
Aynı kafede, on iki şeritli o büyük caddeyi görebildiğim masadayım. Araçlar iştahla bir yerlere sürüklüyor insanları.
Dalgın dalgın yola bakıyorum. Yan masada oturan çocuk ve annesi ayrılıyor bu sırada. Mutsuz görünüyor kadın. Çocuksa neşesiz. Küçük bir sırt çantası taşıyor. Adımları dalgın, mutsuz, minicik. Yanında ayaklarını sürüterek yürüyor annesinin. Sanki gitmek istemiyor bir yere. Gitmek istediği yere istekle gitmiyor annesi de. Camın önünden süzülüp kalabalığın içine akıyorlar. Şehir yutacak onları şimdi, hikayelerini de.
Gitmelerine üzülüyorum nedense. Duymuşlar gibi duraklıyorlar kaldırımda. Kadın çocuğun çantasını kontrol ediyor önce. Dönüp geriye doğru yürümeye başlıyorlar.
Camdan içeriye, biraz önce oturdukları koltuklara bakıyor kadın. Ben de bakıyorum. Yeşil renkte bir çocuk atkısı olduğunu fark ediyorum. Atkıyı gördüğümü anlıyor kadın. Bir şey unutmak kusur değil ki. Yine de neden utanıyor bilmiyorum. Çocuksa daha farklı şimdi. Biraz önce ayrıldığı kafeye yeniden dönüyor olmak canlandırıyor onu.
Koyu sarı saçları uzamış çocuğun. Kıvrım kıvrım olmuş. İncecik bacakları tereddütlü yine. Bu unutulan atkıyı alma oyununun kısa süreceğini, aynı neşesiz haline geri döneceğini düşünüyor belli ki.
Kafenin kapısı açılıyor. Kasadaki delikanlı “Buyurun, “diyor her yeni gelene yaptığı gibi. Sonra tanıyor onları. Bir merak çoğalıyor yüzünde. Çocuğun elini tutmuş kadın. Oturdukları masaya geliyorlar yeniden.
Biraz önce otururlarken küçük bir defteri vardı çocuğun. Ve daha büyük bir defter vardı annesinde. Kadın bir şeyler çiziyordu ona göstererek. Çizdiği şeyleri çizmesini engellemek ister gibi. Fakat sessizdiler. Çok sessizdiler. Kadının bir defter taşıması ilginç gelmişti.
Çocuk önceki koltuğuna oturuyor yine. Atkıya uzanan kadın “Hayır, oturmayacağız,” diyor.
Çocuk dinlemiyor annesini. Sırt çantasını indiriyor yavaşça. O sırada elinden tutup ayağa kaldırıyor annesi. Ağlamaya başlıyor. Kadın etrafına bakıyor. “Hadi otur,” diyor. Çocuk susuyor. Defterini çıkarıyor çantasından. Kadın yola bakıyor camdan. Bakma, yol yutuyor insanları demek istiyorum. Duymuş gibi beni, ellerinin arasına alıyor başını.
Kadın camdan dışarıyı, akıp giden dünyayı seyrediyor benim gibi. Çocuk defterini çiziktiriyor durmadan. O sırada telefonu çalıyor kadının. Bir şeyler konuşuyor. Öfkeleniyor bir ara. “Duyulmuyor, sen gel kafeye, lanet olsun!” diyor sonunda.
Çocuğun montunu çıkarıyor annesi. Sonra da kendininkini. Konuşmuyorlar. Bir şeyler çizmeye devam ediyor çocuk. Annesi göz ucuyla çizdiklerine bakıyor bazen. Göremiyorum defteri.
Çocuk “Gelecek değil mi?” diye soruyor.
“Evet” diyor kadın. Sonra da kasaya doğru ilerliyor. Çocuk yeniden o masada oturmaktan memnun. Annesi kalkınca defterini masanın ortasına çekiyor. O sırada görebiliyorum çizdiği şeyi. Birtakım karalamalar, uzayıp giden çizgiler, bir yol gibi sanki, bir zaman tüneli gibi, kıvrılarak bir boşluğa akan karanlık gibi. İşte yolun yaptıkları. Kendini çizdirmiş yine.
Annesi elinde kahve ile dönüyor. Çocuğa da bir meyve suyu getiriyor. Kasadaki delikanlının otomatik sesi yankılanıyor yeniden.
“Buyurun, hoş geldiniz! “
O sırada fark ediyorum yaşlı kadını. Sırtı kamburlaşmış. Yetmişlerinde. Yüzü bembeyaz. Yavaşça ilerliyor. Çocuğu görünce gülümsüyor ama kendini tamamlamıyor gülüşü. Dağınık, belli belirsiz kalıyor yorgun yüzünde.
Çocuk ona doğru bakıyor bir an. Önündeki defteri karalamaya devam ediyor. Anne hiç konuşmadan sandalyeyi çekip hazırlıyor.
Yaşlı kadın “Tam anlamadım telefonda, neden gelmediniz eve, hem neden kızdın ki öyle?” diye soruyor anneye. O sırada ayağa kalkıyor. Yaşlı kadını yanına çağırıyor. Uzaklaşıyorlar çocuktan.
“Gelmek istemedi.”
“Ne oldu ki?”
“O fotoğrafları kaldır demiştim. Etkileniyor bence, daha dört yaşında, açıklayamıyorum, hep soruyor, anlayamıyor.”
“Nereye kaldırayım, nasıl kaldırayım?”
“Bütün gün ben yanıt veriyorum sorularına, yoruldum, anlamıyorsun! Hem sonra koyarız yine.”
Yeniden oturuyorlar. Yaşlı kadın başını okşuyor çocuğun. Zamanda dolaşır gibi çoğalıyor damarlı eli. Gizli bir memnuniyet beliriyor çocuğun yüzünde. Yaşlı kadın kucağına almak istiyor. O ise çizmek istediğini söylüyor. Herkes susuyor. Çocuk uzayıp giden yollar karalıyor durmaksızın. Büyük kolları olan bir canavara döndürüyor yolları.
Yol kararıyor, büyüyor. Yutuyor hepimizi.
edebiyathaber.net (8 Şubat 2025)