güz gibi yaz. kış kadar üşüyorum. baharın ilki nerde?! tarih çıktı buğusundan camımın. hohlayayacak nefes yoktu zâten bende. serçe parmağımla a b c yazdım: hâlâ çok çocuk! iki dağ çizesim, arasında güneş doğurasım, dağdan ovaya yol indiresim, ovaya ev dikesim, ağaç dikesim, çiçek dikesim; sularına köprü inşa edesim derenin, içine kayık salasım, içinden bir balığın başını çıkarasım.. serçe parmağımı kırasım! pencereden boş boş bakasım, zamanı seyre dalasım var diye, avucumla silince yaşını penceremin üşüdüm bir daha, kar kadar, buz kadar, tuzbuz yüreğim kadar ağustosta! sular seller götürüyor bahçeyi, nûh’un gemisi gibi ev! nereye?! her çift hayvan olasım geldi, havlayasım, miyavlayasım, ötesim, anırasım, kişneyesim, tâ tanrı duyana dek bu hâli! eskiden zamanı vardı her mevsimin: kendi yüzü-gözü, gövdesi-rûhu, karakteri-tavrı… kimkime-dumduma şimdi: kimliksiz dünya, kişiliksiz! elim-kolum dar, aklım-fikrim sığ, beynim-rûhum hâr da, niye üşüyorum bu mevsim?! âh yaşın-başın geçkinliği fenâ: bulanıklaşıyor zamanla her şey. hem ben bunu dahi anlayamayacak gibiyim er vakit! çırçıplak atlasam gemimden, yüzmeye kalksam yüzmeyi unuttuğumu unutup bir de, bir de boğulsam ne gam, hem kime ne: sapık ihtiyârdan kurtulduk derler, âdem gibi dolanan moruk öldü şükür! nûh diye düzeltmeye kalkacak bellek de yok, gemiyi terk eden hayvanlanlar da! kaderin kederi bile sarmayacak ki beni! su içinde susuzluğum niye öyleyse?! ne güzel yüzerdim oysa sırt üstü. ne kadar ada varsa hepsine uğrardım. yorulmak-acıkmak bilmez sırf yüzerdim, tâ tanrı’ya varana dek. tek tek, çift çift unutuyorum her şeyi. camın buğusundan çıkan tarih kimin? kim kırdı serçe parmağımu, hem neden? her çift hayvanın sesi içimde yüzüyor: gemi çürüdü mü eyvah! son çürük dişimle bir çilek kemirebilseydim ya ağustos ağustos, bir al gonce gülü direği sızım sızım sızlayan burnumla koklayabilseydim yaz yaz ya da aysız, mevsimsiz öpebilsydim ya penceremi camgöbeğinden aşkla.. âh aşkı da unuttum, meşki de! o uzak çocuk şimdi nerde, o depdeli delikanlı, o orta yaşlı, yaşlı, pek yaşlı.. o ihtiyâr hangi suya saldı bebekliğini.. bilenedim! emekleyecektim oysa yeniden; yerimden kalkmadan, sürüm sürüm sürünmeden, çırçıplaklığım taşlanmadan, boğulmam aşkışlanmadan çekip gidecektim dağımın doruğuna gemimle de, ömrüm izin vermedi! bir de son geveze hâlimce, v y z diyecektim tanrı’ya güz gibi yazda, kış kadar üşürken, baharın ilki nerde diyecektim de diyemedim: tâlih kırdı buğusundan camımı.. canım çıktı. hohlayacak heves yoktu zâten bende. ilkin serçe parmağım düştü. üşümüyordum!
edebiyathaber.net (30 Mayıs 2023)