Öykü: Krampon | Uğur Ülger

Kasım 18, 2023

Öykü: Krampon | Uğur Ülger

Çok üzülmüştüm ama sinirden ağlıyordum. Kantinin arkasındaki bordo renkli duvarlar arasında oturmuş, kimse görmesin diye avuçlarımla yüzümü kapatmıştım. Gözlerimi açtığımda Doğu Abiyi gördüm. Benden sadece bir yaş büyüktü ama korku ile karışık saygıdan abi diyordum. Öğretmenlere çaktırmadan sigara içmek için buraya gelirdi hep. Pantolonunun dışına çıkardığı gömleğinin kollarını, façalı bileklerini açıkta bırakacak şekilde kıvırmış, uzun ince yüzündeki ince dudakları arasına sıkıştırdığı sigara ile bana bakıyordu. Şiveli sesiyle, “Ne ağlıyon len!”

“Cihan, futbolcu çıkartmalarımı çaldı abi.”

“Yapışkan için mi ağlıyorsun?”

“Abi, serinin hepsini tamamladım. Krampon alacaktım bakkaldan… Ben normalde göstermek istemedim. ‘Göster len yemeyiz’ dedi. Sonra da çaldı. Hırsız!”

“Onun bir tarafı kalktı zaten bu aralar. Dövecektim… Senin niyetine olsun bari.” Sigarasından bir nefes alıp üfleyerek “Bana bir jilet al bakkaldan. Hocalar üstüme gelirse, kendimi keserim diye korkutacağım.”

***

Doğu Abi okul çıkışında Cihan’ı yakaladı ve parka götürdü. Arkadaşları Mahir ve Gökhan da gelmişti. Üçü birden Cihan’a vurmaya başladılar. Bir sürü kişi çevreye toplanmış, salıncak ve kaydıraklar arasındaki kavgayı izliyordu. Bazı yalakalar da denk getirdikçe, küfrederek Cihan’a bir tekme veya yumruk savuruyordu. Koştum, “Yeter lan!” diyerek birkaç yalakayı ittirdim. Ama büyük kavgayı ayıramıyor, ayırmaya cesaret de edemiyordum. “Bırakın, yeter” diye bağırdım, ama kimse takmadı. Cihan’ın yüzü kan içindeydi. Onu görmemek için gözlerimi kaçırıyordum. Yere düşmüştü artık ve hala tekme atıyorlardı. Cihan hareketsiz kalınca, Doğu Abi, biraz gerilip, penaltı çeken bir futbolcu gibi yerdeki Cihan’a vurdu. Kalabalığın arasından alkışlayanlar, “Helal Doğu” diye seslenenler vardı. Hiç kimse Cihan’ı kurtarmaya çalışmıyordu. Neyse ki birazdan çöp kamyonu geldi. Çöp kutularını boşaltan amcalar bu pisliğe bir son verdi. Hiç kimse ile konuşmadan eve gittim. Az yemek yediğim için annemler hastalandım sandı. Odama mercanköşk çayı getirdiler. Bilgisayar açıp biraz Quake oynadım, ama o da sarmadı. Yattım.

***

Ertesi sabah teneffüste, Gökhan sınıfa geldi. Doğu Abi beni çağırtmıştı. Yine kantin arkasında buluştuk. İki seri, futbolcu yapışkanı verdi bana. “Abi çok dövdünüz, yazık çocuğa,” dedim. “Sen daha küçüksün,” dedi.

***

Türkçe dersindeyken nöbetçi öğrenci geldi. Müdür yardımcısı beni çağırmış. Nöbetçinin anlattığına göre, benden önce Doğu Abi’yi de çağırmışlar. Öğretmenler üstüne gidince, Doğu Abi kendisine faça atmış. O yüzden onu okulun yanındaki sağlık ocağına götürmüşler. Sanırım sıra esas yılanın başını ezmeye gelmişti.

***

Karne gününe iki hafta kalmışken, iki gün uzaklaştırma cezası aldım. Babamı da çağırmışlardı. Sınıftan eşyalarımı topladım, sarı renkli Anadol kamyonetimize binerek eve gittik. Babam benimle hiç konuşmadı.

Akşam yemeğinde, ben yine az yemek yedim. Masadan kalkıp odama gidecektim ki, babam, “Cihan’ı zaten, her gün babası dövüyor. Bir de sen mi dövdürdün?” dedi. Yutkundum, ne diyeceğimi bilemedim. “Yapışkanlar varmış. Getir bakayım onları,” dedi. Odama gidip getirdim. “Hangisi Cihan’ın?” diye sordu. Cihan’ınkini ayırıp, benimkini yırttı. Ağlayarak, “Ama baba! O benden çaldı. Benimki tamdı. Bakkala verip krampon alacaktım. Köydeki taşlı sahada onu giyecektim,” dedim. Gözlerime bile bakmadan “Yapışkan için arkadaşını dövdüren kramponu hak etmez!” dedi. Ağlayarak odama gittim. İçimden Quake oynamak bile gelmedi. Yatağa yatıp ağlamaya başladım.

***

Sonraki iki hafta boyunca babam benimle hiç konuşmadı. Zaten pek konuşmazdı ama bu sefer hiç konuşmadı.

Yapışkan çaldı diye Cihan’ı bir de babası dövmüş. Ceza olsun diye de marangoza çırak verecekmiş, bu yaz tatil yapmayacakmış. Karne günü yanına gidip özür diledim. “Seninle görüşeceğiz, bu iş burada bitmedi,” diyerek beni tehdit etti.

Birkaç gün sonra köye giderken babam ilk defa konuştu benimle. Bir daha milleti birbirine dövdürmeyeceğime, Doğu Abi ile görüşmeyeceğime söz verdim. Annemle ben otobüse binerken beni öpmedi. Çalıştığı için babam gelemiyordu.

Köye vardığımızda valizimi bile açmadım. Evden dışarı çıkmak istemiyordum. Bütün gün elbise dolaplarına ve vitrinlere asılı resimlere baktım. Babamla annemin evlilik resimlerini görünce dayanamayıp ağladım. İlk günden babamı özlemeye başlamıştım. İnşallah eve dönünce benimle tekrar konuşur. Bir süre sonra annem, arkadaşım Seyhan’ın beni çağırdığını söyledi. Önce gitmek istemedim, ama annem ısrar etti. Kapının önüne çıktım. Seyhan, derede oynarız deyince, terliklerimi almak için geri döndüm. Terlikler için valizimi açtığımda içinde naylon torbaya sarılı bir kutu gördüm. Merakla açıp baktım; krampon…

edebiyathaber.net (18 Kasım 2023)

Yorum yapın