Öykü: Alelade bir film | Sinan Şuekinci

Ağustos 22, 2024

Öykü: Alelade bir film | Sinan Şuekinci

“Üşüme geldi birden.”

“Hava cehennem gibi ne üşümesi Allah aşkına!”

“Filmin etkisindendir herhalde, ne bileyim, o deniz sahnesi neydi öyle?”

“Ne olmuş denize hiç mi insan düşmemiş sanki!”

“ Ya, o soğuğu hissetmedin mi, ya da diğerinin yaşaması için kendini feda eden bir insanı!”

“Ne yani şimdi diğerkâmlık tartışması mı yapacağız: Kim daha çok diğerlerini düşünür?”

“Duygu yoğunluğundan söz ediyorum, bu kadar uzatmaya ne gerek var sanki!”

“Ben mi uzatıyorum, sen diyorsun, adam kendisini nasıl feda etti diye.”

“Neyse, ama sana bir şey diyeyim mi, gerçekten duygusuzsun.”

“Başkalarının duygularına ortak olunca mı duygusal olunur, ya da olmak zorunda mıyım?”

“ İnanamıyorum sana, nerden nereye geldik, senin şu burnundan kıl aldırmayan hâlin yok mu…”

“Evet başladık gene, ukala olmamla devam edip  ‘hayatta hiçbir şeyi beğenmiyorsun’ sözleriyle sonlandırırsın mevzuyu.”

“Konuşmak istemiyorum, hadi hızlanalım da şu son otobüsü kaçırmayalım!”

“Son otobüs de neymiş Allah aşkına, metropol de mi yaşıyoruz köyde mi hiç anlamıyorum.”

“Sanki yeni biniyoruz son otobüse, akşam seansından sonra geç kalıyoruz işte; hele böyle üç saati aşkın bir filmden çıkınca yapacak bir şey yok sanırım.”

“Neyse ki otobüs boşmuş, şuradaki boş yere geçelim.”

“Gidiş yönünde olan koltukta oturalım, ters oturunca başım dönüyor.”

“Tamam hadi oturalım, ne farkı varsa?”

“Ne demek ne farkı var, rahatsız olduğumu söylüyorum, sana daha fazla açıklama yapmak zorunda değilim.”

“Açıklama yapmanı isteyen kim ya, şu kulaklığı çıkarda biraz müzik dinleyelim.”

“Al sen dinle, ben dinlemek istemiyorum, iyiyim böyle.”

“Sinirlendin yine değil mi, şarjı da azalmış zaten.”

“Ne sinirlenmesi dinlemek istemiyorum işte, o kadar!”

“Tamam tamam ben haksızım gene değil mi?”

“………………….”

“Hem niye sen küsünce susuyorsun da ben konuşmaya devam ediyorum.”

“Daha iyi değil mi ben susuyorum en azından…”

“Ondan söz etmiyorum, ben küsmek nedir bilmiyorum hep konuşuyorum; ama sen sırtını dönüp dünyaya küsüyorsun.”

“Şu anda cevap vermek istemiyorum.”

“Susarak ve küserek soluk almak belki de yaşama karşı en büyük direniştir, kim bilebilir?”

“……………….”

“Sonra şu filmlerdeki zengin fakir ayırımı nedir artık ya, anlamıyorum.”

“…………………”

“ Sanki bu tarz büyük aşkları sadece sınıfsal farlılığa sahip olanlar yaşamak zorundaymış gibi”

“Ne alakası var; duygu, aşk, sevgi dediğimiz şeyler Afrika kabilelerinde yok mu sanki?”

“ Var olması neyi değiştirir, anlamadım,”

“Anlamayacak bir şey yok duygular sadece insana aittir, hangi sınıfta olduğuna bakmaz,”

“O zaman niye genellikle bu tarz filmler daha çok izlenir?”

“Kurgu, başka ne olabilir.”

“Hayatın kendisi de bir kurgu değil mi zaten?”

“O zaman neyi eleştiriyorsun anlamıyorum, masken açılmış bu arada,”

“Maske denilen saçmalık da ne zaman çıkacak hayatımızdan, bıktım artık arkadaş!”

“N e o şimdi de pandeminin saçmalığından mı dem vuracaksın,”

“Belki de delinin biri kuyuya…”

“Lütfen başlama yine,”

“Her zaman ben başlarım!”

“………………..”

“Kendimi senin istediğin gerçeklikte ifade etmemek suç ya da küsme nedeni değil mi…”

“…………….…”

“Ama öyle bir gemide de seyahat etmek ister insan bak, ona bir şey diyemem.”

“Yaparız bir gün canım, hayat bu belli mi olur, enseyi karartmamak gerek!”

“ Ama ne bileyim, şimdi oradaki gemide, burnundan kıl aldırmayan kodamanlarla da uğraşmak var!”

“Burnundan kıl aldırmayan?”

“Ne gülümsüyorsun öyle!”

“Hiç, hayatın ironiden başka bir şey olmadığına gülüyorum.”

“Aman neyse ne, iki bira alıp şu kamp videolarından izleyelim mi?”

“Olur valla, filmin yoğunluğundan da kurtulurum doğaya kaçarak…”

“ Filmin yoğunluğu mu, hadi canım, yavaş in, basamak kaygan.”

“Tamam indim, biraz hızlı gidelim de saat ondan önce markete varalım.”

“Bir de bu saçmalık var değil mi, eğlencenin saatini belirleyen otoriteler!”

“Aman başlama yine Bahtiyar, gidelim hızlıca eve,”

“Cips falan da alalım Mesude, haftada bir günden bir şey olmaz, azıcık da sağlıksız yaşayalım, sağlıklı olunca ne oluyorsa bu memlekette!”

“Hadi canım gidelim, hadi!” 

edebiyathaber.net (22 Ağustos 2024)                                                                                                                                    

Yorum yapın