Masal gibi başlayan aşkımızı “Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine…” diyeceğiniz bir adımla taçlandırmaya karar verdik.
Bu davetiyeyi, biz düğün telaşesiyle ve binbir dertle uğraşırken siz de düğünümüzde takacağınız takıya, giyeceğiniz kıyafete karar verin diye yolluyoruz. Neticede bu düğün bizden çok sizin düğününüz. Sizler burun kıvırarak gelip yalnızca düğünlerde ve bayramlarda gördüğünüz akrabalarınızla rahat rahat dedikodu yapabilin diye canla başla çalışıyoruz.
Bütün kusurlardan münezzeh ve birer moda ikonu olan sizlerin “Damat biraz kısa sanki!”, “Gelinliği pazardan mı almışlar ne!” diye yorumlar yapmanızı dört gözle bekliyoruz. Biz teker teker masaları dolaşırken “Bak! Muazzezlerin masada yarım saat oturdular, bizim yanımızda iki dakika durmadılar,” dediğinizi duymamış gibi yapacağız. Kredi çekerek güçlükle kiraladığımız düğün salonunu dar, özel olarak yaptırdığımız pastayı bayat, özenle seçtiğimiz şarkıları saçma bulacaksınız. Biz yine de her şeyin yolunda gitmesi için yüzümüze, zorla da olsa gülümseyen bir ifade takınacağız. Bazılarınız kendi nasibini bulmak için liseden ya da üniversiteden arkadaşlarımıza sarkıntılık ederken onlara “Ne olur idare edin!” gibisinden bakışlar atacağız. Muhtemelen bu “bazıları” kuzenlerimiz olacak ve utancımız iki kat artacak.
Arabanın icadını, ülkemize gelişini ve bu kadar yaygınlaşma sürecini göz önünde bulundurursak geleneklerimiz arasına nasıl ve ne zaman girdiğini bir türlü anlayamadığımız düğün konvoyu adetini isteksizce yerine getireceğiz. Arka arkaya dizilmiş, dikiz aynalarına havlu asılmış arabalarla yoldaki araçları ve yayaları resmen taciz ederek ilerleyeceğiz. Yol boyunca kornaya basmamız ve ortaya çıkardığımız gürültü kirliliği ise cabası. Bu düğün konvoyunun önünü kesen çocuklarınıza yarısı boş zarflar fırlatırken bir nebze de olsa sizden intikam almış olacağız. Tahminimizce bu çocuklar, düğünümüzdeki amatör müzisyenin iki dakikada bir “Sevgili misafirlerimiz, lütfen çocukları pistten alalım’ dediği çocuklar olacak. Biz o sırada defalarca provasını yaptığımız düğünümüzün hiç de hayal ettiğimiz gibi geçmemesinden yakınacağız.
Takı töreni sırasında annelerimizin “Kim ne kadar takmış?” diye başımızda durması yetmiyormuş gibi bir de sizin küçümseyen bakışlarınıza, memnuniyetsiz tavırlarınıza katlanacağız. Yanılmıyorsak birkaçınız iğneyi kurdeleye geçirirken yanlışlıkla bize batıracaksınız. Kim bilir belki de bilerek yapacaksınız bunu.
Kiminiz, kendi evladını otuzu aşmış olmasına rağmen evlendiremediği için kıskanacak. Sizi asla suçlamayacağız. Ama bunun acısını bizden çıkardığınız için kırılacağız size. Aranızda kıskançlığını saklayamayanlar olacak. Düşmanca bakışlar fırlatacak bize. Biz o sırada pistin ortasında dans ediyor olacağız. Birbirimize sarılıp gelecek güzel günler için hayaller kuracağız. Vakit ilerledikçe duygusal, romantik şarkılar yerini roman havalarına bırakacak, gömlekler pantolonlardan dışarı çıkacak, kravatlar çözülüp başlara takılacak, kızlar birer oryantal dansçı gibi göbek atacak ve düğünün asıl eğlenceli kısmı yaşanacak…
En korktuğumuz şeylerden biri de hayatımız boyunca çekmeyeceğimiz kadar fotoğraf çekinmek olacak. Maalesef aranızda fotoğraf çekmeyi bırak yan yana gelmek istemeyeceğimiz insanlar var. Ailemizin “Onları çağırmazsak çok ayıp olur yavrum,” “Bak onlar bizi her düğünlerine davet ediyorlar,” dediği insanlar… Her flaş patladığında dişimizi sıkıp güçlükle sırıtacağız. Üzerimizde bir zırh gibi taşıdığımız gelinlik ve damatlık kırışmasın, zarar görmesin diye doğru düzgün hareket bile edemeyeceğiz.
Düğün için geldiğimizi gören kuaförün avuçlarını ovup bir soyguncuya dönüştüğü yetmiyormuş gibi bir de garip adetleriniz için banknotlar halinde paralar savuracağız. İçimizden her şeyi yarım yamalak hazırlayan, arka masalara kirli örtüler seren, masaların üzerine kırık şamdanlar koyan, üstüne basa basa söylememize rağmen istediğimiz çiçekleri getirmeyen organizasyon şirketine küfredeceğiz. Bu işleri, cep harçlığını kazanmak için gelen liseli ya da üniversiteli öğrencilere yaptırdıkları için o anda sesimizi çıkaramayacağız. Oysa en fazla parayı da bu organizasyon şirketine ödeyeceğiz.
Biz herkesin mutlu olmasını, gülüp eğlenmesini ve memnun ayrılmasını isterken ortaya “Bu ne biçim düğün böyle, kızlar oğlanlar sarmaş dolaş. Ayıp! İnsan bir mevlit okutur,” diye söylenen halalar ve önündeki yemeği bitirip ikinci tabağın peşine düşen enişteler boy gösterecek. Yine de sakin kalıp her birinizle ayrı ayrı ilgilenmeye devam edeceğiz. Tek isteğimiz bizim için çok önemli olan bu günde herhangi bir aksaklığın ya da rezilliğin çıkmaması. Aranızda birbiriyle husumeti olan ve birbirine saldırmak için ufacık bir kıvılcım bekleyen ailelerin olması bizi şimdiden öyle bir geriyor ki anlatamayız. Hep bu anı beklemiş, bu anın hayalini kurmuş, heyecandan belki de iki gündür gözüne uyku girmemiş iki gence bu kadarını çok görmezsiniz diye düşünüyoruz.
Uzun lafın kısası bu mutlu günümüzde siz değerli sevdiklerimizi ve dostlarımızı aramızda görmekten büyük bir mutluluk duyarız.
LEYLA-AHMED CELİLE-YAHYA
BADEMCİ SEVER
Düğünümüz 26 Haziran 2021 tarihinde Zincirlikuyu Düğün Salonu’nda saat 19.00’da başlayacaktır.
edebiyathaber.net (6 Nisan 2024)