Öykü: Yanlış yol | Ünseli Denizer

Mayıs 16, 2024

Öykü: Yanlış yol | Ünseli Denizer

Canım yine mi düştü, dur ben vereceğim sana şimdi. Tamam ama n’olur ağlama zaten çok başım ağrıyor.

Direksiyonu sol eliyle tutup bir yandan yola bakmaya devam ederken, sağ elini arabanın arkasına yere doğru uzatıyor, timsahı alıyor. Oyuncağı çocuk koltuğunda mızırdanan kızının eline tutuştururken, şefkatle onun çıplak ayağına dokunuyor. Çok terledin değil mi bi tanem? Klimayı açalım yine biraz.

Küçük kız ekşittiği yüzünü cama doğru hızla çevirirken timsahı yine yere fırlatmaya niyetli görünüyor. Çok sıkılmış olduğu belli.

Bebeğim bir daha düşürmemeye çalış çünkü inşallah birazdan trafik açılacak ve bu kadar yavaş gitmeyeceğiz artık. Yani bir daha düşerse sana veremeyebilirim Tombul’u.

Kız oyuncağına sarılıp sağ elinin baş parmağını ağzına sokuyor; atmaktan vaz geçmiş görünüyor. Uyumaya karar vermiş olabilir.

Bir sigara daha versene annecim bana.

Dur bebeğim bu bitti çantamda var.

Direksiyonu sol eliyle tutup sağ eliyle arabanın arka koltuğunun üzerindeki çantasını yokluyor. Bu arada göz ucuyla yolu kontrol ediyor; öndeki araç bir milim ilerledi. Sigara paketini bulup uzatıyor yan koltuğa.

Al aşkım bunda da az kalmış galiba. İnşallah şu trafikten kurtuluruz bir an önce. Sigarasız kalacağız yoksa.

Birer sigara yakıyorlar. Arabanın içi gri dumanla doluyor. Biraz cam açmak gerek…

Kız camı açtığında Temmuz sıcağı dumanla yer değiştiriyor.

Gözü yan arabanın direksiyonundaki genç kadına takılıyor.

Yan arabadaki kadına bak anne. Oha! Ne kadar çok benziyor Sevim yengeme.

Evet çok benziyor. Tövbe Tövbe! Canım Sevimciğim, kimseyi koyamam yerine… Çok benziyor gerçekten. Nurlarda uyusun. İnsan insana benzer derler, dua istedi Sevimciğim bizden.

Kadın gözleri üzerinde hissetmiş olacak ki sol şeritteki arabaya dikkatli bir bakış atıyor. Bir saatten daha uzun süredir milim milim birlikte ilerliyorlar ama yan arabanın içine bakmadı hiç. Arabanın camından dışarı taşan gri sis bulutu seyreldiğinde yolcu koltuğundaki genç kızla göz göze geliyorlar önce. Pırıl pırıl sade bir güzellik, üniveristeye yeni başlamıştır olsa olsa. Keşke içmese o sigarayı.

Gözlerini sürücüye doğru çeviriyor sonra, genç kızın yirmi bilemedin yirmi beş yıl sonraki hali araba kullanıyor. O da çok sıkılmış görünüyor.

Güzel bir anne kız; acaba biz de böyle mi olacağız? İpek de bana bu kadar çok benzeyecek mi?

Düşüncesi içini ısıtmış olacak ki, dudağının kenarında hafif bir gülümseme beliriyor.

Saatlerdir dinledikleri Baby Mozart CD’sini CD çalardan çıkarmak için uzanıyor. CD yuvadan çıktığında devreye giren radyoda bir kadın sesi İzmir Çeşme Otoyolunda tıkanan trafikten söz ediyor.

Magazin muhabirlerimiz Elif ve Mustafa’nın da otoyolda birden bire sıkışan trafikte mahsur kaldığını daha önce belirtmiştik. Şimdi onlara bağlanıp neler olduğunu anlamaya çalışacağız.

Mustafa bize orada neler yaşandığını anlatır mısın.

Evet Meltem ikibuçuk saattir İzmir Çeşme Otoyolunun yirmi beşinci kilometresinde bekliyoruz. Trafik kelimenin tam anlamıyla santim santim ilerliyor, aslında ilerlemiyor desek daha doğru olacak. Az önce şoför arkadaşımızı araçta bırakıp Elif ile ileriye doğru biraz yürüdük; neler olduğuna bakmak için. Tahminlerimize göre on kilometrelik bir konvoy oluşturmuş durumdayız.

Temmuz sıcağı artık iyice çekilmez bir hal aldı; araçlardaki klima yeterli olmuyor. Benzini idareli kullanmak için klimaları aralıklarla çalıştırıyoruz.

Bazı araçların benzinleri bitiyor ve bu da zaten akmayan trafiği iyice felç ediyor. Benzinleri bittiği için duran arabalar trafiğin daha da tıkanmasına neden oluyor.

Hava o kadar sıcak ki asfaltın üzerinden buğulu bir hava perdesi yükseliyor Meltem, sıcak havaya karışan ham petrol kokusu nefes almayı daha da zor hale getiriyor.

Trafik tıkanalı neredeyse üç saat olacak.

Cuma öğleden sonralarının olağan trafik sıkışıklığından farklı bir durum yaşanıyor Meltem. Bugünkü durumun nedeni ile ilgili hiçbir fikrimiz yok. Güneşin batmasını ve havanın serinlemesini bekliyoruz. Bu hepimiz için iyi olacak, ancak aynı zamanda her geçen dakika insanların ihtiyaçları da artıyor. En önemli sorun tuvalet ve su sıkıntısı. Umuyorum bu durumun sebebi bir an önce anlaşılır ve yetkililer hızlıca bir çözüm bulurlar. Aksi halde burada sıkışan insanlar için zor saatler daha da zorlu şartlarda devam edecek gibi görünüyor. Gelişmelerle ilgili bilgi vermeye devam edeceğiz Meltem. Söz sende…

Burada sıkıştık kaldık mı yani? Yardım gönderirler herhalde bu kadar insanı bırakmazlar bu cehennemin içinde. İnanılmaz acıktım. İpek’in de altını değiştirip doyurmam gerek. Arabadan inip halletmem lazım bu işi. Çantada şeftalili püreyle bebe bisküvisi var. Üç muz ve süt var. Biberonda suyu var. Deprem çantasında büyük su var. Pötibör ve kuruyemiş var. Panik yapma Sevim. Günlerce kalmayacaksın ya burada. Rahat rahat idare edersiniz. Tuvalet sorununu nasıl çözersin bilemedim şimdi. Ona da bakarsın düşünme şimdi bunu. Eve gidince saat kaç olursa olsun denize atacağım kendimi… Düşüncesi bile serinletmeye yetti vallahi!

Anne baksana Instagramda paylaşıyor insanlar. Trafik açılacağa benzemiyor. Konvoy on, on bir kilometerelik falanmış galiba. Benzini biten arabaları paylaşmış insanlar. Su gönderin diye paylaşım yapıyorlar. Biz de suyu idareli içelim. Su yeter de ne yiyeceğiz. Yanımda bir tek naneli sakız var. Al çiğneyelim birer tane bari…

Yok Aslıcım ben daha da acıkırım şimdi sakız verme bana. Çok sıcak yalnız bayılıcam resmen. Ne yapsak bilmiyorum inanılmaz bunaldım. Şu suyu kafamdan aşağı döksem ve klimayı sonuna kadar açsam rahatlardım da ikisini de yapamam ki. Sakinleşip beklemekten başka yapacak birşey yok. Sigara kaç tane kalmış dur bakayım; yedi yok sekiz tane kalmış. Onu da az içelim yavrum. Eve gidince denize atarız kendimizi, ferahlarız, kendimize geliriz!

İlerideki koyu gri şey sis bulutu mu; nereden çıktı bu şimdi? Çok garip değil mi bu; kaza falan mı oldu acaba? Birşey mi yanıyor. Koku falan da yok anlamadım ki. Çıkıp bakacağım ben sen arabada kal.

Evet anne instagramda da paylaşmışlar, garip birşey, sis gibi evet. İnsanlar hareket ettiğini söylüyor. Giderek yaklaşıyormuş galiba. Ben deminden beri paylaşımlara bakıyorum da sana söylemedim panikleme diye. Baksana karanlıkta kalmış insanlar. Elindeki telefonu gösteriyor, belli belirsiz elleri titriyor.

Hayatta izin vermem çıkamazsın arabadan. Kapıları da kilitleyelim. Babamı arıyorum ben merak etmiştir çok.

Arama şimdi adamı da panikletme!

Haber vermezsek daha çok panikler, haberi olsun! Keşke o da gelseydi. O kadar söyledim. İnat etti; neymiş her Cuma gün ortasında çıkamazmış ofisten!

Hızlı aramalardan Babişko’yu çeviriyor, sesi hoparlöre veriyor.

Yüzüne zoraki bir gülümseme kondurunca sesi de sanki mutluymuş gibi çıkıyor.

Baba biz hala aynı yerdeyiz biliyor musun; daha varamadık Çeşme’ye.

Telefonun diğer ucundaki adamın endişeli sesi arabanın içinde yankılanıyor; gizlemeye çalışmıştı oysa.

Biliyorum güzel kızım radyoda dinledim. Nedense televizyon kanallarında hiç vermiyorlar. İnstagramda da takip ediyorum. Aklım sizde bitanem. Gülay sen nasılsın canım? Keşke gelseydim sizinle bu akşamdan.

İyiyiz iyiyiz merak etme! Baksana çok ilginç birşey var burada. Gri bir duman var ileride. İnsanlar ilerlediğini, kendilerine yaklaştığını falan yazmış. Neredeyse panikleyeceğim. Bakıyorum bakıyorum yaklaşıyor gibi gerçekten de ya da bana öyle geliyor bilmiyorum. Biraz yaratıcı bir tip olsam dünyanın sonu film senaryosu yazardım vallahi aklıma gelenlerden. Bu arada Vural yan arabada Sevim’in aynısı bir kadın var. Olmadığını bilmesem ikizi var diyeceğim. O kadar yani…

Baba gerçekten yaa; korku filmi gibi. Kadın Sevim yengemin aynısı; hatta şimdi arabadan çıktı. Bebeğinin altını değiştiriyor. Arkası dönük şu anda ama birazdan yüzünü döner sana gönderirim fotoğraf. Şok olacaksın resmen. Boyu posu, tarzı falan da aynı, inanılmaz yani.

Aslı bir sigara yakıyor. Dumanı her zamankinden daha hafif bırakıyor ciğerlerinden babası fark etmesin istiyor.

Nurlar içinde yatsın Sevimciğim… Üçü de nurlarda uyusunlar. Ah be Erolcuğum, canım kardeşim dayanamadın tabii gözünün nurunu yitirmek ne demek! Ah ah! Yaramı depreştirmeyin yine kızlar. Zaten aklım size takıldı kaldı. Bir de Erol’u, Sevim’i getirdiniz aklıma… Hay Allah. Ne çok istemişlerdi o bebeği değil mi? Nasip değilmiş; daha doğarken yitip gitti o minicik yavru. Koyun koyuna yatıyorlar işte şimdi toprağın altında ana kız… Kader işte! Ah be Sevim, Ah be İpek bebek! Ah be Erol, Ah be Erol!

Tamam babacım, yine açtık o defteri çok özür dileriz yaa! Fotoğraf da yollamayacağım. Çok özür dilerim bir tanem. Konuyu kapatıyorum. Bak bize odaklan şimdi. Bu gri sis bulutu karıcığınla kızını yutmasın sakın!

Ağzından yel alsın o lafını Aslı. Hadi telefonun şarjını idareli kullanın. Kapatalım şimdi; beni arada haberdar edin. O sigarayı da az için, fark etmedim sanmıştın değil mi?

Aslının yüzü kızarıyor telefonu kapatırken ve yan arabanın şoför koltuğuna tekrar yerleşen kadına kaçamak bir bakış atıyor yine.

Sevim yeniden arabaya binerken ufuktan yaklaşmakta olan gri sis bulutunu fark ediyor. Bu ne böyle? Yangın falan mı çıkmış? Öyle birşeye de benzemiyor, tuhaf bir karaltı… Haberlerde birşey var mı acaba? Kalbinin her atışı beyninde zonklarken radyoyu açıyor ve nefes almadan kulak kesiliyor.

Meltem son bir saattir deyim yerindeyse bir arpa boyu yol gidemedik. Olduğumuz yerde bekliyoruz. İşin tuhafı hiçbir yetkili henüz bize ulaşabilmiş değil. Açıkcası helikopterlerle yiyecek ve su yardımı gelmesini bekliyor burada herkes. Ancak görünürde öyle bir yardım geleceğe benzemiyor. Burada psikolojimiz giderek bozuluyor Meltem. Güneş etkisini yitirince etrafın serinleyeceğini, daha rahat nefes alabileceğimizi sanıyorduk ancak sıcaklık hala dayanılır gibi değil. Nem o kadar fazla ki nefes almak işkenceye dönüştü. Meltem bir de nasıl söylemem gerekir emin değilim ama nereden geldiği belli olmayan, siyaha yakın koyu gri bir sis bulutu ortaya çıktı yarım saat kadar önce. Herkes dehşete düşmüş durumda, bulut hareket ediyor ve bizim bulunduğumuz yere doğru ilerliyor. Şu anda bize oldukça yaklaşmış durumda. Açıkcası Meltem burası tam bir cehenneme dönüştü diyebilirim ve korkmadığımı söylersem yalan söylemiş olurum. İleteceklerim şimdilik bu kadar Meltem. Söz yeniden sende.

Sevim çantadan bir muz çıkarıp ağzına tıkıştırırcasına yemeğe başlıyor. O sırada biraz önce kendisine baktıkları için dikkatini çeken yan arabadaki anne kız ile göz göze geliyorlar. Çok mu kaba saba yedim; stresten kontrolumu kaybettim resmen! Utancımı hafifletmenin bir yolu olsa… Çantadan bir muz daha çıkarıp camı açıyor ve genç kıza işaretle muz isteyip istemediğini soruyor. Kız gözlerindenki korkuya bir gülümsemelik ara verip camı indirirken Sevim’in telefonu çalıyor.

Erol, yani çıldırmamak için kendimi zor tutuyorum! İpek olmasa çığlık çığlığa ağlayıp kendimi kaybedebilirdim. Bir de başım çatlayacak gibi ağrıyor. Nasıl bu kadar sakin kaldığıma inanamıyorum. Bir saniye yan arabaya bir muz uzatacağım.

Aslı şaşkınlık ve dehşetle muza doğru uzanıp onu alırken yan arabanın camı yeniden kapanıyor. Erol ile yapılan konuşmanın devamı duyulmuyor.

İpek arka koltukta birden bire kıyameti koparırcasına ağlamaya başlıyor, az önce uykuya dalmıştı oysa.

Gözlerini bir yere dikmiş, gördüğü şeyden çok korkuyor. Karaltıdan gözünü ayırmadan ortalığı yıkıyor. Sevim İpek’in baktığı yere bakmak istemiyor ama kaçmanın imkanı yok; gri sis bulutu daha da koyulaşmış, uğultular çıkararak giderek yakınlaşıyor. Onları yutma niyetinde olduğunu hiç gizlemeyen kötü niyetli bir canavar bu.

Aslı ve Gülay yaklaşan ve artık kapkara olmuş sis bulutunun içine girerlerken birbirlerinin üstüne kapanmış çığlık çığlığa bağırıyorlar. Etraftan gelen haykırışlar kulakları tırmalıyor. Uğultu dayanılır gibi değil…

Birden bire bir mucize olmuş gibi ya da uzun süren bir baş ağrısının aniden kesilip geçmesi gibi ilerideki araçlar hareket etmeye başlıyor. Gri sis bulutu bir anda yok oldu. Aslı arabanın arka camından geriye doğru bakıp kontrol ediyor. Evet karaltıdan eser yok.  Aslı ve Gülay rahatlamış bir halde yan arabaya bakıyorlar.

Arabalarından inmiş dört kişilik bir aile yeniden araca binip bir an önce yola çıkabilmek için acele ediyor.

Aslı anlamaya çalışan şaşkınlık ve korku dolu bakışlarla annesine bakarken gözü vites kolunun yanındaki muza takılıyor.

Tam o sırada başka bir evrende taşlar yeniden yerli yerine oturuyor.

Paralel evrenlerden birinden gelen, yanlış yola girmiş bir araç yeniden olması gereken yola yerleştirilmiş ve hızla ilerliyor…

Erolcum, yol açıldı canım, biz yarım saate kalmaz evde oluruz.

edebiyathaber.net (16 Mayıs 2024)

Yorum yapın