
Halit ve Entel Mehmet’le, Kahvedeki sobaya yakın masalardan birinde, çevireceğimiz oyun için Refik’in gelmesini beklerken elimdeki desteyle fal bakıp bizimkilerle laflıyordum. Tırsak Halit, gaza gelip delikanlılık hikâyeleri anlatmaya başlayınca, lavuğun façasını bozmak için “Açtırma oğlum eski defterleri. Delikanlılık lafla olmaz,” dedim. Halit, hacıyatmaz gibi adamdı. Ne kadar dil dökersen dök, gerçeği bir türlü kabul etmez, tırsaklığına hep bir bahane bulurdu.
“Aç bakalım eski defterleri, ne varmış eski defterlerde?” deyip pişkin pişkin cevapladı beni Halit.
“Bak, sonra ağlamak yok ama! Artistlik yaparsan sonuçlarına katlanırsın,” dedim.
Hemen oltaya gelen Halit, “Bildiğin ne varsa anlat oğlum! Anlatmayan şerefsizdir,” diye esip gürleyince Entel’ e anlatmaya başladım.
“ Bir yıl kadar önce, Halit’in eski sevgilisi Ayten’de, arkadaşlarla sazlı sözlü eğlenip muhabbet ettikten sonra izin isteyip evden ayrıldık.”
Araya girerek, “Vay be! Ne günlerdi ama. Güzel hatundu Ayten,” dedi Halit.
Elimdeki kâğıtları masaya attım. “Güzel hatundu da neden aldattın kızı oğlum? Konuşturma beni şimdi ! Sözümü kesme de dinle!” diyerek fırçaladım Halit’i. Beni pür dikkat dinleyen Entel’ e anlatmaya devam ettim.
“ Ayten’le arası iyiydi o zamanlar bu dümbeleğin. Sırılsıklam aşık olup gözleri başka bir şey görmez olan kız fazla geldi bizimkine . Anında sapıtıverdi şebelek.”
“Ayıp oluyor ama!” diye araya girdi Halit. Hiç oralı olmadan anlatmaya devam ettim.
“ Ayten’in evinden çıkıp kapının önündeki arabama bindik. O zamanlar beyaz bir Hyundai vardı bende. Belki hatırlarsın. Yumurta kasa, klimalı mılimalı. Hidrolik direksiyonlu. Tek parmağımla kullanırdım arabayı. Yağ gibi giderdi. Altı biraz alçaktı ama çok temiz arabaydı. Gecenin ayazında buz gibi arabayı çalıştırır çalıştırmaz klimayı açtım. Halit’in evine doğru yola koyulduk. İki dakikada arabanın içi hamam gibi olunca gevşedi iyice, uyuklamaya başladı bu lavuk. Halit’in evine yaklaşmışken önümüzde ağır ağır giden arabayı gördüm. Oğlum, bunlar araba bar yapıyorlardır. Yanlarından geçip gidelim, deyip solladım gri arabayı. Önüne geçince arabanın uzunları gözümü aldı. Şoförün uzunları söndürmesi için dörtlüleri yakıp yoluma devam ettim.
“Dikiz aynasına bakınca arabanın bizi takip ettiğini fark ettim. Hiçbir şey yokmuş gibi yola devam edip yavaşça Halit’in evinin önünde durdum. Ben durunca yanımızdan geçip gider diye beklerken bizi takip eden araba gelip arkama park etti.”
“İlginç! Sivil polis falan mıydı?” diye sordu Entel.
“Ben de öyle sandım. Hemen uyuyan güzeli uyandırdım,”
“Uyumuyordum,” dedi Halit. “Klimanın sıcağından içim geçmişti.”
“Horultundan camlar zangırdıyordu oğlum. Bana masal anlatma!” deyip kaldığım yerden devam ettim.
“Arkama park eden araçtan iki kişi indi. Biri sallana sallana arabanın yanına gelip bir şeyler söylemeye başladı. Ne dediğini anlamak için camı indirdim. “Beni tanıyor musun?” dedi orta boylu, kilolu adam. Adamın yüzü pek yabancı gelmedi ama öfkeyle, “Tanımıyorum kardeşim ! Her takip edeni tanırsak işimiz var!” diye diklenip arabadan indim.” Adam, “Sen kime artistlik yapıyorsun oğlum?” deyip yüzüme yumruk atmaya başladı. Adamın arkasında duran arkadaşı da kavgaya girince beni araya alıp sağlı sollu vurmaya başladılar. Bir yumruk atıp üç yumruk yiyordum. Kavgaya, Halit birini karşılar ben birinin icabına bakarım hesabıyla girsem de adamlar Allah yarattı demeden vurmaya devam ettiler. Yumruklardan sakınmaya çalışırken Halit’in ne halt ettiğini anlamak için başımı kaldırınca bizimkinin arabanın yanında öylece durup kavgayı izlediğini fark ettim. Bana bulaşan herif eliyle yanağını yoklarken arkadaşına arabaya binmesini söyledi. Kavgayı bırakıp arabalarına binerek gazladılar herifler.
Yediğim yumruklarla ağzım yüzüm şişmiş halde karakola gidip şikayetçi olunca ilçe merkezinde arabayla gezerken bulunup nezarete atılan heriflerin ifadesini almış polis. Karakolda, bizi yüzleştirdiklerinde gördüm bana bulaşan herifin sağ yanağındaki çiziği. İfadesine göre, falçatayla suratını çizmişim . Bende falçata ne arar? Can havliyle birkaç yumruk sallamaya çalışırken arabamın kontak anahtarıyla herifin suratını çizivermişim bilmeden. Halit de zahmet edip beni destekler şekilde verince ifadesini, herifler geceyi nezarette geçirdiler.
“Siz ne yaptınız sonra?” diye sordu Entel.
“İfademizi verip karakoldan ayrıldık. Yolda, her gün düzenli olarak halter çalışıp kaslı bir vücut yapan şu tırsağa ateş püskürüp ‘Tüh senin kalıbına! Bir de kaslı kuvvetli olacaksın. Neden bize sataşanlardan birine dalmadın?’ diye bağırdım. ‘Seni bıçaklayıp yaralarlarsa hastaneye yetiştirmek için,’ demez mi?
“Verdiği cevabı duyunca kan beynime sıçradı.’İn lan arabamdan!’ deyip bu dost sandığım korkağı o soğukta yolun ortasında bırakıp evime döndüm. Arabadan inmek istemedi, mırın kırın etti önce. O öfkeyle, tekme tokat indirdim arabadan bu zırtapozu. Bir seneye yakın konuşmadık.”
“Yapma ya!” dedi Entel. “Lan Halit, korkaklığına bahane olarak bula bula bunu mu buldun ?” diyerek bacağına vura vura gülmeye başladı. Gülerken dengesini kaybedip sandalyesinden düşen Entel, kalkarken gülmeye devam etti.
“Bir sene olmuş muydu lan?” diye sordu Halit sırıtarak.
“Bir de pişkin pişkin soruyor utanmadan,” diye cevapladım Halit’i.
“Sana bütün bunlardan daha da komiğini söyleyeyim mi Entel?” dedim. Merakla yüzüme baktı.
“Sence neden takip etmiştir bizi yumruklaştığımız herifler?”
“Ne bileyim? Uzunları yakmandan rahatsız olmuşlardır. Ya da önceden bir husumetleri vardır sizinle.”
“İkisi de değil. Birkaç gün sonra, ilçe merkezinde karşılaştım yumruklaştığım heriflerle. Ben yolun bir yanından onlar öteki yanından birbirimize doğru geliyorduk. Yine bir olay çıkmasın diye, kavga ettiğim çakalları görmezden gelip yoluma gidecektim ama onlar benim olduğum tarafa geçip bana doğru yürümeye başladılar. Tedirgin olsam da erkekliğe bok sürdürmemek için devam ettim yürümeye. Yanıma yaklaşınca bana ilk bulaşanı, “ Abi kusura bakma. O akşam alkollüydük. Kafa güzel olunca tanıyamadım seni. Ben Metin, Bu da amcamın oğlu Rıza. Tutanaklardan biliyorsundur ismimizi . O da bana uyup girdi kavgaya. Seni tanıyorum. Arada çalıştığım lokantaya gelip yemek yiyorsun,” dedi ve “Adın Yakup’ tu değil mi abi?” diye sordu.
“ Evet,” diye cevaplayınca elemanı, “Tekrar kusura bakma abi. Çok içince sapıtıveriyoruz. Sonrası da bildiğin gibi,” deyip mahcup mahcup sırıttı Metin. “Şikayetini geri aldığın için sağ ol. Kusura bakma. Şişede durduğu gibi durmuyor namussuz. Bir arzun yoksa bize müsade abi,” deyip yanımdan ayrılırlarken. “Her şeyi anladım da bizi evin önüne kadar neden takip ettiniz ki?” diye sordum.
Metin, “Dörtlüleri açmak, Kurtlar Vadisi’nde beni takip et demek abi. Racona uyduk,” dedi sırıtarak.
edebiyathaber.net (4 Mart 2025)