Duvarları sarı küçük bir oda. İki yatak. Duvara monte edilmiş raflar üzerinde masal kitapları… Tavanda parlayan fosforlu yıldızlar, gezegenler… Komidin üzerinde pembe çalar saat… Saniyenin acelesi olduğu belli.Yorgan içinde hareketsiz kalışı, tehlikenin geçmesini bekleyen örümcek gibiydi. Karanlık odasını prize takılan pembe gece lambası aydınlatıyordu. Siyah komidinin üzerinde kaç aydır alınmayan toz kendini ele veriyor. Dört yaşındaki kardeşi sağ taraftaki yatağında uyuyordu. Küçük bedeni sıkıntıdan terlemeye başladı. Soluksuz kaldığını hissetti. Yorganı nefes almak için biraz olsun indiriyor. Salondaki seslere kulak kesildi. Nefes alışları dahi ses çıkarmıyor…
Annesi ve babası yine tartışmaya başladı. Annesi sürekli neden babasına bağrıyor anlamıyordu? Onlar seslerini yükselttikçe küçük kızın sesi daha çok kısılırdı. Evde yanlış giden bir şeylerin olduğunu annesinin asık ve mutsuz yüzünden anlıyordu. Geçen gün oturmaya gelen Türkan ablasına anlatmamış mıydı? Bir kadın vardı. Başka bir kadın. Küçük kızın tanımadığı. Bir yabancı…
Gecenin karanlığında kucağındaki sarı saçlı bebeğine daha da sarıldı. Adı Alice’ti. Sıcacıktı. Hep gülümserdi. Asla bağırmazdı. Ne derse dinlerdi. Yemek yedirirdi bazen. Babasının aldığı en sevdiği oyuncak. Bebek arabasıyla parka gezdirmeye çıkarlardı bazen… Arkadaşlarıyla salıncakta sallanırdı. Sallandıkça daha yükseğe çıkar, bembeyaz bulutları yakalardı.
Kardeşi hala uyuyordu. Bağrışmaları duymayan bir tek o. Sokaktan vahşi köpek sesleri duyuldu. Daha da korkuyor şimdi. Dişleri birbirine vuruyor…
Annesi “Neredeydin bu saate kadar” diye bağırdı. Adam “Sus Leyla, çocukları uyandıracaksın” Babasının sesi daha az çıkıyor. Babası sus dedikçe annesi daha da hiddetleniyor. “Yine o kadınlaydın değil mi?”
Küçük kız korkuyor… Babasının uzun kış günlerinde anlattığı masallar geliyor aklına. Alice Harikalar diyarındaki sarı saçlı kız… Ağaç kenarındaki delikten aşağıya düşüyor. Ormanın içinde rengarenk çiçekler, gökyüzünde dev gibi parlayan sarı güneş. Çimlere basarak ilerliyor. Karşısında harika bir ev. Şapkacının evi olmalı. Şapkacı el sallıyor. Akşam çayına davet ediyor. Ortada beyaz bir masa. Üzerinde pastalar, kekler, turtalar, şekerler, çikolatalar… “ Burada kal” diyor şapkacı gülümseyerek. Masadaki herkes ona heyecanla ve merakla bakıyor. Alice’in beyaz yüzü yıldız gibi parladı. “Kal lütfen” diyor…
Yağmur başladı. Damlalar pencereyi dövüyor… Küçük damlayı hayal ediyor. Onun gibi yalnız, tek başına… Acıyor yağmur damlasına. Arada çakan şimşek odayı bir aydınlatıyor, bir karartıyor. Köpeklerin seslerine karışıyor yağmurun sesi. Annesinin sesini bastırıyor. Çıkan kelimeleri artık duyamıyor.
Aniden kapı açıldı. Annesinin saçları dağılmış, gözleri şişmiş… Lambanın düğmesini yumruğuyla vurarak açıyor. Kız yorganının içinde küçücük kalmış… kıpırtısız… Annesi “Çabuk kalk, kardeşini uyandır” diye tısladı. Kız kalkıyor hızlıca. Çıplak ayakları parkeye basıyor. Buz gibi. Yağmur damlası pencereye vuruyor… Bir şey anlatıyor pıtır pıtır. “Caaan, hadi kalk!” kardeşini iteliyor. Can yatağından kalkıyor. Şaşkın gözleri… Ablasına sarılıyor. Annesi ikisinin de montlarını getiriyor bir hışımla. “Giyinin hemen, gidiyoruz” bağırıyor yine. Kız, kardeşinin mavi montunu giydiriyor. Kendi de kırmızı olanı…
Annesi yerde iki büklüm kardeşinin ayakkabılarını giydiriyor. Kapının eşiğinde koca bir bavul. Babası onlara gözlerini kaçırarak bakıyor. Ellerini nereye koyacağını şaşırmış. Gözlerinden iki damla yaş süzülüyor. Kız babasına bakıyor. Hiçbir şey söyleyemiyor. Put gibi hareketsiz. Elini tutuyor kardeşinin. Kapı büyük bir patlamayla açılıyor. Kız eşikten ayağını atıyor. Bu eve artık gelmeyecekler. Alice yine “Kal” diye bağırıyor arkalarından… Merdivenleri gürültüyle iniyorlar. Dış kapıyı açar açmaz ağlamaya başlıyor. Hıçkıra hıçkıra… Yağmur damlası gözyaşlarına karışıyor.
Hilal Aras kimdir?
1982 Babaeski doğumlu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme mezunu. 10 yıllık özel sektör çalışma döneminden sonra edebiyata, okuma ve yazmaya gönül verenlerden. Şiir ve öyküleri çeşitli internet sitelerinde yayımlanmakta.
edebiyathaber.net (11 Eylül 2019)