Söyleşi: Serkan Parlak
Özlem Çallı ile Cemrem Yayıncılık tarafından yayımlanan ilk deneme kitabı “Mülteci Bulutlar” hakkında konuştuk.
Özlem Hanım, ilk deneme kitabınız “Mülteci Bulutlar ” geçtiğimiz yıllarda okurla buluştu. Edebiyatla ve özelinde deneme türüyle ilgili okumalarınız nasıl başladı, nasıl gelişti ve bugünlere nasıl geldiniz?
Benim deneme türü ile ilgili okumalarım Salah Birsel ile başladı. Denemelerindeki toplumcu gerçekliğe odaklanma, farklı yazarlara ve kitaplara olan göndermeler beni çok etkiledi. Yazara ait bütün deneme kitaplarını en az iki kez okudum sanırım. Her okuduğumda yolumu aydınlattı bu denemeler. Barış Erdoğan hocamın denemeleri de ayrı güzelliktedir. Selçuk Altun’un dünyanın ne kadar küçük olduğunu, kitapların evrenselliğini anlatan sözcükleri ise hep yoluma ışık olmuştur.
Hep şuna inanıyorum: “Okudukça yazarım” İyi veya kötü her kitap, her deneme kitabını önemsiyorum. Sokakta, kafede, tek başına bankta oturan insanın yüzünde gördüğüm hikâyeleri anlatırken okuduğum her kitabın attığı tozlarla birikiyorum.
“Mülteci Bulutlar”ı kurgularken ilham kaynaklarınız neler oldu, özellikle iş hayatınızdaki deneyimleriniz, gözlemleriniz metninize nasıl yansıdı?
Kırk beş yaşındayım. Bugüne kadar çok farklı işlerde çalıştım. Öğretmen oldum, bankada çalıştım, hastanede anlaşmalı kurumlar uzmanlığı yaptım, çocukluğumdan beri aile mesleğimiz turizmin tam ortasındayım ve uzun bir süredir Türk kumaşlarının güzelliğini dünyaya anlatan bir tekstil şirketinde çalışıyorum. Çalıştığım her işyerinin, tanıştığım her insanın ve uzaktan da olsa bir şekilde iletişim halinde olduğum herkesin bütünüyüm. Çünkü bizim hayatlarımız hep iç içe aslında. Acılar, sevinçler, hüzünler, ayrılıklar, ölüm ve doğum. Görmesek de hissediyoruz. Bütün bunların ışığında, küresel salgın döneminde doğdu Mülteci Bulutlar. Geçiş dönemindeki duygularımı/düşüncelerimi ve hayatımıza yeni ve hızlıca giren terimlerin zihnimdeki patlaması diyebiliriz aslında.
Elinizdeki malzemeyi kurgu için yeniden üretip dönüştürürken nasıl bir süreç işliyor? Özellikle deneme türünü seçmenizin nedeni nedir?
“Hayal ve fotoğraflar” benim kalemi elime alma nedenim olan arkadaşlarım. Fotoğrafların illa ki bir karede olması gerekiyor. Baktığımız ve gördüğümüz her yerde bir deneme yazısı var. Bu inanılmaz bir şey bence. Yola düşmüş de, “Biri alıp beni kağıda çekse,” diye sesleniyor bana.
Özlem Hanım, denemelerinizde ele aldığınız temel dertler nelerdir?
Ortak dertlerden bahsetmeye çalışıyorum. Kadına yönelik şiddet, işsizlik, anne ve babaları tarafından dinlenmeyen çocuklar, eğitim sistemizdeki yanlışlardan kaynaklanan ve bizim hayatımızı etkileyen eksiklikler, nezaketsizlik, insanların birbirlerini çok kolay bir şekilde anlayabilecekken zoru seçmeleri, okuma konusunda yeterince teşvik edilmemiz, menfaatlerin ve çıkarların çatışması…
Dünya ve Türkiye özelinde depremler, salgın, iklim krizi, ırkçılık, savaşlar, göçler ve temel eşitsizlikler üzerinden düşündüğümüzde edebiyat aracılığıyla bu zorlu günleri daha az hasarla atlatabilmek mümkün mü sizce?
Kesinlikle mümkün. Ben bu örneği verdiğimde “Sen halen çocuksun,” diye olumsuz eleştiriler alıyorum. Şöyle ki, edebiyat bir kız çocuğunun oyuncaklarıyla oynadığı zamanlardaki hisleri yaratıyor bende. Şiir okuduğumda genişliyor benim için zaman, kendimi yaşsız, zamansız hissediyorum. Güzel bir öyküde hele dili, hikâyesi ve kurgusu uyumlu ise asla bitmesini istemiyorum. Son zamanlarda iyi romanlar okudum. Ne zaman iyi bir roman okusam rüyamda aynı romanı yeniden kurguluyorum. Feyza Hepçilingiler’in Zesto Psomi romanının etkisinden kurtulmam uzun sürdü. Getirdiği rüyalar şifaydı. Şiirin, öykünün, denemenin ve romanın etkisiyle bu zorlu günlerde yaşadığımız hasarlar elbette hafifliyor. Bitmiyor ama hafifliyor.
Kitabınızın var olan deneme kitaplarından farkı nedir, bu alanla ilgilenen okurlar kitabınızı neden almalı?
Sanırım birinci tekil şahıs anlatıcı kullandım bütün denemelerimde ve korkarım ki devam edeceğim. Ferit Edgü’nün çok sevdiğim bir sözü vardır. Hem öykü hem de deneme için söylemiştir: “Öykü ve denemeler okurları düşlemeye çağırır. Bu yüzden kışkırtıcıdır. Düşle besler kalpleri ve sonra da yazmaya davet eder.” Ferit Edgü’nün “Hakkari’de Bir Mevsim” romanını okuyunca bunu o kadar iyi anlıyorsunuz ki. Toprağın altından çıkıp “Ben de yaşayacağım,” diyen bir dert var, yalın, özlü ve derinlikli bir dil işçiliği var. Kurgu hep dilin en yakın arkadaşı.
Mülteci Bulutlar’ı yazarken en çok da samimiyet ve içtenliğin kokusu sinsin istedim. Okurlarım hep bu iki duygunun karşısında değil, yanıbaşında koruyup kollasın bu duygularımı. Çok şükür ki, kitabı okuyup bunu hisseden çok okurum oldu. Samimiyete gözlerimden bakmak isteyenlerin kitabı olsun isterim.
Özlem Hanım, deneme türünde başucu yazarlarınız kimler, başucu kitaplarınız hangileri?
Salah Birsel- Bütün Deneme Kitapları
Selçuk Altun- Bütün Deneme Kitapları
Ece Temelkuran-İçimde Kızıl Bir Gül Gibi, Bu da Geçer, İyilik Güzellik
Hasan Ali Yücel- Denemeler
Montaigne-Denemeler
Marcus Aurelius-Kendime Düşünceler
Gülten Akın-İncelikler Tarihi
Son günlerde masanızda neler var, deneme türünde yazmaya devam edecek misiniz?
Son günlerde masamda rüyalarım var. Murat Gülsoy’un “Ve Ateş Bizi Tüketiyor” tarzına yakın bir dosya hazırlamak istiyorum. Rüyalar sanki peşimden koşuyor. “Bizi yazman gerek,” diye ricada bulunuyorlar. Umarım, gerçekleştirebilirim. Amacım “Rüyalar Kitabı” yazmak…
edebiyathaber.net (26 Ocak 2024)