Biteviye karanlık. Köpekler uluyordu. Durmadan uluyordu. “Allahüekber” dedi müezzin. Allahüekber dağlarından bir askerin izdüşümüydü gözlerimdeki. Donmuş bir asker. Donuk elleri ve gözleriyle bakıyordı bana. Şaşkın baktım. Bakıştık.
“Tanımadın mı beni?” dedi.
“Tanımadım…” dedim.
“Ben…” dedi. “Ben kardeşin Osman…”
“Osman…?” dedim. “Ama sen hiç asker olmadın ki!”
Sayrılıydın hep ve saralı. Kafandaki kocaman yara yüzünden her şey. Büyümedin ki sen hiç a Osman, nasıl askere gidecektin. Gitseydin o büyümeyen boyunla ve ellerinle. Gitseydin askere kafandaki –ve yüreğindeki- o kocaman yarayla. Silah tutsaydın bu yaylalarda. Yeşilin yeşil, akın ak olduğu bu yerlerde atlar kadar özgür düşleseydin kendini. Kar tanelerinin sevişmesini izleseydin tüfek omzunda ve yavuklunun düş sıcaklığıyla ısınsaydı için. Bir tas sıcak çorbanın özlemini çekerken ananın değerini daha bir anlasaydın. Bir karış toprak için neler olduğunu, işte, şu gece kurtların uluduğu, ulumaların her saniye biraz daha yaklaştığı gece nöbetinde anlasaydın. Ölümün yaşam kadar sıcak olduğunu ve ölmenin şu koskocaman gök altında çok da önemsiz ve kolay olduğunu öğrenseydin. Özleseydin ve özlenseydin. Acıyı, hakareti, utanmazlığı ya da utangaçlığı, babanın pezevenk, ananın orospu ve aslında senin bir piç olduğunu öğrendiğin gün tiksintiyi duymayı, çaresizliği, çekip gitmenin sandığın kadar kolay olmadığını belleseydin. Belleseydin gavurun, yezidin, kokuşmuşluğun, alçaklığın, ikiyüzlülüğün anasını. Ya da eksi otuzbeş derecede buz tutsaydı yeni terlemiş bıyıkların. Gözlerinin yeşili donsaydı ve anan Osmanımmmm diye ağıt yaksaydı ardından. Hep özlemini çektiğin bir yavuklu bekleseydi seni gözleri yollarda. Her askeri sen sansaydı ve gergefin üzerindeki mendilin üzerine “O” işleseydi. Bir bayrak özgürlüğünde dönseydin ananın kucağına ve sevdiğinin kollarına.
“Sen asker, gözlerimden çekil. Sen Osman değilsin!” dedim.
“Yapma be bacım be…” dedi.
“Ben senin kardeşinim.” dedi.
“ Osman’ım, ben de Osman’ım… Bak benim de ellerim küçük, yüreğimde yara. Gözlerim yeşil. Benim de yavuklum gergefteki mendile “O” işler ve anam ardımdan ağıt yakar. Ben Osman’ım bacım, Osman!”
“Değilsin be kardaş, değilsin! Dondu Osmanlar, Memetler, Aliler, Reşatlar, Hafızlar, Kadirler, Hasanlar, Veliler dondu. Dondu Allahüekber’de nice yiğitler. Dul kaldı nice Aşeler, Fatmalar, Kumrular, Güvercinler, Mayalar, Fındıklar, Zehralar… Yetim kaldı bebeler, bebeler, bebeler… Bir karabasan gibi çökme üzerime. Git, git başımdan…” dedim.
“Gitmem…” dedi. “Gözlerin donmuş gözlerime bakarak eritecek tüm buzunu, bunu beklerim.” dedi.
Gözlerine baktım. Donmuş yeşil gözleri ışıdı. Gözlerimdeki yaş dondu. Hava çok soğuktu. Biteviye karanlık. Köpekler uluyordu. Durmadan uluyordu.
Berna Doğan kimdir?
1970 Gaziantep doğumluyum. İlk, orta, lise eğitimimi Gaziantep’te tamamladım. 1989 yılında 1989 yılında Gaziantep Anadolu Lisesi’ni bitirdim. Aynı yıl Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’ne girdim ve 1993 yılında mezun oldum. Yine 1993 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisansa başladım. “Kerime Nadir Romanlarının Göstergebilimsel Açıdan Söylem Çözümlemesi ve Popüler Kültür” konusunda tez konusu seçerek çalışmalara başladım ancak danışman hocamla anlaşmazlıklarım yüzünden yükseklisans eğitimimi bıraktım. 2015 yılında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Yönetim ve Organizasyon Bölümü’de tezsiz yükseklisansımı “Başarının Sırrı Nedir? : Örgüt Yönetiminde Bazı Liderlik Özelliklerinin Liderlerin Biyografilerine/ Otobiyografilerine Dayalı Olarak Analiz Edilmesi” konusunda tamamladım.
1993 yılında Ankara Üniversitesi Dil Öğretim Merkezi TÖMER’in Basın Bürosunda çalışmaya başladım. 1993-1996 arasında TÖMER Dil Dergisi’nde editörlük görevini üstlendim. Daha sonra devlet memuru olarak önce Ankara Üniversitesi’nde sonra da Kafkas Üniversitesi’nde görev yaptım. 2000 yılından beri Kültür ve Turizm Bakanlığında görev yapıyorum.
1993 yılında Hürriyet Genç Gazeteciler Yarışması Haber-Röportaj Dalı’nda İkincilik ödülü aldım. 2000 yılında Varlık Dergisi Genç Öykücüler Yarışması Dikkate değer 10 öykücü arasında yer aldım.
1993 İlk öyküm 1992 yılında Karşı Edebiyat Dergisi’nde yayımlandı. Düşler-Öyküler, Eşik, Dil Dergisi, Aykırı Sanat, Türk Dili, Çağdaş Türk Dili, Edebiyat Haber Dergilerinde şiir, öykü, makale, röportaj ve kitap tanıtım yazımlarım yayımlandı. 1. Ankara Öykü Günleri’nin organizasyonunda yer aldım. Lise yıllarında amatör olarak bir arkadaşımla beraber şiir kitabı çıkarttım.
edebiyathaber.net (26 Kasım 2019)