamak zorunda kaldığı adadan ayrılırken sihirli asasını ve kitaplarını gömer. Prospero’nun kayıp kitaplarından mahrum kalan insanlığın kendi rüyalarını (ütopya), kâbuslarını (distopya), hayallerini (fantastik) ve geleceğini (bilimkurgu) yazmaktan başka çaresi kalmamıştır artık.”
Aradan geçen zamanda seri kapsamında, okumayı iple çektiğim, iki kitap daha yayımlandı: Kasım 2018’de, Max Blecher’ın Acil Gerçekdışılıkta Maceralar isimli romanı ve Ernst Jünger’in Cam Arılar’ı.
Onur Uludoğan – edebiyathaber.net (2 Nisan 2019)