Leyleği dere kenarında buldum, leylek de beni dere kenarında buldu. O otların arasına düşmüş, ben ümitsizliğe. Görür görmez irkildim. Mavi bulutlarda süzülmelerini izlemesi muhteşemde, leyleğin dere kenarında put gibi durması akıl alır gibi değil. Bir de üstüne beni görünce korkup kaçmadı. Birkaç kanat çırpışıyla, acı bir ses. Anladım ki kanadı kırık. Koşarak eve gittiğimde sesi hala kulaklarımdaydı. Eve hep koşarak giderim. Annem komşularla bahçede çay içiyordu, annem komşularla bahçede hep çay içer. Havada son yaz akşamlarının serinliği. Gitmeleri ne kadar da uzun sürdü, gülüş cümbüş. Bir başıma içeride oturmuş annemin eve girmesini bekledim. Leyleği anlatacağım, ne vakit Leyla’yla baş başa vermiş konuşurlarken kulak misafiri olsam; bir kalp kırıklığından bahseder dururlar, demek ki annem kırıklardan anlar.
O gece anlatamadım, uyuyakalmışım beklerken. Sokak elbiselerimle uyuyakaldım diye söylenip duran sesini duyuyordum. ‘Anneciğim sende çocuğunla ilgilensen’ demek isterdim ama uykudan gözlerim, uyurken de dudaklarım açılmadı.
Akşam ezanıyla uyuyakalınca, gün ağarırken uyandım. Dünden kalan yemekleri eski yoğurt kabına koyup, gurbetçi arkadaşıma götürdüm. Leylekler taze fasulye yer mi bilemediğimden bayat ekmeklerden de aldım.
Selamlaştık, ben ona merhaba dedim o kafasını eğdi.
Söğüdün dalları yere değiyor, kurbağalar bütün gece vıraklamalarının yorgunluğuyla uykuda, su sesi şırıl şırıl. Uzun gagasını gazetenin üstüne döktüğüm yemek artıklarına daldırıp bir yudum alıp, kafasını kaldırıyor. O böyle yapınca bana gülme geliyor. Mustafa’da ayranı içerken aynını yapar, bir yudum alır kafasını yukarı kaldırıp ağzında çalkalayıp yutar.
Öyle iştahlı yiyordu ki canım çekti. Gazetenin üstünden birkaç ekmek parçası alıp ağzıma atmamla, elimi gagaladı. İnsan arkadaşından bir lokma ekmeği esirger mi? İçerledim, küsesim geldi. Başka arkadaşım da yok, küsemedim.
Göçmen kuşlar gelmeye başlayınca ki günler uzamış, havalar ısınmış, okullar tatil. Mükemmel oyun zamanının başlangıcında, anası aldı Mustafa’yı köye gitti. İlk göç eden kuşları görünce ne sevindik oysa. Bakkal, plastik topları file file dükkânın önüne asarken civardaki tüm çocuklar duvarın dibinde oturup izledik. Herkes rengini seçti. Benim topum kırmızı.
Yaz bitmek üzere, kırmızı top filede tozlandı, parıltılı rengi soldu, bir umut gidip bakıyorum her gün.
Mustafa köyde, toplar filede kaldı bu yaz.
Arkadaşım gitti gideli yapacak bir şey yok, günlerim sağda solda eşelenmekle geçiyor. Geçen gece yine aynı rüyayı gördüm; Mustafa’yla top oynuyorduk. Çok susadığım için rüyadan uyanıp, oyundan çıktım. Mustafa kalakaldı elinde topla. Oh olsun sana Mustafa!
Yaz bitiyor, göçmen kuşlar gökyüzünde dizi dizi. Mustafa’nın annesi de kış hazırlıklarını tamamladıysa yakında dönerler.
Leylek arkadaşım ne olacak? Kanadı kırık. Annem Leyla’nın kalp kırıklarını onardıysa leyleğin de kanadını onarır.
edebiyathaber.net (25 Kasım 2023)