The Lives of Others, A Life Apart ve Past Continuous adlı eserlerinden sonra Neel Mukherjee, yine muhteşem ve bu sefer ilk kez Türkçe çevirisinin de yapıldığı bir romanla edebiyat dünyasında büyük bir etki yaratmayı başardı. New York Times’ın 2018’in En İyi 10 Kitabı listesine giren A State Of Freedom ya da İrem Uzunhasanoğlu çevirisiyle Özgür Topraklar, işlediği temalarla adeta dünya edebiyatı romanı olarak kült bir eser haline dönüşmek için kendi yolunu bulmuş gibi…
Her ne kadar edebi bir esere bakarken Michael Foucault ve Mikhail Bakhtin’in fikirleri arasında zaman zaman gidip gelsem de bu kez metne odaklanırken yazarı öldürmek yerine hızlıca Mukherjee’den bahsetmek gerek diye düşündüm. Okuduğum bir romanın yazarının detaylı biyografisine dönüp baktığım çok nadirdir. Ancak, Özgür Topraklar’ın zekice oluşturulmuş ve anlam katmanlarıyla okuyucuyu farklı yerlere çeken farklı bir yapısı var. Bölüm sonlarında okuyucuyu şaşırtması ve hatta bazen şoke etmesi üzerine yazarının hayatını ve bu kurmacanın üzerindeki üst zihnin kim olduğunu merak ettim. Onunla ilgili detayları okurken, Özgür Topraklar’ın bazı yerlerinde hayatına dair çok tanıdık sahneler olduğunu fark etmek bu satırları eklemenin nedeni oldu. Neel Mukherjee, Kalküta’da doğmuş ve burada başlayan eğitimini Oxford Üniversitesi ile Cambridge Üniversitesi’nde tamamlamış. Prestijli okullardan mezun olduktan sonra iş hayatında da New York Times ve Boston Review gibi köklü kurumlarda yazarlık yaptığını düşündüğümüzde ise, romanın başarısını herhangi bir tesadüfle açıklamak mümkün değildir. Neel Mukherjee, birçok edebiyat eleştirmenin hemfikir olduğu üzere, çağımızın en yetenekli yazarlarından biri.
Kendi hayatını kültürel etkileşimlerle beslemiş zeki bir yazarın kaleminin yarattığı duygu ve kurmaca dünyasının, okuyucu zihninde adeta dans ederek akıp gidiyor olması sanırım Özgür Topraklar’ı çok hızlı ve soluksuz okuma sebebim oldu. İrem Uzunhasanoğlu’nun başarılı çevirisinin de katkısıyla şahsi okuma deneyimimde çok uzak olduğum topraklara ayak basarken anlatının içerisine öyle bir dahil oldum ki, zaman zaman gözümü kırpmadan bir solukta metni tüketmek istedim. Halihazırda romanı okuyanlar da muhtemelen katılacaktır ancak, beş bölümlü kitabın üçüncü bölümünden itibaren roman bambaşka bir akışta akmaya başlıyor ve yapboz parçalarını birleştirirken o ana kadar okuduğunuz diğer kısımlara hayranlığınız bir kat daha artıyor.
Özgür Topraklar, kendi içerisinde birbirini tamamlayan beş ayrı öyküyü ama özünde yekpare bir romanın kendisini oluşturuyor. Eserdeki her ayrı bölüm kendi içerisinde bir roman kıvamını alabilecek potansiyele sahip, derinlikli ve nitelikli olay örgülerinden oluşturulmuş. Hatta, roman bittiğinde acaba Neel Mukherjee bunu bir üçleme olarak hiç hayal etmiş miydi diye kendi kendime sordum. Böyle düşünmemin sebebi, her bölümün bir diğerine bağlanırken aynı zamanda kendi içerisinde dinamiklerinin, karakterlerinin ve çok katmanlı yapısıyla farklı dünyaları önümüze serecek kadar ustaca hazırlanmış olması. Karakterlerin izini, farklı odaklayanlarla diğer bölümlerde bambaşka yer ve zamanda yaşanan maceralar içerisinde sürebilmek mümkün. Bu yüzden okurken zihinde oluşan birçok sorunun cevabı, bambaşka bir olay içerisinde etkileyici bir anlatıyla okuyucunun karşısına çıkabiliyor. Yine de ben bazı sorularımın cevapsız kaldığını düşünsem de elbette bu, romanın farklı çıkarımlarla okuyucunun zihninde kendi cevaplarını aramasına izin verilmiş bir hamleden kaynaklanıyor olabilir. Bu özellikleriyle romanın kesinlikle tatmin edici bir eser olduğuna inanıyorum.
Hindistan’da nefes kesen bir maceraya atılmak, doğu ile batı arasındaki bakış açılarını yeniden yorumlamak için Özgür Topraklar, yeni romanlar arasındaki en iyi tercih olabilir. İnsani gerçeklerle yüzleşmek, kültürün Hindistan’ın farklı bölgelerindeki izdüşümünü keşfetmek için son derece özgün ve ufuk açan bu romanın sizi çıkaracağı yolculuğu deneyimlemelisiniz.
edebiyathaber.net (26 Kasım 2019)