Kasabanın tek veterineri sensin, baban da öyleydi, oğlun ya da kızın olmadığı için senden sonra kim olur bilinmez. Özünde gerçekten çok iyi bir adamsın, eşine karşı saygılı, köpeğin Kırpık’ın en yakın dostu, komşularının selam vermeden geçmediği iyi bir adam. Hele o şıklığın dillere destan, Pazar günleri dahil jilet gibi giyiniyorsun ya, dikkatleri tam çekiyorsun üzerine. Aslında bana soracak olursan öyle yakışıklı filan değilsin. Uzun boylu olman, fit vücuda sahip olman, gür saçlarının ve inci gibi dişlerinin olması seni yakışıklı yapmaya yetmez bence. Belki o köşeli kemikli çene yapın olaya seksilik katıyordur ama işin o kısmından ben anlamıyorum. Her fırsatta evdeki, ofisindeki, bulabildiğin her yerdeki boy aynalarında kendini seyretmesen bu kadar detayı da göremeyeceğim ya neyse.
Aynı baban gibisin, tipin, çoğunlukla huyun suyun ona çekmiş, ama bak o yakışıklı adamdı. Hele yazın yolda yürüdü mü yanık tenine giydiği bembeyaz keten gömlekle tüm kafaları döndürürdü kendine. Kadınlar hayranlıkla, erkeklerse hasetle bakarlardı babana ama aynı zamanda pek de severlerdi. Rahmetli Haşmet Bey, adı gibi haşmetliydi, kocaman yüreği vardı. Kliniğine gelen hayvanlara insanmış gibi davranır hepsinin ismine bey ve hanım ekleyerek tek tek hatırlarını sorardı: “Pamuk Hanım nasılsınız bugün?; Miço Bey, havlamanız düzeldi mi, boğazınız nasıl?; Aaaaa Karamel Hanım neden tıslıyorsunuz bana, sizin gibi zarif bir hanıma hiç yakıştıramadım.” Hayvan sahipleri bayılırdı buna, sen de babandan öğrendin muhtemelen de sen yapınca o kadar zarif ve sevimli durmuyor. Baban annene de, diğer hanımlara da, hastalarına da saygıda kusur etmez, onları korurdu. Senin baban tam bir salon erkeğiydi, her şey bir yana inanılmaz sadık bir adamdı. Gel gelelim, bu karakter özelliği sana hiç geçmemiş Haşmet Bey’in sevgili oğlu Adil Bey. Hani bazı insanlar adlarının özelliklerini taşıdıklarında onlar için ‘ismi ile müsemma’ lafı kullanılır ya, hah işte sen onlardan değilsin ve ben maalesef şahit olmak zorunda kaldığım bazı olaylar karşısında senin duymadığın utanç duygusunu yıllardır yaşamaktan bıktım. Sen gayet rahatken ben hem babacığının hatırasına hem de eşine yaptığın bu saygısızlıkları görmek, duymak istemiyorum artık. Beni bıraksan, ne olur gerçekten bıraksan. Geçen gün az kaldı unutuyordun ya her zaman çıkardığın komodinin üzerinde, orada unut istiyorum beni. Sonra ben kaybolayım, sen git o köşedeki dükkana kendine yeni bir tane al. Ben baba yadigarıyım tabi, altınım bir kere, benim gibisini zor bulursun da, olsun günlük daha spor bir model alabilirsin bence. Ya da vaz geçtim, sıradan bir kadının yatak odasında komodin üzerinde bırakma beni de evdeki kutuma koy, eşinle filan özel günlerinizi kutlarken çıkarıp takmak için sakla, olur mu? Bunu bir düşün bence.
Haftanın son günü, yoruldun bugün epey, amma hastan vardı, nihayet evindesin. Güzeller güzeli zarif eşin Belma Hanım kapıda seni her zamanki gibi güler yüzüyle karşıladı. Sen bu hanımefendiyi kesinlikle hak etmiyorsun; zavallı kadıncağız her şeyden bihaber. Ona karşı saygılı olman, özel günleri unutmaman, arada şebboylarla eve gelmen ona yetiyor sanıyorsun. Onun da güler yüzü sana yetsin işte, seni sevmesi sana yetsin. Gitme şu kadınlara artık, geldin bak evine, sıcacık karşılandın, Kırpık dibinden ayrılmıyor, işin harika, saygın adamsın. Bak mis gibi koku yayıldı odaya sen banyodan çıkınca, giy yine yeni gömlek, pantolon filan, uygun bir de kravat tak, sonra tamamlayıcı aksesuar olarak sıra bana gelsin, sonra da tak karını koluna, beraber merkezdeki müzikli lokale gidin. Tüm bunlara varım, ama bunun yerine “Pokere geç kalmayayım.” diyerek evden çıkıp o ucuz kadına gitme. İlla gideceksen de beni alma yanına. Aaaah Haşmet Bey’im aaaah, nurlar içinde uyu sen, iyi ki görmüyorsun biricik mahdumunun kırdığı cevizleri, dayanamaz yapıştırıverirdin tokadı vallahi.
Haşmet oğlu Adil Bey, yine düştük seninle yollara. Çaldın kapıyı heyecanla, o saçma kadın da açtı. Hemen çıkarıp ceketini astın portmantoya, sonra bir haftadır görüşememenin verdiği hasretle sarılmalar, öpüşmeler. Sohbet muhabbet yok, doğru içeri yatak odasına, ilk iş beni koydun yine o lanet komodinin üzerine, yanıma da cep telefonunu yerleştirdin, sonrasında aynı sahneler, aynı laflar. Ben bıktım sen bıkmadın bu sıradanlıktan. Ama bugün değişik bir şey oldu, telefonunun sesini kapatmayı unuttun, aklın neredeyse artık. Ve o da çaldı, ha ha ha ilk defa sen o kadının yanındayken telefonun çaldı. “Efendim aşkım” diye açtın, ses tüm odada yankılandı, kapatıp da o kadına “Kırpık kusmaya başlamış, acil eve gitmem gerek.” deyip giyinmeye başladığında iplerin kopmayacağını mı düşünmüştün acaba. Ah Adil Bey ah, herkes Belma Hanım gibi anlayışlı olmaz, ya da anlayışlıymış gibi sessiz kalmaz. İlk defa ikinizin kavgasına şahit oldum, valla ne yalan söyleyeyim hoşuma bile gitti. Ne çirkef kadınmış bu yahu, neler dedi sana, sen de altta kalmadın ama. Bir yandan hazırlanıp bir yandan söz dalaşında altta kalmamaya çalışman çok komikti. Kadın senin karına “aşkım” diye hitabına ve birden yanından fırlayıp gitmene delirdi bence. Onun başucu tarafında duran kül tablasını kafana fırlatacak diye bir an ödüm koptu. Sonra yatak odasının kapısı güm diye kapandı, kadın odada öylece kaldı. Peki sen neredesin, heeey Adil Bey, beni almadan çıktın. Hahhay, e sen beni hakikaten unuttun komodinin üzerinde. Vay be, Kırpık aklını başından aldı demek, harika. Harika da şimdi bu kadın beni burada görürse kesin çöpe atar, yadigar filan dinlemez, deliye döndü valla. Beni gördü mü tam emin değilim ama telefona sarıldı hemen, sonra banyoya gitti. Çok geçmeden kapı çaldı, Adil Bey baba yadigarını almaya geri döndü dedim içimden. İçten içe üzülmüştüm beni unutmana sanki, ne tuhaf, oysa istediğim bu sanıyordum.
Ben kendimle konuşurken bu pis ucuz kadın tam dibimde başka bir adamla öpüşmeye başladı. Adil Bey…Adil Bey, ah keşke dönsen de şu manzarayı görsen. Sen kapıdan diğeri bacadan, ne kadınmış be. Senin eşinin tırnağı olamaz bu. Ama sen bu kas kafalılıkla bu kadını bitirir başkasına gidersin nasılsa. İsmi ile müsemma olmayan Adil Bey, senin bu ucuz kadın bu gidişle beni diğer herife hediye ederse hiç şaşmam.
edebiyathaber.net (11 Aralık 2022)