Sabahın gri aydınlığında bizim koridorda bir mumyayla karşılaştım. Aklım çıktı. Söylemesi ayıp su dökmek için kalkmıştım. Aldığım kuvvetli ağrı kesiciler de tesir etmedi. Kafam havada uçuşuyor. Tuvalete gidemeden hızla geri dönüp yatak odasına kapattım kendimi. Ebedi yaşamı arzulayan Cleopatra bir yolunu bulup hortlamış olmalı. Bütün gariplikler de beni bulur nedense.
Yatak odasına girip kapının arkasına dayandım. Nefes nefese. Birkaç dakika ne yapacağımı bilemeden öylece dikildim kapı arkasında. Neyse ki deliğe takılı anahtarı gördüm de kapıyı kilitleyiverdim. Ardından derin bir oh çektim. Kafam karıştı. Sabah sabah kim olabilir ki? Hatırlıyorum Vedat salonda yattı dün gece. İkimizden başka da kimse yoktu evde. Kesin Vedat’ın yeni sevgilisi. Eskisine ne oldu acaba? Uzun zamandır bizimleydi. Hepsi aynı da ben mi anlamıyorum. Benimki çabuk sıkılır. Belli yine değiştirmiş manitayı.
Ben yokmuşum gibi davranıyordu eskisi. Mırıl mırıl Vedat’ın etrafında. İzin vermiyordu ki yaklaşayım. Benim kocayı bırakacak göz yoktu onda. Olsa olsa kaportayı değiştirmek için bir kliniğe atmış olmalı kendini. Üç dört ayda bir değiştirir maskesini. Gerdire gerdire davul derisine döndü o surat. Doğallığımı severdi Vedat ilk yıllarımızda. Sonra sen de biraz baksan kendine demeye başladı. Erkek sinyal verdi mi havada kapacaksın. Mecbur kaldım bu Atiye’yi eve almaya. Az gezmedik o plastik cerrah senin bu plastik cerrah benim. Doğallığın cenaze namazı kılınalı çok oldu.
Önceleri pişman oldum Atiye’yi hayatımıza kattığıma. Yadırgadım. Evin içinde köşe kapmaca oynayıp dururduk kendisiyle. Her aynaya baktığımda karşıma dikilir. “İlahi Ferhunde aklını yedin kız. Yine mi çıkaramadın benim ben,” diye kahkaha atardı suratıma. Saf bulurdu beni. Varlığını kabullendiğime göre haksız da sayılmazdı. “Azıcık özgüvenli olaydın da kocayı kaptırmayaydın,” diye kafa bulurdu benimle. İnsan alışmaya meyilli. Zamanla oturup karşılıklı çay kahve içmişliğimiz bile var. Kaprisleri katlanılacak gibi değildi ama benim için kılını kıpırdatmayan Vedat onu memnun etmek için dört dönüyordu. Nasıl kabullenmeyeyim? Şu parmağımdaki tek taşı bile sayesinde aldırttım. Yine de şükür, belli ki kurtuldum o karıdan. Şimdi de bu mu çıktı? Balmumuna sıvanmış Cleopatra sargı bezleri içinde. Boyu posu eskisini de andırıyor sanki. Sargı bezleri altından pek anlaşılmıyor gibi ama diri belli memeleri. Kalçalar o biçim, bel oyuntusu yerinde. Eskisinin memeler pörsümüş, götü yere yakındı. Vedat neresini beğenmediyse artık! Belki ikisi de aynı kadın. Vedat’ı elinden kaçıracak göz yoktu onda zaten. Yine on bin bakıma çektiyse kendini. Eskiler ölüsünü mumyalarmış şimdikiler dirisine bal mumu sürüyor. Nasıl baş edilir bu kadınlarla. Bıçak altına yatı yatıveriyorlar. Bütçeden haber ver sen. Yok yok! Kalıcısıydı yok porselen makyajıydı. İpek kirpikler kanat çırpan kelebekler gibi albenili. Eyeliner çekemeyenlerin imdadına kalıcı makyaj yetişiyor. Gece Afrodit’le yatıp sabah hortlakla uyanma kâbusu bitti artık erkekler için. Böyle bizimki gibi para babalarını oltaya düşürenler de yılda bir iki kez kaybolurlar ortalıktan. Balmumuna yatar kalkarlar. Şimdi hiç çekilmez şu bizim koridordaki. İşin yoksa çek dur ağlamasını inlemesini.
Düşünme şimdi bunları Ferhunde. Ahh başım! İlaçların etkisindesin hâlâ. En iyisi yatıp uyumak. Şu idrar torbasını da büyütmek lâzım oldu bak! Hay aksi şeytan uyutmaz şimdi. Vedat uyanıncaya kadar sıkayım dişimi.
Tam yatağa uzanıyordum ki o da ne! Dolabın cam gibi parlak kaplamasından beyazlara bürünmüş bir siluetin yanıma uzandığını fark ettim. Mumya yanımda, burada, hep odada mıydı yani? Gözlerimi tavandan ayırmadan titrek bir sesle sordum. Kız Atiye sen misin? Ne olmuş sana böyle? Art arda kahkaha attı. Sesinden o olduğunu anladım. Hani şu Vedat’ın eski sevgilisi.
O alaycı kahkahaları benim için atmıştı. “Sahi tanımadın mı beni? Beraber karar vermiştik ya. Yine mi safa yatıyorsun? Değişimin zamanı geldi demiştin. Klinikte kalma ben bakarım sana dedin. Verdiğin sözü hatırlatırım.”
“Bu ne hal Atiye! Biraz abartmamış mısın bu estetik işini.”
“Hocamın ellerine sağlık o kadar genç o kadar taze yenilenmiş hissediyorum ki inanır mısın hiç acı falan yok. Hafif başım puslu o kadar.”
“Mumyaya dönmüşsün ayol!”
“Ufak ufak işlemler yapıldı. Öyle abartılacak şeyler yok yani. Gözde düşmeler vardı göz kapakları toplandı, göz torbaları alındı, dudak çizgisi belirginleştirildi. Yüz germe, boyun germe, Fransız askı, Amerikan çene hattı. Göbekten alınan yağlarla meme ve popo dolgusu yapıldı. Büyük bir müdahale yok anlayacağın. Hocamın elleri çok hafif!”
Uykum kaçtı. Kim çekecek şimdi bu kadını. Perdeyi araladım. Atiye camdan bana bakıyordu. Bir süre süzdük birbirimizi. “Kız Atiye ellerine sağlık hocanın. Memeler taş gibi olmuş.”
edebiyathaber.net (13 Eylül 2022)